Pes Etmemek
Akşamüstü yazıhanede günü toparlarken adı gibi olan yardımcım sohbet sırasında bugün pes etmemek konusunda bir yazı yazmamı önerdi. Düşündüm, gerçekten çok güzel bir konu. Akşam bilgisayarımın başına geçip bu konuda ne yazabileceğimi düşünürken her zamanki sakarlıklarımdan biri daha oldu ve sol dizimi girişteki sehpaya çok şiddetli bir şekilde çarptım ve büyük bir acı içerisinde kendimi yatağa attım.Pek nazlı bir insan değilim ve acıya biraz dayanabiliyorum ama canım o kadar çok acıdı ki, yazı yazmayı bırakıp yatmaya karar verdim. Çok uzun sürmedi ve yatağımdan doğrularak “ne yapıyorsun” dedim. “Hem pes etmemekle ilgili bir yazı yazacaksın hem de en ufak bir darbede pes edip yatacaksın. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyerek oturdum ve yazmaya başladım. Ha; bugün ikinci sağlık problemim bu. Sabah da bir nedenle elimi incitmiştim. Demek ki bu gün sakarlık günümmüş!,,
Yenilgiyi kabul etmek anlamına gelen pes etmek bana göre zayıflık işaretidir. İnsan doğduğu andan itibaren bir mücadeleye başlar. İlk mücadele bilinçsiz bir şekilde yaşama tutunmasıdır. Anne sütünü nasıl emeceğini kimse öğretmeden içgüdüsel olarak öğrenir. Sonra annesinin ellerini tutar ve bu yaşamdaki ilk zaferidir. Bunun rahatlığı içinde ve anne kucağının koruması altında huzurla uyur. Her geçen gün yeni bir şeyler öğrenerek karşısına çıkabilecek her türlü engeli aşmayı öğrenir. Bu engelleri başlangıçta tek başına aşamayacaktır. Önce ailesi, sonra öğretmenleri ve arkadaşları yardımcı olacaklar ve zaman içerisinde gelişimlerini tamamlayarak yetişkin bir birey olacak ve bundan sonra her şeyi kendi başına yapmaya başlayacaktır.
İşte içine girdiği bu yaşam savaşı içinde muhtelif güçlerle muhtelif şekillerde mücadele edecek ve bazılarında kaybedecektir. Zira yaşamda ‘her kavgayı veya her mücadeleyi kazanacaksın’ diye bir kural yoktur. Kazandıkları kadar kaybettikleri de olacaktır. Önemli olan kaybederken de kazanırkenki kadar onurlu ve mağrur olabilmektir. Kazanırken gösterdiği mutluluğu kaybettiğinde de göstermesini bekleyemeyiz. Ancak, yenilgiler onu yok etmemeli ve daha da sabırlı ve azimli hale getirmelidir. İnsanlar kaybederken de güçlenebilmeyi bilmeli ve pes etmemelidir.
Yaşamdaki her mücadeleniz eşit şartlarda olmayacaktır. Bazen siz daha güçlü, bazen de karşınızdaki daha güçlü olabilecektir. İşte her türlü durumda da sonuna kadar direnmeli ve asla pes etmemelidir insan. Yenilebilirsiniz belki ama pes etmek dedim ya bana çok büyük bir zayıflık olarak gelmektedir. Zoru görüp hemen çark etmek, kaçmak ve teslim olmak onurlu bir davranış değildir. En azından elinizden geleni yaptığınızda geriye dönüp de utanacağınız hiçbir davranışınız olmayacaktır. Yenilseniz de onurunuz hep zirvede kalacaktır.
Biraz yakın geçmişimize gidelim dilerseniz. Aptalca yönetimlerin sonunda Almanlarla yapmış olduğumuz ittifak nedeniyle Birinci Dünya Harbi’nden yenik olarak çıkmış sayıldık ve yurdumuz vatanı satan hainlerin de katkılarıyla yedi düvele peşkeş çekildi. Çanakkale’de, Balkanlarda, Sarıkamış’ta ve hain Arap çöllerinde dökülen kanlarımızı yok sayarcasına düşman çizmelerinin altında ezilmeye başlanmıştı. Paramparça olmaya ve camilerden ezan sesleri kesilip yerine çan sesleri duyulmaya başlanmıştı.
Pes eden padişah ve avanesine inat kanında yenilgiye yer olmayan ve asla PES ETMEYEN bir kahraman ve bir avuç inanmış insan ortaya çıkmış ve verdikleri insanüstü bir mücadele ve özgürlük savaşından sonra bu güzel ülke kurulmuştur. Bunda en büyük etken “BAĞMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR” diyen Mustafa Kemal’dir. Ülkesinde bazı yenilgiler görmüş ama hiçbir zaman pes etmemiş bu muhteşem insan ve onurlu arkadaşları Türk ulusunun en büyük örneğidir.
İnsan nasıl doğuyor ve yaşıyorsa bir gün gelip her canlı gibi ölüyor ve sonsuzluğa gidiyor. Mutlaka ölüme çare yok ve ölüm en büyük yenilgidir. Ama sonuna kadar direnmek ve kazanamayacağımızı bildiğimiz bu mücadeleyi de PES ETMEDEN tamamlamak gerektiğine inanıyorum.
NOT : Sürmüş olduğum ağrı kesici kreme rağmen dizim hala acıyor.