Salgının zirve dönemi geride kaldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkanlığında gerçekleştirilen Kabine toplantısı sona erdi.
Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Salgının zirve dönemini alnımızın akıyla geride bıraktık” ifadesinde bulundu. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi hakkında konuşan Erdoğan, “1934’te kimler müzeye çevirdi? Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit” dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sona erdi. Saat 16:50’de başlayan Kabine toplantısı, 1 saat 45 dakika sürdü.
Toplantının ardından açıklama yapan Erdoğan, şunları söyledi:
‘BU SAYILARI SIFIRA YAKLAŞTIRMALIYIZ’
* Bugünkü toplantımızda, üzerinde durduğumuz konunun başında koronavirüs salgını geliyor. Türkiye, başarılı bir mücadele ortaya koymuştur. Sağlık hizmetleri başta olmak üzere, her alanda milletimizin her ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemle süreci yönettik. Ne güvenlikte zafiyete ne de herhangi bir konuda mağduriyete meydan verdik. Salgının zirve dönemini alnımızın akıyla geride bıraktık.
* Dünyanın rekorlar kırdığı bir dönemi biz gayet kontrollü ve sakin bir şekilde geçiriyoruz. Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldığını görüyoruz, sağlam alt yapımız sayesinde kolayca salgının üstesinden geliyoruz. Tablonun sürmesi ve daha iyiye gitmesi için halkımızdan ricam dikkat etmeye devam etmeleridir.
Temizlik, maske ve mesafe ilkelerine uymanın ötesinde alınabilecek bir tedbir yoktur. Vaka ve ölü sayılarının yeniden aşağı yönlü duruma gelmesi sevindiricidir. Bu sayıları sıfıra yaklaştırmalıyız. Böylece her alanda rahat etmekle kalmayacak, önümüzdeki fırsatları da değerlendirme imkanlarına kavuşacağız.
* Türkiye’nin elde ettiği bu başarıyı, ekonomik ve siyasi sınıf atlayacak konumdadır. Bu fırsatı değerlendirme kararını 83 milyon hep birlikte vereceğiz. Ekonomide toparlanma ve yeni bir adım için her türlü adımı atıyoruz. Destek paketlerimizle, nakdi yardımlarımızla ülkemizdeki her kesimi yeni döneme hazırlama gayreti içerisindeyiz.
* Türkiye’nin yükselişi, kimsenin önünde duramayacağı, engellemeyeceği, geri döndüremeyeceği bir ivmeye ulaşmıştır. Yeter ki millet olarak kazanımlara sahip çıkalım, hedeflerimize ilerlemeye devam edelim. Gerisi kendiliğinden gelecektir.
* Salgın döneminde, hastalığın bizi yenmesine, köşeye sıkıştırmasına, hedefinden uzaklaştırmasına, esir almasına izin vermedik. Hayatın akışını, ekonominin işleyişini, yatırımları, iç ve dış güvenlik operasyonlarımızı planladığımız şekilde sürdürdük. Yaptığımız açılışlar, icra ettiğimiz faaliyetler bunun en somut ifadesidir. Daha birkaç gün önce Beğendik Köprüsü’nü ve güzergahındaki yolları hizmete açtık.
‘BARO YÖNETİMLERİYLE İLGİLİ KANUN DEĞİŞİKLİĞİ HAYIRLI OLSUN’
* Meclis’imiz kısa bir ara dışında çalışmalarına devam etti. Çok önemli kanunları çıkaran Meclis’imizin yeni yönetimini tebrik ediyorum. Baro yönetimleriyle ilgili kanun değişikliğini de ülkemize ve yargı camiasına hayırlı olmasını diliyorum.
* Sanayide, tarımda, ihracatta yaşanan olumlu gelişmelerden memnuniyet duyuyoruz. Ekonomide açıklanan her veri bir kıpırdanışı haber veriyor. Turizm sektörümüzün de en kısa sürede beklediği çıtayı yakalayacağına inanıyorum.
