Yenemezsen yenilmeyeceksin
A Milli Takımımız, UEFA Uluslar B Ligi 4. Grupta Kayseri’de oynadığı maçta Galler ile 0-0 berabere kaldı.
Galibiyet almamız halinde grubun son maçına formalite icabı gideceğimizi herkes biliyordu. Nedense böyle maçların seyirci desteği altında oynanması gerektiği konusunda oldukça yetersiz bir organizasyona sahibiz. Kayseri’de oldukça sessiz ve ilk defa maça gelen ailelerin seyrettiği, kısır günü modundaki seyircilerle dolu tribünler önünde bir maç seyrettik. Tribünleri daha agresif olan, rakibi ve hakemleri etkisi altına alacak bir şehir stadının tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Montella, her zamanki gibi forvetsiz veya santraforsuz sistemi ile maça başladı. Bu sefer Barış’ı ve Yunus’u kenar çizgiye çekerken Arda ve Kerem’i santrafor bölgesinde denedi. Orta sahada üretken bir Hakan ile kenar bekleri hatta stoperleri bile hücuma çıkan bir kurgu içinde oynayan bir Milli Takım seyrettik. Bu kadar sıcağa kar dayanmaz dediğimiz anlarda sağlı sollu ataklar, kanat bindirmeleri şutlar derken bir şey eksikti… O da final paslarını değerlendirecek bir santrafor eksikti. A Milli Takım ilk yarı rakibi bu kadar baskı altına aldığı anda neden yedek kulübesinde bir santrafor oyuna girmedi de, 65. Dakikada oyuna bir santrafor dahil edildi? Anlamak mümkün değil… İlk yarı oyuncu değiştirilmez diye bir kural yok ki, baktın rakibin gardı düşmeye başladı, ceza sahası içine kadar rahat gelen bir takım var ama topu rakip kaleye gönderen bir topçun yoksa, dakikaya bakmadan sahaya bir santrafor sokacaksın, bildiğim kadarıyla yedek kulübesinde 6 tane santrafor mevkiinde oynayacak adam var. Bu adamları sadece maçı yakından seyretsin diye yanında oturtamazsın sahada oynanan futbol, yedek kulübesine” santrafor “diye bağırdı ama Montella’nın bunu okumak için yakın gözlükleri yanında değildi sanırım.
İkinci yarıda ise gol yemeyen ve iyi savunma yapan Galler’i cesaretlendirdik, Galler ne gol atarız ne de gol yeriz, denk gelirse atarız deyip oyunu kilitledi. Orta Sahadan Hakan’ın çıkması ile birlikte Arda’nın maç kondisyonunun yetersizliği ve Orkun’un sınırlı yeteneği ile pozisyonları üretmekte zorlandık. 65. Dakikada Montella ancak oyunu okuyabildi ve sahaya bir sanrtafor sürdü. Enes de henüz tam olarak hazır olmasa bile rakip stoperlerle olan eşleşmesi ve duvar paslarında doğru yerlerde doğru zamanda olması bize beklediğimiz bir fırsatı yarattı. Yunus ile olan başarılı verkaçın penaltı ile sonuçlanması bile santrafor orijinli birinin o bölgede ne kadar yararlı olduğunun bir göstergesiydi.
Penaltının kaçması veya penaltıyı şu atsaydı bu atsaydı tartışmalarına hiç girmiyorum. Penaltı her zaman gol demek değildir. Bu arada maçın orta hakeminin de başarısını göz ardı etmemek lazım, oldukça tarafsız ve doğru kararlar verdi. Özellikle maçın kadın yan hakeminin ofsaytı bilen nadir kadınlardan olduğunu görünce, kadınlara ofsaytı anlatmanın imkansız olmadığını da anladım. Yeni kurallara göre pozisyonun sonuçlanmasını beklemeden ofsayt bayrağını kaldırmaması lazımdı ama “ben ofsaytı biliyorum, al sana ofsayt” dercesine bayrak kaldırması da benim için ayrıca değerliydi.
Sonuç olarak, rakibi yenemedik ama yenilmedik de, kalan son maça hem puan avantajı ile gidiyoruz hem de oynayacağımız takım Karadağ, bu akşamki maçın telafisi Salı akşamı Karadağ’da olacaktır. Şimdiden UEFA A Ligi hayırlı olsun
Hayırlı olsun…
Maçı Çok iyi analiz etmişin.Daha ateşli seyirci desteği gerekliliğini ve kulübede varken santraforsuz oyununa başlamasını Montella,ya soran da olmadı.
Milli taçların 10 tane stadı olmaz, bir orada, bir burada nedir bu ya? Puan kaybının başlıca sebeplerinden biri de budur, tv başında izleyenler daha fazla bağırmıştır stadyumda izleyenlere göre… Futbolcuların da alışık oldukları sahalarda oynamaları son derece önemlidir ve bana göre resmi milli maçlar İstanbul dışında olmamalıdır, özel maçları nereye verirsen ver!!! Tebrikler Savaş bey, kaleminize sağlık…