Rıhtım Topçuları
Dünkü yazımda “devlet gençleri terör belasından uzaklaştırmak için futbolun çekiciliğinden yararlanmış, depolitizasyon sürecinin sağlanması için futbol ve futbol sahaları kullanılmıştır.” diye yazmıştım.
1980 yılında 12-13 yaşlarındaydım. Kendi adıma, o yıllardan önce başladı benim futbol aşkım. Benden iki yaş büyük olan ağabeyimle birlikte, 6-8 yaşlarında dairemizin giriş holünde attığımız penaltılarla herhangi bir “devlet teşviki” olmadan tanıştık futbolla. Mekan dar gelince, mahalle arkadaşlarımız ile daha gerçekçi bir saha keşfettik. Gemlik sahilini bilenler hatırlarlar; şimdiki sahil o zaman denizin kayalarla doldurulması ile yapılmıştı. Kayaların üzerine atılan toprak ve dümdüz bir alan. Hemen kireç ile kendi saha çizgilerimizi, taşlarla kalelerimizi yaptık. Naylon topumuz da hazırdı. Tek risk, sık sık topun denize kaçması ama yaz aylarında, her zaman topu denizden alacak, boğulmayacak kadar suyun üzerinde durabilen bir neferimiz vardı.
Genelde gönüllük esası ile denizden topu alan arkadaşımız, bazen de bizlerin ısrarı veya tehditleri ile mecburen suya girerdi. Çok iyi top oynamasa da kadroda barındırılması gereken, takım oyunu için gerekli arkadaşlardı. Futbolun olmazsa olmazı olan seyircilerin de kendi doğal yapısı içinde oluştuğu bir ortamdı. Rıhtım kenarındaki kahvehaneler, sandalyelerini dışarı çıkarıp, bizim oluşturduğumuz sahaya doğru çevirmeye bile başlamıştı. Oyun gitgide bize daha keyif verir hale gelmişti. Sınırları belli toprak bir saha, naylon top, kahvehanedeki seyirciler… Mahalle maçları ağırlıklı Gemlik rıhtımın iki ucunda konuşlanmış iki ezeli ekibin maçlarından oluşmakta, 5’te devre 10’da biter, 3 korner 1 penaltı, kuralları konusunda mutlaka mutabakata varılırdı. Söz konusu rıhtımda oynayan bu grubun içinde futbolu, yeteneği ve isteği ile fark yaratanlar çıkmıştı. Şimdi bile 8-10 yaş grubuna emek verip, yetenekleri Bursa Amatör Ligi’ne kazandıran Haydar Yiğit hocam, o zaman da biz “rıhtım topçularını”, önce gayrı federe bir kulüp olan “Gemlik Kartal Spor” kadrosuna dahil etmiş, gayrı resmi maçlar ve turnuvalarda ilklerimizi başlatmıştır. İlgili dönemde bir disiplin dahilinde yapılan antrenmanlar ve maçlar sonucunda ilk amatör lisansımı 1983 yılında “Gemlik Sümerspor”’da çıkartmıştım. Ben ve benimle birlikte sahile saha çizip mahalle maçı yapan ekip ağırlıklı olmak üzere dönemin genç takımlar düzeyinde en yetenekli takımlarından biri kurulmuştu. Birbirini tanıyan arkadaşlık kavramının öne çıktığı bir ekip ile, Bursa Amatör Küme’de genç takımlar ve “A takım” düzeyinde maçlar oynamıştık. Futbol benim için yeteneklerim doğrultusunda, yapmaktan keyif aldığım bir aktiviteydi. Futbolu hiçbir zaman bırakamazsınız, kötü bir benzetme olacak ama “tütün gibi” alışkanlık yapan bir şeydir. Bir şekilde futbolun içinde olmaya devam ediyorsunuz, fizik gücü yetene kadar lisanslı olarak, daha sonra halı sahalarda, belli bir saatten sonra da bu köşede biriktirdiğiniz bu güzel anıları paylaşarak.
İnsan yaşlansa bile bir şekilde futbolla bağını koparmıyor.
Her , mahallede büyüyen çocuğun sokakta yada boş arsalarda futbol anısı mutlaka vardır. Günümüzde acı olan o yaşlardaki çocuklar için böyle alanların kalmamış olması ve biraz daha ilerleyen yaşlarda biraz da ekonomiyi düzelten gruplar maalesef halı saha tabir edilen paralı ama çok da bakımlı olmayan yerlerde bu heveslerini gidermeye çalıştıklarını ve haliyle sıhhi olmayan ve bolca sakatlıklara ve ilerleyen yaştakiler için kalp krizi ve ölümlere sebebiyet vermeleriyle gündeme geldiğini gözlemliyoruz. Devlet erkinin de kendi cepleri yerine MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi gençlere gerekli değeri vereceği günleri özlemle bekliyoruz. SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR. ” BEN SPORCUNUN ZEKİ, ÇEVİK VE AYNI ZAMANDA AHLAKLISINI SEVERİM” diyen Ata’mıza özlemle.😢
Teşekkürler Savaş.Büyük bir zevkle takip edeceğim.
Maalesef eski zamanlarda yaşadığımız herşey bu güne göre kısıtlı imkanlar dahilinde de olsa daha güzeldi, sokakta iki taş üstüste koyup maç yapmak, az sayıda arabanın geçtiği sokaklarımızdan araba geldiğinde maçı bırakıp taşları kenara çekmek ve bu arada biraz soluklanmak ve de sonrası tekrar devam etmek… Kıran kırana ne maçlar yapardık… Mahallelerimizde günümüzde var mı böyle sahneler? Şimdi olsa keyifle izlemez miyiz balkonumuzdan?