Kılıçdaroğlu: Süleyman Soylu, Erdoğan’dan talimat almadan su bile içemez
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddialarla ve bahsi geçen uyuşturucu operasyonlarıyla ilgili olarak, “514 kilo, 600 bilmem kaç kilo kokain bulacaksınız; ortada dava yok ya, suçlu yok” dedi. Kılıçdaroğlu, bütün yetkilerin Soylu’da olduğunu belirterek, Erdoğan’dan izinsiz ‘su bile içemeyeceğini’ ifade etti.
Kılıçdaroğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik Rize’deki tepkileri eleştirerek, “Kabul edilebilir bir olay değil. Onlara kabahat bulmuyorum. Ülkeyi bu hale getirende asıl kabahat. Kesinlikle organize. Bu insanlar önceden bir yere yerleştirilmiş. ‘Genel başkan buraya gelecektir’ denir. ‘Siz o zaman şu protestoları yaparsınız. Şunlar, şunları yaparsınız’ diye. Bazen parayla tutulur bazen militan olarak görevlendirilir. Zaman zaman oluyor. Olmaması en büyük dileğimiz. Bu ülkeye demokrasi gelecekse, herkesin düşüncesine hepimizin saygı duyması lazım” diye konuştu.
Sözcü TV’de katıldığı bir canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Akşener açıklaması: “Bu insanlar önceden bir yere yerleştirilmiş”
“Siyasetçinin görevi nedir? İktidara gelip ülkeyi yönetmektir. Bunun için de halka gitmektir. Halkı dinlemektir. Artı var olan sorunları saptayıp, sorunların çözümlerini halka anlatmaktır. Şimdi eğer, siyasetçinin görevi buysa vatandaş da dinler. İster dinler ister dinlemez. İster oy verir ister oy vermez. Ama bir siyasi parti liderine saldırıda bulunarak, onun konuşmasını engellemek, asla kabul edilemez. Yapan kişiler, demokrasi kültüründen nasibini almamış kişilerdir. Meral Hanım Rize’ye gidiyor. Sorunlar var. Sorunlara sahip çıkmak, çözüm üretmek istiyor. Vatandaşla konuşmak istiyor. Esnafın derdini dinlemek istiyor. Esnafın hali gerçekten perişan vaziyette. Bir partinin genel başkanı da bu eylemi ya da bu hareketi ya da bu davranışı zaten olması gereken bir davranış. Siz ama tahammül edemiyorsunuz. ‘Buraya niye geldin?’ diyorsunuz veya onun konuşmasını veya siyasi görevini yapmasına engel oluyorsunuz. Kabul edilebilir bir olay değil.
Onlara kabahat bulmuyorum. Ülkeyi bu hale getirende asıl kabahat. Kesinlikle organize. Bu insanlar önceden bir yere yerleştirilmiş. Genel başkan buraya gelecektir denir. Siz o zaman şu protestoları yaparsınız. Şunlar, şunları yaparsınız diye. Bazen parayla tutulur bazen militan olarak görevlendirilir. Zaman zaman oluyor. Olmaması en büyük dileğimiz. Bu ülkeye demokrasi gelecekse, herkesin düşüncesine hepimizin saygı duyması lazım. Katılırım veya katılmam. Oy veririm veya vermem ama bu ülkede demokrasi algısını güçlendirmek istiyorsak ve Türkiye’yi dünyaya rezil etmek istemiyorsak siyasi partilerin konuşmalarına izin vermemiz gerekir. Doğrusu da budur.”
