Veda
Gerekli gereksiz sıkça kullandığımız bir kelimedir veda. İnsanlığın ilk gününden beri var olan bir olgudur da aslında. Ayrılırken birbirlerine esenlikler dilemek, sevdiği kimse ya da nesnelerden ayrılmak anlamında kullanılır. Genellikle sevdiklerimizden ayrılırken kullanırız bu kelimeyi. Vedalaşmak da deriz bu ayrılığa. ‘Hoşça kal’ deyiminin biraz daha kesinleştirilmiş bir ayrılık ifadesidir. Çünkü “hoşça kal” veya “tekrar görüşürüz” gibi kelime ve tümcelerde tekrar görüşebilme ümidi vardır ve sonsuz bir ayrılık değildir. Bir yere gezmeye gittiğinizde nasıl ki “hoş geldiniz” denilerek karşılanıyor, ayrılırken de “hoşça kal” ya da “görüşmek üzere” diye uğurlanıyorsanız bu geçici bir görüşme veya geçici bir ayrılıktır. Ama vedalaşmak çoğu zaman sonsuza kadar görüşememek üzere ayrılığı anlatır.
Biraz zihin karıştırıcı da olsa bu zevkli konuyu irdelemeye gayret edeceğim izninizle. Hatalarımın ve yanlışlarımın düzeltilmesi dileğiyle devam etmek istiyorum. Günlük yaşam içerisinde gerek işimiz gerekse iş dışındaki yaşantımız içerisinde birçok insanla görüşmelerimiz oluyor veya birçok farklı mekânlara girip çıkıyoruz. Her görüşme ve her yeni yere gitmenin bir ayrılığı da muhakkak ki oluyor. Bu durumlar genellikle gelip geçici durumlar olduğu için buralarda veda kelimesini kullanmıyoruz. Zira köklü ve sonsuz bir ayrılık içermiyor bu durum. Ama bulunduğumuz şehirden ya da ülkemizden başka bir şehre veya ülkeye gidip bir müddet kaldıktan sonra oralardan ayrılıp eski yerlerimize dönmek, gitmiş olduğumuz bu şehir ya da ülkelerle vedalaşmayı gerektiriyor. Halbuki buralara giderken geri döneceğimizi düşünüyor ve biliyorduk, bu yüzden de giderken kimseyle vedalaşmadık. “Hoşça kalın” diyerek gittik. Dönerken de vedalaşıp döndük.
Yıllarca bir işte çalışıp da emekli olurken mesai arkadaşlarımızla hoşça kal yerine vedalaşarak ayrılırız. Çünkü bir daha o işyerine dönmeyeceğimiz ve bambaşka bir yaşam süreceğimizi bildiğimiz için böyle davranırız. Ya da televizyonda uzun süren bir programın bitmesine karar verilir ve sonunda veda edilir. Çünkü o program bir daha yapılmayacaktır. Hayat da böyledir kanımca. İnsan doğar, yaşar ve ölür. Her doğum nasıl ki dünyaya bir “Merhaba” ise ölüm de bir “Elveda”dır. Yaşayan her canlı bir gün dünyaya veda edecektir. Önemli olan bu veda gerçekleşmeden yaşamı olumlu yaşayabilmiş olmaktır.
Yaşam da yukarıda bahsettiğim televizyon programları veya dizileri gibidir. Bir müddet devam eder ve sonunda biter. İyi bir televizyon dizisi bitse dahi iyi izler bıraktığı için uzun yıllar adından bahsettirir ve arada sırada tekrarlanır. İnsan yaşamı ise her ne kadar televizyon dizilerine benzese de tekrarı yoktur. Düzeltilmesi ve yeniden kurgulanması yoktur. Bu nedenle bu yaşam boşuna harcanmamalıdır. Nasılsa her birimiz bir gün bu dünyaya ve sevdiklerimize veda etmek zorunda kalacağız ve ne ilginçtir, hiçbirimiz veda zamanını bilemeden yaşayıp aniden gideceğiz. Bu nedenle her an veda edecek gibi iyi bir format atmalıyız yaşamımıza. Veda ettiğimizde geride bıraktıklarımız birkaç günlük üzüntülerini atlatıp normal yaşantılarına geri döndüklerinde sadece hüzünle değil, mutlulukla anımsamalılar bizi.
Bunu gerçekleştirebilmek de kesinlikle bizim elimizde. Para, pul, mal mülk değil bizi anılarda ve kalplerde yaşatacak olan veda ettikten sonra. Onurumuz, kişiliğimiz ve bıraktığımız eserlerimiz olacaktır. Hiçbir evlat illa para pul beklemez anne ya da babasından. Onların en büyük ihtiyacı gurur duyabilecekleri bir anne ve babadır. Bunun da tek yolu genel geçer insani özellikleri barındırmamızdan ve uygulamamızdan geçer. Bağışlayın bazen ders veren bir öğretmen edasıyla anlatıyorum gibi hissediyorum. Yaşıma ve duygusallığıma verin lütfen. Veda vakti geldiğinde yüzümüzde bir tebessümle Allahaısmarladık” diyebilmek umuduyla.