Artık bu bölgede Türkiye’nin içinde yer almadığı, destek sağlamadığı hiçbir projenin yürüme şansının olmadığının kabul edildiğini umuyoruz. Yapıcı diplomasiyi işletme gayreti içerisindeyiz.
* Türkiye’nin dostluğunu kazanmanın değerini bilenler, bu mekanizmayı etkin bir şekilde kullanıyor. Husumet bekleyenler ise kaybetmeye devam ediyor. Türkiye’nin barış ve işbirliği eline karşılık vermeye davet ediyorum.
* Yaşadığımız dünyayı sadece belirli bir kesim için değil, herkes için daha huzurlu ve güvenli hale getirene kadar devam edeceğiz. Dünya 5’ten büyüktür çağrımızı her platformda söylemeyi sürdüreceğiz. Ecdadın asırlar boyunca yerine getirdiği bu görevi, biz de son nefesimize kadar yürüteceğiz.
AYASOFYA AÇIKLAMASI
* Son günlerdeki önemli bir gelişme de Ayasofya’nın statüsü konusunda yaşandı. Müzeden camiye döndürülerek, vakfiyesindekine uygun halde hizmet vermeye başlaması sevindirmiştir. Ayasofya’yı kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum.
* 1453’te harap bir vaziyette alıp camiye dönüştüren Fatih Sultan Mehmet Han’dır. Asırlar boyunca Ayasofya, tadilattan geçirilmiş, güzelleştirilmiştir. Tam anlamıyla bize ait bir eser halinde dönüştürülmüştür. Bayramlarda ve önemli günlerde Ayasofya, şehir hayatının merkezine yerleştirmektedir.
Daha yakın tarihlerde yaşanan sokak eylemlerinde, İstanbul’un duvarlarına “Zulüm 1453’te başladı” yazdığını da unutmadık. İstanbul’un fethinden utanmak, sadece kendini Türk ve Müslüman olarak görenlerin değil, bu topraklarda yaşayan hiçbir kimsenin düşüncesi olamaz.
* Bu milletin medeniyetine, tarihine, kültürüne doğrudan saldırmaya cesareti olmayanlar sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyor. Bu zamana kadar aradıkları yollarda milletin irfanına çarpıp yerle yeksan oldular. Osmanlı’nın Balkanlar ve doğu Avrupa’da bıraktığı gözacı mirasın hoyratça yok oluşlarına ettikleri tek söz duyulmamıştır. Endülüs’ten Kırım’a kadar medeniyetimizin zirvesini teşkil eden eserlerin yıkılışlarına herhangi bir serzenişi vaki değildir.
* Gün ulu mabedin yeniden özüne dönmesinin sevincini, amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız kitapsız bir şekilde yaşama günüdür. Hiç kimse merak etmesin, Ayasofya’yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız. Hangi inançtan olursa olsun tüm vatandaşlarının ibadethane ihtiyaçlarını karşılama konusunda Türkiye Cumhuriyeti dünyadaki ülkelerden daha ileri seviyedir.
* İstanbul’da 435 kilise var. Bunların bir kısmını devletimizin cebinden ihya ettik, restore ettik. En son Süryanilere ait Bakırköy’deki bir arsanın bizzat temelini ben gittim attım. Balat’ta aynı şekilde demir kilise diye anılan, ortodoks kilisesinin de açılışını Bulgaristan Başbakanı ve çeşitli dinlere mensup, patrik, papazla birlikte bizzat açılışını yaptım.
* Bizim farklı dinin mensuplarına, mabetlerine karşı düşmanlığımız, hasımlığımız yok. Tam aksine bizde saygı var. Avrupa ülkelerinde Müslümanlara düşen ibadet hane sayısı ile bizim ülkemizde gayrimüslime düşen ibadethane sayısında 4-5 kat fark vardır. Avrupa’daki kilise ve sinagogların önemli bir kısmının da harap vaziyette olduğunu en iyi orada yaşayanlar bilir.
