Dolar 34,5503
Euro 36,4552
Altın 2.965,61
BİST 9.131,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Az Bulutlu
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 7°C
Paz 8°C
Pts 9°C

Odak

9 Nisan 2021 09:31
1.002
A+
A-

Uzun yıllar Bursa amatör futbolu içinde gerek genç takım, gerek “A takım” düzeyinde yer aldım. Keşke o dönemlerde internet veya sosyal medya olsaydı da bazı anlar canlı olarak herkes tarafından izlenebilseydi diye düşündüğüm bir anıyı daha paylaşmak isterim.

1985 veya 1986 yıllarında, genç takımlar seviyesinde bir önceki sene, grubumuzda lider olup, Bursa finallerinde de rakiplerimizi yenerek Bursa bölge şampiyonu olmuş, akabinde Türkiye finallerine gidip Bursa’yı temsil etmişiz. Yeni sezonda da Bursa grubunda yine en büyük favori bizim takım. O sene Bursa Güvenspor ile kıran kırana, başa baş şampiyonluk mücadelesi veriyoruz. Gemlik’teki maç 1-1 bitmişti, grupta diğer takımlar da çok çetin ceviz, grubun son maçını ise Bursa Güvenspor ile eski Merinos sahasında oynayacağız. Puan puanayız, her iki takımın da tüm emekleri son maça kalmış durumda. Gemlik’ten 3-4 belediye otobüsü taraftar, davul-zurna eşliğinde hareket ederken, özel araçlarıyla gelenlerin sayısı belli değil, herkes Merinos Stadı’na akıyor. Geçen seneki şampiyon olan genç takımımızdan yaşları gereği oynayamayan arkadaşlarımızın yerine yeni genç arkadaşlarımız var ama çok gerginler. Merinos Stadının soyunma odalarında, tribünden gelen davul-zurna sesleri çok net duyuluyor. Bazı arkadaşlarımız maçın heyecanından “Niçin davul-zurna çalınıyor? Neden bu kadar çok kişi maça geldi?” diye soruyor. Maça odaklanmak o kadar zor ki, aklımız seyircide, hoca elinde tebeşir, tahtaya herkesin sahada yapacaklarını oklar çizerek anlatıyor ama kimsenin dinlediği yok. Sahaya çıktığımızda, büyük bir uğultu, alkışlar, konfeti yağmuru ve davul zurna eşliğinde mehter marşları ile orta yuvarlağa, tek sıra ip gibi koşuyoruz. Tribünler dolu, “Türk futbolu için üç defa; sağol sağol sağol! ” Gözümüz tribünde, her ağızdan bir şey çıkıyor, hemen hepsi tanıdık, ama çok kalabalık, küfür açısından hepsi çok yaratıcı, rakip takım sahaya çıkınca tüm yaratıcı fikirlerini sahaya sunmaları, bizden olan beklentilerini ortaya koyuyor ve takım olarak bizi daha da geriyordu. O dönem takımda iki amca oğlu var. Biri ilk 11 ‘de “golcü” diğeri sağ bek pozisyonunda ama o gün “sağ bek” arkadaş yedek kulübesinde. Bu kuzenlerin de babaları tribünde evlatlarını seyretmek ve takımı desteklemek amacıyla yerlerini almışlar. Maç başladı ama tribün bizden daha fazla oyunun içinde herkes taktik veriyor, homurtular, bağrışlar, alkışlar, saha içinde hepimiz hipnoz halindeyiz, seyirci maçı yönetiyor. Maç kıran kırana golsüz devam ediyor. Maç içinde “golcü” arkadaşım her zamanki gibi rakip takım stoperleri başta olmak üzere tüm rakip ile sürtüşme halinde, tribündeki babası ve amcası ise “golcü”nün sürtüştüğü stoperleri “yaratıcı söylemlerle” protesto ediyorlar. Elektriklenme tüm Merinos Stadı’nı ve yedek kulübesini sarmış durumda ve son 15 dakika golsüz eşitlik devam ediyor. O esnada yan hakemin oyuncu değişikliği uyarısı ile bizim takıma “sağ bek” amcaoğlu oyuna giriyor. Tribünde amcası ile babasının, sahada ise amcaoğlunun rakip takımın stoperi ile gerilimi malum. “Sağ bek” arkadaş oyuna girmek üzere, ayağını sahaya attığı anda, tribünden amcası ve babasının; “4 numaranın beline vurması” yönündeki telkinleri ile “sağ bek” arkadaş doğrudan 4 numaralı rakibe gitti, gerçekten rakibin “beline” tekmesini attı, kırmızı kartını gördü ve temposunu hiç düşürmeden diğer çizgiden çıktı. Taze kan, oyuncu değiştirdik ama “sağ bek” arkadaş bir çizgiden girdi, diğer çizgiden çıktı. Toplam 30 saniye oyunda kaldı. Final maçı, son 15 dakika, beraberlik yetiyor, 10 kişiyiz ve defansif olarak eksiğiz. Seyirci, rakibi bırakmış tüm yaratıcılığını hakemler üzerinde kullanmaya başlamıştı.
Aramıza yeni katılan genç arkadaşlar aşırı gerilimden; maçın bitmesini ister kıvama gelmişti. Kalan sürede 3 gol yedik ve bütün bir sezonun emeği 15 dakika gitmişti. 16-17 yaşlarında yaşadığım bu maç bana futbol taraftarlığının çok ince bir çizgi olduğunu göstermişti.
Futbol taraftarı, futbolu seven, izleyen, destekleyen, bu oyundan keyif alan, anlık tepkiler veren, öyle veya böyle futbolu yaşayan, hisseden ve maçın içinde olan kişilerdir.
Futbolu yaşatanlar ise futbolu oynayanlardır, futbolu oynayanların “odak noktası” tribün değil oynadıkları futbol olmalıdır.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
17 Haziran 2021 07:03
13 Eylül 2021 00:14
7 Temmuz 2024 01:28
8 Mayıs 2021 10:03
2 Nisan 2021 09:23
21 Nisan 2021 08:31
YORUMLAR

  1. Ali Özkardeş dedi ki:

    Yazık olmuştu büyük ihtimal tirübündeydim

  2. Zeynep dedi ki:

    Keşke sağlıklı günlere dönsek de böyle dertleri olsa sporcuların 😔

  3. Eren Ömer DÜNDAR dedi ki:

    Fotoğraftaki yakışıklı kaleci sizsiniz galiba Savaş Bey.

    1. Uğur ÖZBAY dedi ki:

      Resmi özel olarak mı seçtin güzel kardeşim.? Evet sana katılıyorum. Maçı dışarıda seyredenler saha içerisinde oynayan yakınları faule maruz kaldıklarında veya hatalı hakem kararlarında muhakkak ki infiale kapılıyorlar. Oyuncuların sahaya çıkarken dışarıya kulaklarını kapatabilmeli tabii ki. Takımın o zamanki amigosu(bayraktarı,Gemlikli Souness) olarak bende o amcalar !!! ile koro yapmışlığım vardır. Oluyor böyle şeyler.😉😉🤪🤪

  4. İlker dedi ki:

    Gemlik li souness iyiymiş 😀