Zeze’nin Sırrı ve Serseri Mayın
Zeze’nin sırrını hayatıma geçirdiğimden beri; onun bu ‘öldürme’ işini aslında hiç istemediğini, kalbini üzülmekten korumak maksadıyla böyle bir çıkar yol bulduğunu, ’kalbimi koruyacağım’ derken içinde bir şeylerin nasıl parça parça döküldüğünü ve birilerini kırmak yerine kalbinden eksilmeyi göze aldığını anladım.
Hafif üfürüm nedir, bilirsiniz diye tahmin ediyorum. Hadi gelin, tıbbi bir durumu, gündelik yaşama endeksleyelim.
Kimi zaman, insanların karakterlerinde hafif üfürüm anlarına şahit oluyoruz. Yani, kuytu yanlarını ele verdikleri nüanslara veya görünür kişiliklerinin ardında gizli tuttukları satır aralarına.
Hani, biriyle geçirdiğiniz kısacık zaman diliminde, aranızda sahici bir yakınlık kurduğunuzu zannederek, içinizi ona açabileceğinizi hissedersiniz. Kolay kolay yakalayabildiğiniz bir samimiyet değildir. Onda başka bir şey var sanırsınız. Diğerlerinden farklı bir şey. Buzdan şatonuzu ısıtacak bir sıcaklık belki. Yanında zırhınızı indirebileceğiniz bir güven duygusu.
Sonra, aniden üfürümü işitirsiniz.
Duyduğunuz ses, ürkütür. Hiç beklemediğiniz bir tondadır. Aranıza duvarlar örecek bir üslupta. En çok da buna üzülürsünüz. Çünkü, onu öldürmeyi aklınızdan bile geçirmezken, tetiği o kendi eliyle çekmiştir.
Zor kişiliklerle baş etmenin yolu, onları tanımaktır. Gaslighting manipülasyon taktiklerine kısaca değineyim.
Onun yaptığı bir şey (söz veya tutum) sebebiyle üzüldüğünüzde, sorunun kendisinden kaynaklı değil, sizden kaynaklı olduğunu iddia eder.
Önce kelimeleriyle canınızı acıtır, ardından sanki o sözleri zikretmemiş de siz onu yanlış anlamışsınız gibi manipülatif bir tavır sergiler.
Karşısındaki insanın duygusal durumunu ve ruh halini bilir ve bunu kendi yanlışını kamufle için kullanır.
‘Aşırı tepki veriyorsun, çok hassassın, duygusal davranıyorsun, ben böyle demedim, onu kastetmedim, sen yanlış anlıyorsun, çarpıtıyorsun, yanlış hatırlıyorsun’ tarzı cümlelerin arkasına sığınır. Hatasını asla kabullenmeyerek ört bas yoluna gider.
Kendi davranışını, siz yapmışçasına yansıtarak, sizi hatalı konuma düşürmeye çalışır.
Hem sizin kendinizden hem de başkalarının sizden şüphe duymasını sağlar.
Başkalarını etkilemekte ustadır, dolayısıyla siz onun numaralarını çok iyi bilseniz bile, ona karşı haklı çıkamazsınız.
Özür dilemez, dileyemez. Çünkü, sütten çıkmış ak kaşıktır. Ortada bir kusur varsa, sadece sizdedir. Onda değil.
Bu tutuma maruz kaldığınız anda o kişiden uzaklaşın. Haklı çıkmaya çalışmayın. Zaman kaybı olur.
Moralimi bozacak her ne yaşasam, ‘Baba neredesin?’ diye iç çekiyorum. Son günlerde, babama hasretim katlandı. Onu arıyorum çünkü, bir erkeğe merhametin nasıl yakıştığını babamda gördüm. Bir adamın bütün gücünü koskoca yüreğinden aldığını öğretti. Gönül yapmayı, tam teşekküllü sevmeyi babam gösterdi. Yumuşacık, pamuk tarlası kalbinin genişliğine, oraya neleri sığdırdığına hayret ettim hep. Yokluğu bu yüzden ağır geliyor.
Öleli tam iki yıl geçti. Oysa, kalbimde her gün yeniden doğuyor.
Babamın kızıyım ben. Kimseyi içimde öldürmek istemem. Üstelik, bir insana nadiren yaklaşabilmişsem, mesafeyi çıkarıp atabilmişsem, başka türlü olsun isterim.
Lakin, karşımdaki kişi tetiği bana doğrultuyorsa eğer, bana karşı bu denli hoyratsa, geriye başka seçenek bırakmıyor demektir.
Başlık neden ‘serseri mayın’ diye sorarsanız; arabada şarkıyı dinlerken yazmaya karar verdim. “Ellerin sanki serseri mayın, yakıyor dokundukça…” Bazen, insanların ağzından çıkanlar da serseri kurşun gibi vuruyor.
Vurula vurula nasıl sağ kalacağımızı öğrendik. Zeze’nin sırrına sadığız. Sadakatimiz bizi güçlendiriyor, doğru. Ama eksik. İnsanlar içimizde ölürken aynı zamanda kalbimizin de bir damla kan kaybettiğini hissediyoruz.
Keşke, farklı bir yolu olsaydı. Hayata ve insana sitemim budur. O tabancayı sizin elinize tutuşturacak yakınlığı gösterdiğim için kendimden özür dilerim.
Bir daha asla.