‘İSTANBUL’DAKİ 600’E YAKLAŞAN HAKİMİYETİMİZİ BIRAKMAK NİYETİNDE DEĞİLİZ’
* Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiğinde hemen Ayasofya’yı imara başladı. Ondan 250 önce Ayasofya’yı zapteden Haçlı ordusu vahşice yağmalamıştır. Bu dönemde yağmalanan eserler Avrupa’nın bazı yerlerinde hala sergileniyor. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul’daki 600’e yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz.
* Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ile ilgili konularda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya’yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz.
* 1934’de kimler müzeye çevirdi? Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit. Türkiye’nin istiklal ve istikbal davası her alanda ilelebet devam edecektir. Kadim dönemlerden beri tüm dünyanın göz bebeği bu coğrafyada yaşamayı tercih etmişsek bunun için gereken mücadeleyi vermeyi göze aldık demektir.
* Sultan Alparslan’dan beri bu mücadeleyi kesintisiz sürdürüyoruz. Tarih kitaplarında Avrupa’nın Orta çağ karanlığından çıkışının sembolü olarak İstanbul’un fethi gösterilir.
* Bu dönemde diğer inanç gruplarına, kültürlerine tarih boyunca eşi benzeri görülmemiş müsamaha ile yaklaşılmış olmasıdır. Osmanlı tarih sahnesinden çekildiğinde geride inançlarını ve kültürünü tüm canlılığıyla yaşayan topluluklar bırakmıştır. Sadece 1. ve 2. Dünya Savaşlarında 100 milyonu aşkın insan hayatını kaybetmiştir.
‘AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN KOMİK BAHANELERLE HEP DIŞARIDA TUTULDUK’
* Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tarihi husumetleri ne kadar sabırla karşılarsak karşılayalım, çifte standarttan kurtulamamışızdır. Avrupa Birliği’nde komik bahanelerle hep dışarıda tutulduk. Salgın sonrası yaşanan normalleşme sürecinde benzer tavırlarla karşı karşıyayız.
* Türkiye’yi dışarıda bırakanların zihinlerindeki saplantılarla hareket ettikleri ortadadır. Suriye’de, Libya’da bunu görüyoruz. Ülkemiz üzeriden Suriye’deki milyonlarca mazlum ve mağdur ulaştırılmasıyla ilgili programlar sırf halkın Türkiye’ye muhabbetini kırmak için engellenmiştir. Libya’da meşru hükümet Türkiye destekliyor diye yıpratılmaya çalışılmaktadır.
* Biz ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz şekilde yaptığımız her şeyi Allah rızası için yapıyoruz. Tarihinde sömürge ve katliam lekesi bulunmayan bir ülke olarak aynı anlayışla çalışmamızı sürdüreceğiz. Cezayir’e, Ruanda’ya bakın. Orada insanları katleden kimler olduğunu basın mensupları olarak sizler biliyorsunuz. Hele hele Fransa’yı görmemek mümkün mü? Ayak bastığımız her yerde yaşatmanın, inşa etmenin, ihyanın gayreti içinde olmakta kararlıyız.
15 TEMMUZ
* Bugüne kadar içeride ve dışarıda oluşturduğumuz muhabbet hanesi bu gayretlerin boşa gitmediğinin ispatıdır. Kimi ülkelerin yönetimleri Türkiye düşmanlığı yapıyorsa da halkların gözündeki yerimizi gayet iyi biliyoruz. Yarın 15 Temmuz darbe girişiminin 4. yıl dönümüdür.
* FETÖ terör örgütü mensuplarına kahramanca karşı koyarken şehit edilen 251 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum. Milletimiz tarihin en büyük imtihanlardan biri hamdolsun alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Uçağa, helikoptere, tanka sadece kalbindeki imandan aldığı güçle karşı koyan milletimiz gün ağırmadan darbecileri hüsrana uğratmıştır.