“AK Parti döneminde ne kadar güçlendiğini görüyorduk ve iyi biliyorduk”
Kılıçdaroğlu suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınladığı videolardaki iddialarına ilişkin Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:
“Yeraltı dünyasıyla hiç ilgilenmedim. İlgimde olmadı zaten, ama İkinci Yüzyıla Çağrı beyannamesinde, yani biz yaptığımız son kurultayda yeraltı dünyasının AK Parti döneminde ne kadar güçlendiğini görüyorduk ve biliyorduk. Çubuk saldırısı bunun örneğidir. Diğer saldırılar bunun örneğidir. Yüklü miktarda uyuşturucunun, kokainin… İzmit Dilovası’nda, Mersin Limanı’nda yakalandığını biliyorduk. 5 tonluk bir kokainin Kolombiya’dan Türkiye’ye gönderilmek üzere hareket ettiğini biliyorduk. Dolayısıyla bu rakamlar milyar dolarlar ve bunlar Türkiye sathında olan olaylar ve biz o nedenle İkinci Yüzyıla Çağrı beyannamesinde toplumsal barışın kalıcı hale getirilmesi için tüm terör örgütleri ve yer altı suç örgütleriyle mücadele ödün vermeksizin sürdürülecektir diye kendimize ve topluma söz verdik. Suç örgütleri var mı? Var. Neden bu kadar palazlandılar?
Bir suç örgütünün arkasında siyasi güç olmazsa suç örgütleri büyüyemezler. Ne demek 600 kilo kokain? Ne demek? 514 kilo kokain ne demek? Olağanüstü rakamlar. Gramı milyonlar mı? Milyarlar mı bilmiyorum. Yani Türk lirasına vurduğunuz zaman olağan üstü paralar bunlar. Peki bunlar nasıl oluyor da nereden geliyor, kimler destekliyor?
“Bir gazeteci buluyor, Erdoğan bulamıyor”
“Bugün Sözcü Gazetesi’nde İsmail Saymaz’ın aslında çok güzel gazetecilik örneği sergiliyor. Bu aralar onu da ifade edeyim. Sözcü Gazetesi gerçekten de tam anlamıyla gazetecilik yapıyor. Önce Saygı Öztürk konuştu eski İçişleri Bakanı’yla. Eski İçişleri Bakanı, ‘biz buraya çökmeseydik buraya mafya çökecektir’ dedi. Bunu da zaten ‘evet ben bunu söyledim’ dedi ama sonra özür diledi yani. Aslında bir gerçeği söyledi yani. Arkasından İsmail Bey’in bugün yaptığı, İzmit Limanı’na gelen yani Dilovası’na gelen artı Mersin’e gelen yani kokain kimlere geliyor belli. Adamı buluyor, düşünebiliyor musunuz? Bir gazeteci buluyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hükümeti bulamıyor bunu. Erdoğan bulamıyor bunu. İçişleri Bakanı bulamıyor bunu. Adalet Bakanı bulamıyor bunu. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ya? Bir gazetecinin bulduğunu bulamıyor bunlar. Dava bile açılmamış. 514 kilo, 600 bilmem kaç kilo dava açacaktınız hani? Güç. Siyasi güç. Bütün yetkiler kimde? Süleyman Soylu’da mı? Ya su bile içemez Erdoğan’dan talimat almadan. Nereden alıyor talimatı? Erdoğan’dan alıyor. Doğrudan doğruya oradan alınıyor.”
“Siyasi destek alınmazsa mafya yürümez”
“Dava açılmıyorsa bir gazeteci bunu saptıyorsa, ya bu ülkenin emniyet güçleri bunlar bilmez mi? Bal gibi bilirler. Gemide önce arama yapılıyor. Suç unsuru yok burada hiçbir şey yok diyor. Ama bir emniyet mensubu hayır diyor. Bir daha arayın diyor. Arıyorlar ve buluyorlar. Dava açılmıyor. Allah bilir o emniyet müdürü nereye atanmıştır şimdi. Siyasi destek alınmazsa mafya yürümez. Mafya böyle at koşturmaz Türkiye coğrafyasında. Eğer siyasi desteği varsa mafya, yürür, at koşturur, siyasetçiyi besler. Onun finansmanını yapar. Sen merak etme, ben sana her türlü desteği vereceğim der. Terfi mi istiyorsun? Terfi ettireceğim. Milletvekili olmak istiyorsun. Milletvekili yaptıracağım. Genel müdür mü olmak istiyorsun? Genel müdür yaptıracağım. Hakim mi olmak istiyorsun? Seni hakim… Yargıtay’a mı üye olmak istiyorsun? Seni Yargıtay’a üye seçtireceğim. Eğer bu noktaya Türkiye’yi taşıdılarsa ki taşındı bu noktaya asıl felaket buradadır.”
