Şarkılar Senin İçin, Türküler Senin İçin
21 Haziran, en uzun gün ve en kısa geceydi. Yengeç dönencesi aynı zamanda. Nedense böylesi özel günler bende değişik duygular uyandırır. Dolunay var, ya da ay hilal, şöyle olur, böyle olur gibi saplantılarım yoktur. Sadece geceleri pek sevmediğim için tuhaf olurum. En kısa geceyi yaşamak bir tatlı esinti serpiyor içime. Dün geceden kalma bir konu var aklımda. Çoğu zaman olduğu gibi Müslüm’ü dinlerken takıldı aklıma ve ruhuma işledi. Ne büyük bir aşk yaşamış ki şarkıyı yazan duygulanmamak elde değil. “Şarkılar senin, için türküler senin için”. Bir de Müslüm’ün benzersiz yorumu. Bir garip duygular yumağı ve aşka duyulan saygı.
Bir insanın sevdiğine şarkılar yazması, ona türküler yakması olağanüstü bir duygu selinin taşması ve tüm duvarları yıkması gibi geliyor. Sevgi ve aşk birçok şekilde anlatılmaktadır yeryüzünde. Her biri de çok güzeldir şüphesiz. Ama şarkılar senin için, türküler senin için dedikten sonra bir de “bu ömür senin için” diyebiliyorsa insan sevginin doruğuna çıkmış oluyor. Bir ömrü sevdiğine adamak sevginin en yüce anlatımlarından birisidir kanımca. Hele günümüzde her şeyin bir sigara yakımı gibi çabucak tüketildiği bir dünyada böylesine sevgilere hasret kalmışız duygusuna kapıldım.
Hiçbir mantığa dayanmayan, umutsuz nice aşklar yaşanmıştır dünya üzerinde. Zaten aşkın mantığı da olmamalıdır. Mantığı aradığınız anda aşkı yok etmiş olursunuz. Zira hiçbir kalıba girmeyen ve her insanda farklı bir şekilde tezahür eden duyguya aşk denir. Bir kalıba ve ölçüye koymaya kalktığınız zaman onun adı aşk değil başka bir şey olmalıdır. Ölçülemeyen ve tartılamayan bir duygu olduğu için aşktır. Tüm duyguların en yücesidir bu duygu. Ve herkesin aşkı herkesinkinden büyüktür.
Böylesine yoğun duygular içeren aşk yaşamalıdır insan. Zangır zangır titremelidir sevdiğini görünce. Kaşla göz arasında ona sarılabilmeli ve her fırsatta aşkını haykırmalıdır. Aşkı yaşayamayan insanın bir yanı hep eksik kalmıştır bence. Sevmeyen ve sevmeyi bilmeyen, sevmenin acısını yüreğinin her zerresinde hissetmeyen insan “yaşamışım” dememelidir. Hiçbir kitapta aşkınızı bulamazsınız ya da hiçbir şiirde. Hepsi aşkı kendisine göre anlatır çünkü. Sizin yaşadığınız duygulara benzer gibi görünürse de sizin aşkınız daha farklıdır. Korkmamak gerekir aşktan ve sevmekten. Tam tersi aşık olamamaktan korkmak lâzım. Çünkü sevmeyen yürek çürümeye başlamıştır ve ilacı da sadece aşktır. Saf ve katıksız ve korkusuz ve de sonsuz. Dedim ya hiçbir kalıba girmez aşk. İnsanların yazmış olduğu, sonu belli olan bir senaryo değildir. Bunu yazan dahi sonunu bilmez ve zaten sonu bilinmediği için aşktır ya. Yoksa sıradan bir film senaryosu ya da bir öyküden ne farkı olur? Sonsuz olduğu için aşktır, bilinmezliğinden dolayı aşktır. Ancak ervahı ezelde levhi kalemde yazanlar bilir ki o da bizi zaten aşar.
Bunları yazarken yine Müslüm’ün dillendirdiği bir şarkı geldi aklıma; “Böyle bir aşk görülmemiş dünyada, ne geçmişte ne de bundan sonra da, arasalar bulamazlar rüyada, göremezler seni yazdım kalbime.”
ŞARKILAR SENİN İÇİN, TÜRKÜLER SENİN İÇİN, BU ÖMÜR SENİN İÇİN diyebilecek kadar çok sevmeniz ve sevilmeniz dileğiyle.