This is a choice! -2 ( Bu bir seçim)
… (Dünden devam)
Türkiye’de sistem diyoruz, daha bir sürü şeyi sayıyoruz, trafiğin içinde trafiği suçluyoruz, oysa onun bir parçası olduğumuzu unutuyoruz, toplum içinde saygı ve tolerans sevgiyi getiriyor beraberinde, değişim kendimizde başlıyor. Oraya gideli sadece üç gün olmuştu ve beynim yanmaya başlamıştı. Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun değer mi yaşayacağımız hayatı öfkeyle, kavgayla, mutsuz yaşamaya. Tekrar tekrar bunu sorgulamalı ama sadece bu sistemi değil, bir başkasını hiç değil. Başka bir İstanbul, başka bir Türkiye yok! Ülkemi seviyorum tüm bu duygulanım içerisinde gidip geliyorken günler geçiyordu…
Sabah erkenden David’in Vancouer’a yakın karayoluyla Amerika’ya geçer geçmez Blaine, WA’daki teknesine doğru yola çıktık. Amerika sınırını karayoluyla geçerken ciddi bir prosedür var. Uzunca bir beklemeden sonra Pasaport kontrollerimiz yapıldı ve arabamız o meşhur iyi koku alan adını bilemediğim köpekler eşliğinde arandı ve biz ancak sonra Blaine,WA ‘a geçebildik. Limana vardığımızda teknelerin bağlı olduğu liman direklerinin ortalama iki metre yukarısında direklere yapışmış canlı midyeler dikkatimi çekti. Sonra öğrendim ki okyanusta yaşanan medcezirden kaynaklanıyormuş. Okyanus dolduğunda direklere yapışan midyeler okyanus çekildiğinde orada asılı kalıyorlarmış. Bizde tekneyle Pasifik’e açıldığımızda bu muhteşem doğa olayına şahitlik edecektik. Onlar için teknede yaşanılacak bu olağanüstü doğa olayı çok sıradan benim içinse hayatımda ilk deneyim. Öğlen gibi Pasifik’e açıldığımızda okyanus yükselmeye başladı. Foklar, balıklar doğanın getirdiği bu mucizeyle ortaya çıkmış dans etmeye başlamışlardı sanki. Okyanustaki dolgunluk dışında farklı bir şey hissetmedim, ta ki dönüşte tekneden indiğimiz noktanın sabah bindiğimiz noktayla aynı olmadığını fark edene dek.
Vancouver seyahatinden yaşadıklarım, gördüklerim, deneyimlediklerim adına hayat öğretisi olarak cebime çok şey koyarak dönmüştüm. Vancouver seyahati dönüşü 3 ay sonra Güney Afrika Capetown’a bir iş gezisi için gideceğimiz bilgisini aldım. Vancouver sonrası Güney Afrika acaba hangi deneyimlere gebeydi benim için. Eylül ayında güzel bir uçus sonrası Capetown’a vardik. Rehberimizin ilk açıklamalarından biri, ‘dikkatli olun, çalınma ve hırsızlık olaylarına karşı. Burası güvenli değil’ oldu. Sürekli bu konuda uyarılarda bulunuyordu. “Ara sokaklara girmeyin ana arterleri kullanın.” Şehirde ekonomik açıdan makas çok açık, zengini çok zengin, fakiri ise sefalet düzeyinde çok fakirdi.. Rehberimizin talimatlarına uyup tedirgin bir şekilde grup halinde geziyor, şehri deneyimliyorduk.
İş toplantısı için kaldığımız Capetown Westin Oteli’nin önünde toplantı çıkışı bir bankta arkadaşımla oturmuş sohbet ediyorduk yanımıza bir siyahi geldi ve bize sorular sorup sohbet etmeye başladı. “Kalabalık bir grupsunuz, nereden geldiniz, iş için mi geldiniz?” Bunları yanıtlarken tam o sırada bir “patlama sesi duyuldu. Bize göre bir aracın lastik patlama sesiydi bu, o ise yanımızdan bir anda ayağa fırladı. Kafasını ellerinin arasına alıp, ‘silah sesi, silah sesi!’ diye bağırarak etrafa koşmaya başladı. Onun bu telaşına anlam verememiştik, çünkü bizim için bir tehdit değildi bu durum. Oysa ona göre hiç öyle değildi ve hayatin aslında onun ve orada yaşayanların ölümle yasam arasında olduğunun ispatıydı sanki. Sonra o sesin gerçekten bir lastik patlama sesi olduğunu anladık.
O sahne, o an benim gözlerimin önünden hiç gitmedi. Kısaca kocaman Afrika hayatının özetiydi bu…
Üç ay öncesinde Kanada’da insanların mutlu yaşamaları, mutlu olmayı seçmeleri ve onları mutlu edecek şeyleri yapmaları, Güney Afrika’da ise ölüm ve yaşam arasında sıkışmış hayatlar…
Bu iki ülkede gördüklerim ve yaşadıklarım içsel bir yolculuğa çıkardı beni…
Her birimizin içinde bir Kanadalı bir de Afrikalı var. Ve sormamız gereken soru şu, “Ben hangisiyim ve hangisi olmayı seçiyorum? Hayatımın geri kalanını bir Kanadalı gibi mutlu olmayı seçerek yaşamayı mı, Güney Afrikalı gibi ölümle yasam arasında kalarak savaşarak geçirmeyi mi?”
Ya sen hangisini seçiyor ve besliyorsun?
Hayatinin geri kalanında her şeye rağmen (nerede ve ne yasıyorsan) mutlu kalıp, mutlu yaşamayı mı? yoksa ölüm ve yasam arasında kalan savaşçı yanını mı?
İçindeki Kanadalıyı mı büyütmeyi mi seçiyorsun yoksa Afrikalıyı mı?
Çünkü; This is a choice…
Not: Anlattığım olaylar gerçek, isim gerçek isim değildir.
(BİTTİ)
This is a choice. Yılın ilk günleri için çok anlamlı…
Ne güzel anlatmışsınız keyifle okudum🙏🏻 Evet hayat seçimlerimizden ibaret. Elbette her zaman doğru kararlar veremiyoruz, böyle bir durum olmasını da beklemiyorum açıkçası. Aslında yanlış seçimlerimizde gelecekte karşılaşacağımız yeni seçimler için bir öğrenim oluyor. Sonuçta her iki durumdada mevcut sonucu kabullenip geleceğe odaklanmak en doğrusu diye düşünüyorum.
Aytek bey ne güzel ifade etmişsiniz ünlü bir düşünürü anımsattı yazdıklarınız doğru tercihler ve kararlar tecrübeyle, tecrübede kötü kararlar ve seçimlerle oluşur. Önemli olan cebimize koyup yolumuza devam ettiklerimizle ne yaptığımız çünkü this is a choise;)
Yeni yılında ülkemize tüm insanlığa anlamlı, barış içinde, huzurlu ve mutlu gelmesi dileklerimle