Tanrı Bile Ağladı
06.05.1972, hafızam beni yanıltmıyorsa günlerden cumartesi ve Sarıkamış’ta askerim. Çocukluktan bu yana kardeşimden farksız Cengiz Sezici ile sabah koğuştan dışarı çıktık. Sarıkamış’ın kar yağışı pek bitmez ama en geç nisan ayında yağar ve ekim ayına kadar ara verir ve serin bir yaz yaşanır genellikle. Fakat o gün adeta kış aylarında yağar gibi lapa lapa kar yağıyordu. Oldukça şaşırmış vaziyette koğuştan tümen karargâhına doğru yürüyorduk. Cengiz bozuk bir suratla “Tanrı bile ağlıyor” dedi. Anlayamadım ne demek istediğini “ne oldu Cengiz” diye sordum. “Bu sabah idam edildiler ve Tanrı bile buna ağladı, gökten gözyaşları dökülüyor” dedi.
27 Mayıs 1960 askeri darbesinden yaklaşık bir yıl sonra Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmişti. Derken 1970’li yıllar ve emperyalist güçler tarafından tezgâhlanan sağ-sol olayları ve çatışmaları başlamış ve güzel ülkem ikiye bölünmüştü. 1971 yılının Ocak ayında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın da aralarında bulundukları THKO örgütü bir banka soygununa karışmış ve başlarına ödül konularak aranmaya başlanmıştı. 12 Mart 1971 askeri muhtırasından dört gün sonra Gemerek’te yakalanarak tutuklanmışlardı.
Sıkıyönetim mahkemesinde yargılanarak idama mahkum edildiler ve mecliste 1960 Askeri darbesinin acısını çıkartırcasına intikam duyguları içinde bu karar onandı. Böylece bu üç genç 6 Mayıs 1972 günü asılarak idam edildiler. Meclis’te atılan üçe üç sloganı gerçekleşmişti. Ancak, bu idamlar ülkedeki gerilimi ve bölünmeyi durduramamış ve 12 Eylül 1980 darbesine gelinmişti. Cuntanın başındaki generalin “bir onlardan bir bunlardan sallandırdık” diyen çağdışı ve insanlık dışı bir söylemiyle sağcı ve solcu gençler de asılarak idam edildiler. Ülkede gerginlik bitti ve huzur mu geldi? Asla. Zira emperyalist güçlerin istedikleri yine olmamıştı ve Atatürk’ün aydınlık Cumhuriyetini yine parçalayamamışlardı.
Yeni tezgâhlar kurulmaya başlandı. Zira Atatürk’ümüzün Gençliğe Hitabesi’nde de dediği gibi “dahili ve harici bedhahlar her zaman olacaktır”. Madımak’ta otel odalarında aydınlar yaktırıldı yobazlar tarafından. Bu kez din sömürüsü senaryosu sahneye kondu ve hala da devam etmektedir. Ki, bu da başka bir yazı konusudur. Ama şunu herkes iyice bilmelidir ki bu güzel ülkemizi bölmeye ve parçalamaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Dönüp baktığımızda ne 1960 darbesiyle idam edilen siyasiler ne de bu gençler tek bir cana dahi kıymamışlardı. Mutlaka ki o günkü yasalara göre işlenmiş suçları vardı ama asla asılarak idam edilmeyi hak etmemişlerdi. Yazık oldu bu gençlere ve bundan sonra da idam edilen tüm gençlere. İşte iki yıl önce sonsuzluğa uğurladığım kardeşim Cengiz’imin dediği gibi;
TANRI BİLE AĞLADI.