“Siyasi otorite bürokrasinin görevini yapmasını engelliyor”
“Ne olacak ki? Ne olacak yani? Olayın gerçeğine bakalım. Ne oldu da yani? Ne olacak şimdi? Dava açılmadı. Birisi kalkıp o savcıya sordu mu? Ya arkadaş sen niye dava açmadın? Bürokrasi görevini yapamıyor. Çünkü siyasi otorite bürokrasinin görevini yapmasını engelliyor. Gayet açık söylüyor Cemil Çiçek. Bu şikayete bağlı bir suç değildir. Bunun yüzde 1’i bile gerçek olsa tam bir felakettir. Savcıların derhal harekete geçmesi lazım. Geçen savcı oldu mu? Hayır. Niye geçmedi? Bir kişiye bakıyorlar. Talimat gelirse harekete geçecekler. Talimat gelmezse herkes susuyor. Böyle bir devlet yönetimi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç olmadı. Böyle bir devlet yönetimi dünya tarihinde de yoktur. Türkiye bu kadar köşeye sıkışmış değildir. Türkiye’nin bütün bürokrasisi adeta kilitlenmiş vaziyette. Bir kişiye bakıyorlar. Böyle bir rezalet tarihimizde yaşamadık. Devleti bir kişiye teslim edebilir misiniz ya? Devlet bir kişiye teslim edilir mi? Konuşuyor mu Erdoğan? Asla konuşamaz. Bu konuda soru soruluyor mu? Asla soru da sorulamaz. Ne zaman konuşur? İşine geldiği zaman konuşur.”
“Patlayan lağımın kokusundan memnun”
“Bu kadar rezalet… Lağım patlamış Her tarafı pislik götürüyor. Her taraf kirlenmiş. En tepedeki insani hiçbir şey olmamış gibi oturuyor orada. Allah aşkına bana söyler misiniz ya? Bu adam kim ya? Bu kokudan memnum olduğu anlaşılıyor. Patlayan lağımın kokusundan memnun. Öyle anlaşılıyor. Çağırıp sordu mu? İçişleri Bakanı’na arkadaş ne oluyor diye? Sormadı ve konuşmadı. Belki sorsa diyecek ki, e sen talimat verdin ben de gereğini yaptım diyecek. Hatırlıyorsunuz değil mi? Daha önce bir bakan böyle olmuştu. TOKİ’den sorumlu olan bakan. Siz ne talimat verdiyseniz ben gereğini yaptım dedi. Niye beni suçluyorsunuz dedi. Erdoğan ona bir şey söyledi mi? Asla hiçbir şey söylemedi. Niçin? E doğruyu söylüyor. O talimat verdi. O da gereğini yaptı.”
“Erdoğan? Niye konuşmuyor? Ben konuşuyorum”
“Ufak işlerle uğraşmanın bir mantığı yok. Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Ona bakacağız. Asıl sorulması gereken soru budur. Türkiye’yi bu hale getirenden Türkiye’yi kurtarmamız lazım. Türkiye’yi yeniden bir hukuk devleti yapmamız lazım. Türkiye’de mafyanın cirit attığı, at koşturduğu bir zemin olmaktan Türkiye’yi kurtarmamız lazım. Bunu nasıl yapacağız? Demokratik yollarla yapacağız. Erdoğan eğer, Türkiye’yi seviyorsa, 82 milyona karşı minnet duyuyorsa ve bu insanlar kendisini o koltukta oturtuyorsa Erdoğan’ın şunu demesi lazım: ‘Seçim. Ben halktan yeniden güvenoyu istiyorum’ Bunu söylemesi lazım. Niye susuyor Erdoğan? Niye konuşmuyor? Ben konuşuyorum. O da konuşsun. Soylu konuşuyor. O da konuşsun. Ya böyle bir rezalet çıktığı zaman eğer bir ülkenin en tepe noktasında ve bütün yetkileri kendi üstüne almış kişi, bunu davet edip bu rezalet nedir diye nasıl sormaz ya? Nasıl soramaz. Sorması lazım.”
