Pompei’nin Son Günleri
Pompei, M.Ö. altıncı yüzyılda Romalılar tarafından işgal edilmiş ve Roma İmparatorluğu’nun kolonisi haline gelmişti. Roma’ya yaklaşık iki saatlik mesafede bulunan Pompei bir dönem Romalıların tüm zengin, aristokrat ve nüfuzlu insanlarının yaşadığı bir yerdi. Kent, güzelliğinin yanında bir eğlence ve kumar merkezi haline gelmişti. Vezüv yanardağının eteklerinde bulunan bu kent yaklaşık 2000 yıl kadar önce 10 Eylül günü zevk ve sefa içinde kafalarının üzerinde Vezüv yanardağının patlamasıyla yok olmuştu.
Bazılarının düşüncelerine göre Pompei de Sodom ve Gomore gibi tanrı tarafından lanetlenerek cezalandırılmış ve yok edilmişti. Çünkü insanların gözü para ve zevkten başka bir şey görmüyordu. İmparator Caligula’nın kendi kız kardeşine âşık olması en büyük günahtı. Bir zamanlar büyük bir ticaret merkezi olan Pompei’nin her tarafı genelevlerle dolmuş, fuhuş ve kumar sınırsızca artmıştı. Pompei’nin soyluları ve zenginleri tıka basa yemek yiyip içiyor ve yemek yeme hazzını doruklara çıkartmak için yedikleri kazların tüylerini boğazlarına takıp kusuyorlar ve tekrar yemeye başlıyorlardı.
O gün, önceleri havanın sıcaklığı artmaya ve yanardağdan çıkan küller şehrin üstüne hafiften yağmaya başlamıştı. Arada sırada böyle durumlar meydana geldiğinden halk pek aldırış etmedi önceleri. Ama gün ilerledikçe sıcaklık iyice artmaya ve küllerin yerini ateşten kum taneleri almaya başlamıştı. Vezüv uyanmış ve lavlar inmeye başlamıştı. Halkın bir kısmı denize doğru kaçtı bir kısmı da evlerine kapandı. Ama deniz de neredeyse kudurmuştu. Dev dalgalar gemileri kaldırıp kaldırıp atıyor ve batırıyorlardı. Kentin tamamı birkaç saat içinde tamamen lavlarla kaplanmış ve hayat tamamen bitmişti. Böylece 18 kilometrekarelik bir alan içindeki bu antik kent tamamen taşlaşıp tarihe karıştı Bu yok oluş bazı inanış ve düşüncelere göre Tanrı’nın gazabı mıydı yoksa umursamazlığın bir sonucu muydu? Bunu bilmek asla mümkün olamayacaktır kanımca. Ama bildiğim bir şey varsa M.S, 79 yılında Pompei yok olmuştu.
Dünyanın bugün içinde bulunduğu durum bana nedense Pompei’nin son günlerini anımsattı. Hep globalleşme deyip duruyor ya dünya bilim adamları ve bir takım yalancı siyasetçileri ve de silah ve ilaç tacirleri. Pek de inandırıcı gelmiyor aslında. Çünkü dedikleri ile yaptıkları pek de birbirlerine uymuyor. Bir yandan barış nutukları atıp biryandan da silah satarak halkları birbirlerine kırdırıyorlar. Bir yandan her türlü mikrop ve virüsü üretip öte yandan önceden hazırladıkları ilaçları satıyorlar. Bir yandan doğa deyip bir yandan da doğayı katlediyorlar. Ozon tabakasındaki yırtılmaların üzerinden onlarca yıl geçti ve hala bu sorun giderilebilmiş değil. Buzulların her geçen gün erimesinin önü alınamıyor, küresel ısınma tüm dünyanın iklim dengelerini bozmaya devam ediyor. Dünyada mevsimler değişmeye başladı, kışın yağan yağmurlar neredeyse yazın yağmaya başladı. Dünyanın her yanında bitmeyen dehşet verici orman yangınları ve doğanın yok oluşu. Kasırgalar ve hortumlar ve de devasa seller. Ardı arkası kesilmeyen depremler ve yer altı nükleer denemeleri. Yer üstü ve yer altı su kaynaklarının her geçen gün azalması ve dünyanın yavaş yavaş Gobi çölüne dönmesi.
Bu olumsuz örnekleri sizler de çoğaltabilirsiniz sevgili dostlarım. Lütfen gözlerinizi kapatıp bu söylediklerimi bir düşünün. Dünyanın dengesinde çok önemli rol oynayan balinalar ve arılar bile her geçen gün azalmakta. Doğadaki bu kötüye gidişin yanı sıra insanların yaşadıkları ve yaşattıkları da dünyanın sonunu hazırlamaktadır adeta. Gücü ve parayı elinde bulunduran birkaç büyük aile dilediği gibi at oynatmakta ve dünyayı sürekli karıştırmaktadırlar. Dinsel çatışmalar, dinler içindeki mezhep çatışmaları, ırksal çatışmalar vesaire vesaire. Her tarafta savaşlar ve yangın yerine dönmüş bir dünya. Nereye kadar dayanacağımızı kestirmek için kâhin olmaya gerek yok. Zira görünen köy kılavuz istemiyor. Her geçen gün dünyanın sonuna yaklaşıyoruz.
Dünyanın sonuna yaklaşıyoruz derken bunu görmeye ne benim ömrüm yetecektir ne de sizlerin ömrü kanımca. Yüzyıllar, belki de binlerce yıllar gerekecektir. Gamlı baykuşluk yapmak istemiyorum ama akıbet kaçınılmaz gibi görünüyor. Tıpkı Pompei’nin son günlerindeki gibi dünya insanlarının umurunda bile değil bu gidiş. Herkes kendi hikâyesini yazıyor ve kendi rolünü oynuyor ve başrollerinde yine kendileri var. Arada sırada Greenpeace gibi bir avuç gönüllü çıkıyor ama onların da gücü bir yere kadar. Hiç kimse sorumluluk almıyor ve sadece gününü gün etmeye bakıyor.
Karamsar bir yazı gibi gelecektir bu günkü yazım, biliyorum. İçinizi karartmak gibi bir düşüncem de yok Ama Pompei’in son günlerini bir hatırlatayım istedim.