KILIÇDAROĞLU’NU HEDEF ALDI
* Türkiye’de devletin sahibinin de istiklal ve istikbalimizin teminatının da milletimiz olduğunu 15 Temmuz’da bir kez daha gördük. Tankların koruması altında, o gece belediye başkanının evine giden bir ana muhalefet başkanı vardı.
* Orada kahvesini yudumlarken, Atatürk Havalimanı’nda neler oluyor onu izleyen bir ana muhalefet başkanı vardı. Kendisine ‘tankların arasından nasıl gittiniz’ deyince ‘haberim olsaydı ben de gelirdim’ diye cevaplayacak kadar seviye kaybı yaşayan ana muhalefet lideri.
* Siyasi hayatımız boyunca milli iradenin üstünlüğüne yaptığımız vurgunun isabeti de 15 Temmuz’da bir kez daha teyid olmuştur. Yarın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin önündeki şehitler anıtı ve Meclis’te anma programlarına katılacağız. Şehit ve gazi, gazi yakınlarımızın temsilcileriyle külliyedeki sergi salonunda biraraya geleceğiz. Akşam da millete sesleniş konuşmasıyla yaşadıklarımızı, kayıplarımızı bir kez daha yad etmiş olacağız.
* 15 Temmuz’u resmi anma günü olarak ilan etmiştir. Ülkemizin her yanındaki etkinliklerle 15 Temmuz’u unutmama ve unutturmama sözümüzü yerine getireceğiz. Kabine toplantımızda yaptığımız istişarelerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını da diliyorum.
‘ERMENİSTAN’IN ÇAPINI AŞAN BİR HADİSEDİR’
* Ermenistan ve Azerbaycan arasında da devam eden bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyla ilgili de birkaç kelam etmeden sözlerimi bitiremeyeceğim. Ecdadın asırlar boyunca bu görevi Kafkaslar’da neyse yine yerine getirmeye devam edeceğiz.
* Dost ve kardeş Azerbaycan’a karşı Ermenistan tarafından yapılan saldırıları şiddetle kınadığımızı söylemek istiyorum. Şehit olanlara Allah’tan rahmet yaralananlara şifalar diliyorum.
* Karabağ’a da Ermenistan’ın pervasız saldırılarıyla çatışmaya dönüşmesinden şüpheliyiz. Bu durum olayın herhangi bir sınır ihlali çatışması değil, doğrudan Azerbaycan’a yönelik doğrudan taarruz olduğunu göstermektedir. Bu saldırı Ermenistan’ın çapını aşan bir hadisedir. Türkiye kadim dostluk bağları ve kardeşlik ilişkileri bulunduğu Azerbaycan’a her türlü saldırı karşısında yer almakta asla tereddüt göstermeyecektir. Dünyadaki bütün ilişkilerimizi bu doğrultuda seferber etmek boynumuzun borcudur.
* Kendi toprakları içindeki siyasi, ekonomik, koronavirüs salgınından kaynaklanan sağlık, altyapı gibi çok sayıda sorununu çözemeyen ülkenin böyle bir saldırganlığa girmesi her şeyden önce kendi halkına saygısızlıktır. Ülkemizde çalışan binlerce Ermeni’nin bu tutumdan rahatsız olduklarına inanıyorum.
* Tüm imkanlarımızla dost ve kardeş Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edeceğiz. Şehadet mertebesine eren Azerbaycanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bu arada Rize, Artvin bu bölgede aşırı derecede fırtınalar, heyelanlar ve bunların neticesinde tabii ölen birçok kardeşimiz oldu. Bu kardeşlerimize özellikle yine Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı diliyorum.
* İlk andan itibaren İçişleri Bakanım ve il milletvekillerimiz dün gece Rize ve Artvin’e gittiler. Bugün de Çevre Şehircilik Bakanım Rize ve Artvin’e gidiyor. Oradaki çalışmaları bizzat yerlerinde takip edecekler. Bu konuda atılması gereken adımlar neyse inşallah devam ettireceğiz.