Vergi sistemi çöktü!
Ülkenin neoliberal dönüşümünün tamamlayıcı partisi AKP, iktidardaki 19 yılını geride bıraktı. Bu 19 yılın özellikle 2’nci yarısında hem politik hem de ekonomik krizlere tanık olundu. 12 Eylül 1980 Darbesi ile başlayan dönüşüm 2002’de başlayan tek parti iktidarıyla hız kazanmış ancak neoliberalizmin yarattığı tahribat 2010’lu yıllarda ülkeyi yönetilemez hale getirmeye başlamıştı. Bugün Türkiye’nin çalışan sınıfları ile mülk zengini sınıfları arasındaki uçurum cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar derinleşmiş durumda. Bu sonucun yaşanmasının başlıca nedeni ise neoliberalizmin dayattığı vergi sistemi.
1980’den itibaren neoliberalizme uyumlu bir vergi sistemi yaratıldı. Bankacılık sisteminin kurumsallaşması ve böylece piyasaya pompalanan kredilerle tüketim artırılacak, vergi ise artan tüketimden toplanacaktı. Daha önce halkın bilmediği tüketici kredileri büyük bir nimetmiş gibi karşılandı. Kredilerle tüketim kışkırtılırken vergi sistemi de bu gelişmeye paralel biçimde gelir ve servet yerine tüketime dayandırıldı. 1985’te KDV, 2002’de ÖTV mali sistemin içine yerleştirildi. Günümüzde sadece bu iki vergi, toplam vergi tahsilatının yaklaşık yarısını oluşturuyor. Aynı dönemde şirket gelirleri üzerinden toplanan Kurumlar Vergisi’nde indirimlere gidildi. Özelleştirmelerle birlikte devletin teşebbüs gelirleri azaldı, kamu harcamaları büyük oranda vergilerle finanse edilmeye başlandı. Vergiler tabana yayılarak kamu harcamaları giderek yoksullaşan halk kesimlerinin sırtına yüklendi. Yüksek gelir sahibi sermayedarların vergi yükü azaltıldı. Sermayedarların zenginleşmesi halinde geniş halk kesimlerinin de zenginleşeceği bir kısım liberal tarafından dillendirilse de sonuç tam tersi oldu. Zenginleşen mülk zengini kesimler sermaye hareketliliğinin serbestliğinden faydalanarak paralarını Offshore hesaplara taşıdılar, siyaseti finanse ederek türlü teşviklerden faydalandılar, kamunun yatırım harcamalarını üstlenerek gelir garantili ihalelere giriştiler. İşsizlik ve yoksulluk arttı, reel gelirler enflasyon karşısında eridi. Kredi kartları ve kredi borçları ise halkın en önemli stres nedenlerinin başında geliyor.
Ancak plansızca tasfiye edilen kamuculuğun yerine kurumsal bir yapı inşa edilemedi. Neoliberal dönüşümün yanı sıra İslamcı bir ajandayı takip eden iktidar vergi sistemini, seçim dönemlerinde oyuncağa çevrildi. Varlık barışları, cezalarda indirim, vergi uzlaşma sistemi, seçim dönemlerindeki vergi afları sistemin ayakta duramaz hale gelmesinin politik nedenleri oldu. 2020’de başlayan Covid-19 pandemisi ise sistemin çökmesine neden olan son darbe oldu.
Tahakkuk eden tahsil edilemiyor
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün verileri bu çöküşün sayılara dökülmüş halini oluşturuyor. Ülkede vergi doğuyor, hesaplanıyor, tebliğ ediliyor, tahakkuk ediyor ancak tahsil edilemiyor. Verilere göre bu yılın ilk 6 ayında tahakkuk eden kamu geliri toplamı 1 trilyon 267 milyar lira. Ancak bu tutarın yalnızca 616 milyar 830 milyon lira. Bu haliyle tahakkuk eden kamu gelirinin yarısı bile tahsil edilememiş, tahsilat tahakkuk oranı sadece yüzde 48,7 olmuş. Bazı gelir kalemlerinde bu oranın bile yanına yaklaşılamıyor. Örneğin yurtiçindeki alışverişlerden 167,1 milyar TL tutarında beyana dayalı KDV doğmuş ve tahakkuk etmiş. Ancak bunun yalnızca 46,4 milyar TL’si tahsil edilmiş. Başka bir ifadeyle toplanması beklenen verginin sadece yüzde 27,8’i tahsil edilebilmiş. Ancak KDV fiyatın içine gizlenerek halktan toplanmaya devam ediyor. Sorun şu ki, halkın cebinden ödediği KDV, Hazine’nin kasasına giremiyor. Aracı mükellef konumundaki üretici firmalar halktan KDV’yi topluyor ama devlet bu firmalardan parayı toplayamıyor.
