Organik Beslenme
Son yıllarda, “doğal ürün, klasik ürün, köy ürünü, natürel ürün” gibi terimlerle adlandırılan ürünler piyasada sıklıkla karşımıza çıkmakta ve bu ürünler tüketiciler tarafından sıklıkla organik ürün olarak değerlendirilmektedir. Doğal ürün terimi, çok az seviyede işlem gören ve yapay tatlandırıcı, renk, tat ve diğer yapay katkılar›; hidrojenize yağları, dayanıklılık artırıcıları ve emülgatörleri içermeyen gıdalar için geçerli olan bir terimdir. Bu ürünler özelliklerini değiştirmeyecek en uygun yöntemle en düşük seviyede işlem görmüş olmalıdır. Sonuç olarak; etiketinde doğal teriminin kullanılması, o üründe yapay bileşiklerin olmadığını belirtmekte, bu gıdaların nasıl yetiştirildiğine ilişkin bir bilgi vermemekte ve o ürünün organik olduğunu belirtmemektedir. Çünkü organik gıdalar yetiştirilmesinde ve işlenmesinde genetik mühendisliğin, yapay gübrelerin, böcek ilaçlarının, yabani ot ve mantar öldürücü ilaçlarının, büyüme hormonlarının, antibiyotiklerin, koruyucuların, renklendiricilerin, katkı maddelerinin ve kimyasal ambalaj malzemelerinin kullanılmadığı bitkisel ve hayvansal gıdalardır. Organik; sadece gıdanın kendisine değil, aynı zamanda nasıl üretildiğine de ilişkin bir terimdir . Organik tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir.Son yıllarda organik gıda üretiminde ve tüketiminde ciddi oranda bir artış meydana gelmiştir. Yapılan çalışılmalarda; organik gıda tüketimindeki artışın temel nedeninin; sağlıklı, lezzetli ve doğa dostu gıdalara yönelik artan talep olduğu bildirilmiştir.
Gıda Pazarlama Enstitüsü (FMI) tarafından hazırlanan Sağlık için Alıflverifl-2005 Raporu’na göre tüketicilerin %81’i besleyici değeri nedeniyle organik gıdaları satın almaktadır . Ancak, organik gıdalar ile geleneksel yöntemlerle üretilmiş gıdaların besin değeri ile ilgili yapılan bilimsel çalışılmaların sonuçları tutarsızdır. Yapılan bir meta-analiz çalışılmasında organik ve domates gibi ürünlerin C vitamini içeriklerinin organik olmayanlara oranla daha yüksek olduğu saptanmışken, diğer yapılan birçok çalışmada ise; organik domates , brokoli , biber , armut organik olmayan eşdeğerleri ile karşılaştırıldığında daha az ya da aynı oranda C vitamini içerdikleri saptanmıştır. Organik olarak yetiştirilmiş tatlı biber, sarı erik, domates ve havucun daha yüksek oranda karotenoid içerdiği bazı çalışmalarda saptanmışken aynı zamanda ağartma işlemi uygulanmış havuç ve domateslerin aynı veya daha düşük miktarda karotenoid içerdiğini bulan çalışmalar da mevcuttur.
Mısır, çilek ve ahududu üzerinde yapılan bir çalışmaya göre, bazı organik gıdaların antioksidanları organik olmayan gıdalara göre daha yüksek seviyelerde içerdikleri tespit edilmiştir. Bunun nedeninin; geleneksel gıdaların üretiminde kullanılan pestisit ve herbisitlerin gıdalardaki total antioksidan kapasiteyi düşürdüğü ve dolayısıyla organik gıdaların total antioksidan kapasitelerinin geleneksel gıdalara oranla daha yüksek olduğu şeklinde açıklanmıştır. Organik Merkez tarafından yayınlanan başka bir çalışmada ise bu çalışmanın sonuçlarına paralel bir şekilde, organik gıdalardaki antioksidan seviyesinin aynı şartlar altında yetiştirilen geleneksel gıdalara oranla %30 daha fazla olduğu saptanmıştır. Yine yapılan başka bir çalışmada, organik olarak üretilen portakalların C vitamini içeriğinin geleneksel yolla üretilmiş gıdalara oranla %30 daha fazla olduğu bildirilmiştir. Organik brokoli ile ilgili yapılan bir çalışmada; organik ve organik olmayan brokolilerin aynı miktarda C vitamini içeriklerinin olduğu, yetiştirme biçiminden ziyade mevsimsel değişikliklerin C vitamini üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Organik üretilen ve üretilmeyen çileklerin karşılaştırıldığı bir çalışmada da, organik çileklerin antosiyanin içeriklerinin, organik olmayan çileklere göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Aynı şekilde organik çileklerin C vitamini içeriklerinin de organik olmayanlara göre daha fazla olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, yetiştirme biçiminin (organik veya geleneksel) çileklerin antioksidan kapasitelerine etki ettiği ve organik çileklerin antioksidan kapasitelerinin geleneksel olanlara oranla daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Geleneksel ve organik olarak üretilen tahılların aminoasit ve protein içeriklerinin karşılaştırıldığı birçok çalışmada; geleneksel gıdaların daha yüksek gübreleme oranına sahip olmalar› nedeni ile daha yüksek oranda aminoasit ve protein içerdikleri saptanmıştır. Bazı çalışmalarda ise; organik olarak yetiştirilen tahılların esansiyel aminoasitleri daha yüksek oranda içermeleri nedeni ile protein kalitelerinin daha yüksek olduğu belirtilmiştir . Hayvansal organik gıdalar üzerinde yapılan çalışılmaların sonuçlarında da farklılıklar mevcuttur.
