Dolar 34,5209
Euro 36,4834
Altın 2.960,56
BİST 9.118,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Az Bulutlu
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Cum 18°C
Cts 6°C
Paz 7°C
Pts 9°C

Yola Dair

7 Nisan 2024 09:11
234
A+
A-

“İnsanların hayattaki gidişatı belli sonlara çıkar. Ancak yollar değişirse sonuçlar da değişir, değil mi?” diye korkarak sordu Scrooge.

Charles Dickens’ın ‘Noel Şarkısı’ öyküsünün yeri bende başkadır. Filmi de hakeza muhteşemdir. Aksi ve cimri bir adam olan yaşlı Ebenezer Scrooge’un kalbindeki sönmüş ışığı yakmasını ve hayırsever bir adama dönüşmesini konu alır.

Hayatı anlamak için yol metaforu iyi bir seçim. Yaşam bazen nazik davranmıyor. Kimi zaman olaylar, kimi zaman insanlar üst üste gelerek hayatımızın ve bakış açımızın şekillenmesinde etkin rol oynuyorlar. Öyle ki, davranışlarımızı bile deneyimlerimizin tortusu belirliyor. İç muhasebe yapıp kendimize şöyle bir bakmayı, herkes, her şey yitip gittiğinde geriye benden ne kalacak diyerek öz benliğimizi sorgulamayı es geçiyoruz.

Bu sorgulamanın o kadar kolay olmadığını; günde en az yirmi dakika kendinizle baş başa kalmanız; kendinizden dışarıya çıkarak kendinizi gözlemlemeniz; duygularınızın farkına varmanız; duygularınızın altında yatan sebepleri keşfetmeniz; bunları alışkanlık haline getirerek yaşam boyu yapmanız gerektiğini hatırlatayım. Adına iç gözlem deniliyor ve süreklilik istiyor.

Edebi bir söylemle anlatmak gerekirse, J.Saramago: “…ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, bilmiyor musun ki kendinden dışarıya çıkıp kendine bakmadıkça, kim olduğunu asla bilemezsin.” der. İçe her bakış, kendini yontma gereksinimini beraberinde getiriyorsa eğer, gerçekten bir bakıştır.

Unesco’nun dünya mirası listesinde yer alan Yunanistan’ın Delfi kasabasındaki Apollo Tapınağı’nın girişinde “KENDİNİ BİL (TANI)“ yazar. Taa milattan önce 4.yy.a ait bir yazı. İnsanın varoluşsal belki ilk sorunu ve sorumluluğu kendini bilmesidir.

Kendini bilmekten önce bulmak; bulmaktan önce aramak; aramak içinse yola düşmek gerekir.

Pek çok kişi, kendini tanımak bahsinde neyin kastedildiğini çarpık anlamış. Bir modadır gidiyor ‘yaşam koçları’, ‘kişisel gelişimciler’, Mesnevi’den alıntılar, new age akımlar, vesaire vesaire. İşin boyutu Sertab Erener şarkısına dönmüş, ‘herkesin lafı bir hikmet’ olmuş. Gelin görün ki kelin ilacı olsa başına sürer. Hiçbir sahih kaynağa dayanmayan, kişisel gelişimlerini Ferrarisini Satan Bilge tarzı kitaplarla, oradan buradan cımbızlama ön kabullerle donatan zihniyetin bu denli rağbet görmesi ayrı bir trajedi. Kişisel gelişim kitaplarıyla kişilik gelişmez. İki kere iki dört. Matematik şaşmaz.

Freud, Dostoyevski için ‘insan ruhunu en iyi anlatan yazar’ der. Dostoyevski, Shakespeare, Freud, Jung, Fromm, V.Frankl, Twerski, Tillich, Borgna…ve binlercesi…daha sayayım mı? Kişisel gelişimciler veya yaşam koçları gibi sertifika programlarıyla türemiyor bu isimler. Psikoloji, felsefe, edebiyat, sosyoloji, ontoloji, teolojiden bihaber zatların “para” karşılığı insanlara ‘bilirkişilik’(!) yapması akıllara zarar bir mesele. Kolonu eksik, malzemeden çalınmış evleri satan müteahhit gibiler. İnsanlar da gidip onlardan ev yani “yol, yöntem” satın alıyor. Güler misin, ağlar mısın?

Neyse, sapaklara daha fazla girip kaybolmadan ana yolda ilerleyelim ve yazının ana temasına geri dönelim. Maazallah yoldan çıkmayı istemem.

Yaşam yolunda her insanın yolculuğu başkadır. Biriciktir. Şükrü Erbaş’ın şiirinde dediği gibi ‘kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?’ Bakışlarımızı evvela kendi içimize doğrultmamız ve ötekinde kendimizi bulmamız suretiyle yapılan içe dönüş yolculuğundan bahsediyorum. İnsanın kör noktalarını görebilmesi, iç aleminin labirentlerinde dolaşarak düğümleri çözebilmesini kastediyorum. Ötekiyle kurulan ilişkide birbirini aynalamaktan bahsediyorum. Kendimizi tanıma yolculuğu uzun ve bitmeyen bir süreçtir. Sizlere hayata dair nasihat etme cüretini göstermek haddime değil yalnızca, bu yolda ilk adımı atmanıza katkı sağlayacak bir kitap önerebilirim. Prof.Dr. Hakan Türkçapar’ın “Fark et, Düşün, Hisset, Yaşa” isimli kitabı doğru bir başlangıç.

Oruç Aruoba’nın ‘yol’ hakkında pek çok yazısı mevcut. “Sağlam yürümenin  ilk koşuludur bu: Yolunu  kendin  yürüyebilmek için, yönünü  kendin koymak zorundasın. Yönsüz yol yoktur.” Ve hiç kimse sizin yolunuzu sizin yerinize yürüyemez.

Her insan, potansiyali ile doğar. Kendinin en iyisi olmak, varlığındaki potansiyali ortaya koyabilmek çok kıymetli. Onu ortaya çıkarırken, insanın varoluş amacına uygun şekilde yönlendirmek, varlığın özüne katma değer sağlamak yolumuzu hep doğru yönde tutmamızı sağlayacaktır.

İnsanız, bazen yoldan çıkabiliyor, yönümüzü kaybedebiliyoruz. Bir şeyler ters gittiğinde veya biz ters vitese taktığımızda, hatalarımızın farkına varıp yeniden düz vitese geçmek istiyorsak aklımıza Scrooge’nin sorusu gelsin. “Yollar değişirse, sonuçlar da değişir, değil mi?” Neden olmasın?

Hayat böyle bir şey değil mi? Bir gün sen yola çıkarsın, başka bir gün yol seni çağırır. Bir gün yolda kalırsın, başka bir gün bütün yollar kapanır. Bir gün bir yol açılır, oradan yolun başka yollara çıkar. Ama, ne olursa olsun, yol daima senindir ve sonunda bulacağın yine kendinsindir.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
12 Mayıs 2024 23:40
18 Ağustos 2022 14:01
20 Nisan 2024 08:04
3 Nisan 2024 00:15
19 Nisan 2024 10:38
21 Nisan 2024 16:15
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.