Devlet kestiği cezayı toplayamıyor
Daha kötüsü devlet vergi ve yargı para cezalarını toplamakta tümüyle sınıfta kalmış durumda. Otoriterleştiği için liberaller tarafından eleştirilen iktidar, konu kestiği cezayı toplamaya geldiğinde tüm otoriterliğini bir kenara bırakıyor. 2021’de 199 milyar 43 milyon TL tutarında vergi cezası tahakkuk etmiş. Bu tutarın yalnızca yüzde 1,8’ine karşılık gelen 3,7 milyar TL’si tahsil edilebilmiş. Bunlar idarenin kestiği cezalar. İdare, yargının kestiği cezaları da tahsil etmekte zorlanıyor. 2021 yılı boyunca mahkemelerin kestiği 66,1 milyar TL tutarında para cezası tahakkuk etmiş ve ödenme aşamasına gelmiş. Bu paranın sadece binde 5’i yani 299 milyon TL’si tahsil edilebilmiş. Bazı gelir kalemlerindeki tahsilat ve tahakkuk tutarları ise tablodaki gibi.
Peki devlet tahakkuk eden verginin tümünü tahsil etmeyi mi hedefliyor? Aslında hiçbir dönemde hiçbir ülkede tahakkuk eden verginin tümü tahsil edilemiyor. Ancak tahsilattaki başarısızlık öyle derin ki, bütçe hedeflerine de ulaşılamıyor. 1 trilyon 267 milyar TL’lik kamu gelirinin tahakkuk ettiğini söylemiştik. Bütçe hedefine göre 1 trilyon 82 milyar TL tutarında tahsilat yapılması hedefleniyordu. Ancak tahsilat hedefin yüzde 57’sine karşılık gelen 616,8 milyar TL olabildi. Yani Hazine, hedeflediği tahsilatın yanına bile yaklaşamamış. 323,9 milyar TL’lik KDV tahsilatı yapmayı hedeflemiş ancak sadece 167,1 milyar TL’lik KDV tahsilatı yapabilmiş. Mahkemelerin kestiği para cezalarından 614,6 milyon TL tahsil edileceği hedeflenmiş, cezaların yarısı bile tahsil edilememiş. Bu haliyle öngörüleri de hayata geçirmede tümüyle başarısız olunmuş. Bu başarısızlık öyle bir aşamaya gelmiş ki, gelir vergisinde tahakkuk eden vergiden daha fazla tahsilat yapılacağı hedeflenmiş. Bütçedeki hedefler ve gerçekleşenler ise tablodaki gibi.
ÖTV’de Eşel Mobil başarısızlığı
Tahsilat, tahakkuk ve bütçe hedefleri incelendiğinde diğerlerinden net şekilde ayrılan bir vergi olarak ÖTV dikkat çekiyor. Burada tahakkuk eden verginin yüzde 83’ü tahsil edilmiş durumda. Yani yurttaşın cebinden çıkan ÖTV büyük oranda Hazine’nin kasasına ulaşmış. Ancak burada da bir başka başarısızlık göze çarpıyor. Bütçede yılın ilk 6 ayında 213,7 milyar TL tahsil edileceği hedeflenmiş ancak tahakkuk eden ÖTV bile bunun altında 114,8 milyar TL olmuş. Bunun da 95,6 milyar TL’si tahsil edilebilmiş. Yani tahsilatı hedeflenen tutar büyük bir öngörüsüzlük örneği olmuş. Hedefin yalnızca yüzde 44,7’si toplanmış. Bu tuhaf durumun altında ise petrol ürünlerindeki Eşel Mobil Sistemi yatıyor. Bu sistemde petrol ürünlerinde yaşanan fiyat artışları ÖTV indirimleriyle baskılanıyor ve petrol ürünlerinin nihai fiyatının sabit kalması hedefleniyor. Ancak döviz kurunun yükselmesinden kaynaklı fiyat artışları o kadar yüksek ki, ÖTV indirimleri nedeniyle yaşanan vergi kaybı milyarları buluyor. Bütçeye göre petrol ürünlerinden ilk 6 ayda toplanması hedeflenen vergi tutarı 75,7 milyar TL. Ancak yıl başında yapılan bu tahminde petrol fiyatlarında ve döviz kurunda yaşanan artışlar öngörülmemiş. Fiyat artışları nedeniyle Eşel Mobil sistemi yüzünden petrol ürünlerindeki ÖTV tahakkuku sadece 32,9 milyar TL olabilmiş. Bu tutarın da yüzde 62’sine karşılık gelen 20,7 milyar TL’si tahsil edilebilmiş.