Organik ve geleneksel olarak yetiştirilen elma, patates, şeftali, buğday ve tahıl mısırın mineral içeriklerinin analiz edildiği bir çalışmada; organik olarak yetiştirilenlerin mineral içeriklerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Çalışmanın sonucunda; organik olan g›dalar geleneksel olanlara göre; %63 oranında kalsiyumu, %73 oranında demiri, %178 oranında molibdeni, %91 oranında fosforu, %125 oranında potasyumu ve %60 oranında çinkoyu daha fazla içermektedir. Ayrıca organik olan gıdaların; cıvayı %29 oranında daha az içerdiği de belirtilmiştir.
Organik gıdaların kuru maddede daha fazla miktarda çoklu doymamış yağ asidi içerdiği saptanmıştır. Protein miktarının ise tahıllardan özellikle organik buğdayda önemli düzeyde yüksek olduğu, ekmeklik buğdaylarda protein miktarının organik gübrelerin kullanılmasıyla arttığı ve uzun süre değişmeden kalabildiği belirtilmektedir. Araştırmalarda, toplam yağ asitleri açısından belirgin bir fark ortaya konulamamakla birlikte, organik zeytinlerden elde edilen sızma zeytinyağının oleik asit seviyesinin oldukça yüksek olduğu ortaya konulmuştur. Endüstriyel tarımla üretilen tahıllarda protein ve amino asit miktarının daha fazla olduğu, ancak organik tarımla üretilen tahıllarda
temel amino asitler baz alındığında amino asit kalitesinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca, organik ürünlerde ineklerden alınan süt örneklerinde yüksek linoleik asit ve Omega-3 yağ asidi saptanmıştır.
Organik ürünlerin besin içerikleri konusunda daha çok çalışma olmasına rağmen, insan sağlığına yönelik çalışma sayısı sınırlıdır. Genel olarak endüstriyel tarım ile üretilen gıdaların ağır metal ve yapay tarım ilaçları bulundurması sebebiyle vücutta toksik madde birikimine olanak sağlayarak kanser gibi uzun vadede ortaya çıkabilecek ciddi hastalıklara sebebiyet verdiği bilinmektedir . Buna karşılık fenolik bileşiklerin de vücutta, özellikle kanser hücrelerinin çoğalmasını ve yayılmasını engellediği ve organik ürünlerin polifenollerce zengin oldukları da bilinenler arasındadır.
Endüstriyel tarımda kullanılan yapay gübrelerin iyi bir azot kaynağı olmasına rağmen, sekonder metobilitlerden özellikle polifenoller açısından hiçbir etkisinin bulunmadığı, sentetik takviye kullanılmadığı takdirde bitkinin mikrobiyal aktivite veya zararlı ile karşılaştığında doğal savunmasını artıracağı dolayısıyla fenolik bileşik içeriğini artıracağı da bildirilmiştir . İnsan sağlığı konusunda yapılan araştırmalarda alerji riskini azalttığı, antimutajenik ve antioksidatif etkiler yaratarak kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediği ve hayvanlarda ise canlı ağırlık, gelişim ve bağışıklık sistemi üzerine olumlu etkilerinin bulunduğu bildirilmiştir. Yetişkinler üzerinde kan değerlerine etkileri bakımından yapılan araştırmada, kan değerleri üzerinde ise ne organik ürünlerin ne de endüstriyel tarımla üretilmiş ürünlerle beslenmenin etkili olmadığı saptanmıştır. Organik beslenme sperm kalitesi üzerinde de etkili olmakta, meni sayımları baz alındığında, organik ürünleri tüketenlerde meni sayısının daha yüksek olduğu belirtilmektedir.
Organik ürünlerin gerek besin içeriği gerekse sağlık değerlerini belirlemeye yönelik araştırma projelerinin yapılması ve yürütülmesi zordur. Sonuçta bugün karşılaşılan pek çok hastalığın nedenleri arasında beslenme şekli gösterilse de, kişinin genetik yapısı ve yaşadığı çevrenin koşullarının etkisi daha fazla önem taşımaktadır. Bunun yanında organik ürünlerin yetiştirildiği bölgenin iklim yapısı, yetiştirilme şekli, kullanılan çeşit, kullanılan girdiler, uygulama zamanı ve dozu, ürünün hasat dönemi, saklama koşulları ve benzeri pek çok koşulun dikkate alınması gerekmektedir.
Organik ürünlerle beslenmenin sağlık sorunlarının aşılmasındaki etkilerini ortaya koyan araştırmaları planlamak da organik beslenme ile ilgili kesin yargılara varmak da zordur. Çünkü bu tür araştırmaların uzun yıllar sürmesi gerekmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi kanser benzeri etkileri uzun yıllar sonra ortaya çıkan hastalıklarda hastalığın ortaya çıkış nedenini kontrol etmek zordur. Bununla birlikte günümüze kadar yapılan araştırmaların sonuçlarının bize gösterdiği, endüstriyel tarımla yapılan üretimde yanlış dozda uygulanan gübreleme ve ilaçlama, vejetasyon safhasında protein, karbonhidrat gibi vücudun beslenme ve gelişimi için mutlak gerekli besin maddelerinin sentezini teşvik ederken, sağlık açısından hayati önem taşıyan polifenol ve vitamin gibi generatif fazda sentezlenen bileşikleri engellediğidir.
Genel olarak yapılan araştırma sonuçları ele alındığında; organik ürünlerin C vitamini, β-karoten, fenolik bileşikler ve antioksidan aktivite yönünden zengin oldukları, beslenmede organik ürünlerle beslenmenin uzun vadede sonuç vereceğini söyleyebiliriz.
Kaynaklar
ORGANİK GIDALARIN BESİN KALİTESİ VE İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ Conference Paper (PDF Available) · January 2015 with 1,029 Reads