“Emniyeti serbest bıraksınlar, tamamını yakalarlar”
“Erdoğan bey, bir şey daha söyleyeyim. Bütün bu pisliklerin, istihbarat örgütleri yani Türkiye devletinin istihbarat örgütleri tarafından bilinmemesi mümkün değil. Emniyet örgütü tarafından bilinmemesi mümkün değil. Ama bunların elleri kolları bağlanmış vaziyette. Emniyeti serbest bıraksınlar. Tamamını yakalarlar. Bir haftada. Her şeyi çözerler. Ama namuslu insanları getirecekler. Belirli yerlere. Düzgün insanları getirecekler belli yerlere. Önünüz açık kardeşim. Bu ülkede ben mafya istemiyorum. Uyuşturucu istemiyorum.”
“Sen yiyorsan ben de yiyeceğim’ diyor; o yüzden kıyamet kopmuyor”
“Ak Parti’nin Genel Merkezi’ndeki o gencecik çocuğun kokain çekerken sosyal medyaya düşen görüntüler… Hepimizi üzdü. Yazık değil mi o gencecik çocuğa? O çocuğu o hale kim getirdi? O çocuğu o hale getirenlerin bu millete bir hesap borcu yok mudur? Hesap vermesi gerekir. O çocuğu suçlayamazsınız. O ortamı yaratanı suçlayacaksınız. O ortamı kim yaratır? O çocuk yaratmaz. Siyasi iklim yaratır onu. Eğer Türkiye’de mafya bu kadar rahat at koşturuyorsa e dayandığı bir siyasi güç vardır. Devleti yöneten pozisyonda olan siyasi iktidar. Arkası o. Geçen gün söyledim. Sezgin Baran Korkmaz, bildiğimiz normal mafya artığı olanlardan birisi de o. Herifi önce serbest bırakıyorsun. Yurt dışına çıkarıyorsun. Malvarlığı üzerindeki tedbiri kaldırıyorsun. İvedilikle kaldırıyorsun. Kaldıran savcıyı getiriyorsun, bakan yardımcısı yapıyorsun. Niye bakan yardımcısı oluyor?
Ardından bir süre geçiyor. MASAK raporu geliyor. Sezgin Baran Korkmaz suçlu. Evet mal varlığına tedbir koyalım. Ne mal varlığı? Efendim tutuklayalım. Ne tutuklaması? Adam zaten dışarda zaten malı götürdü. Kim yaptı bunu? Kimler yaptı bunu? Siyasetten destek almazsa kimse buna cesaret edemez. Bunu yaptığı zaman görevden alınıyor mu? Alınamaz. Başka bir yere atanıyor mu? Atanamaz. Çünkü o talimatın gereğini yapmıştır. Geldiğimiz nokta bu. Şimdi biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar diyoruz değil mi? Biri yerken diğeri bakmıyor. Sen yiyorsan bende yiyeceğim diyor. O yüzden kıyamet kopmuyor.”
“Bu tablodan rahatsızsa sayın Erdoğan, erken seçim yapması lazım”
“Eğer bu tablodan rahatsızsa Sayın Erdoğan, erken seçim yapması lazım. Eğer bu milletin sırtına ek yeni yükler getirmek istemiyorsa erken seçime gitmek zorunda. Her gün vatandaşın sırtına yüklenen yük artacaktır. Bugün ne oldu? Akaryakıta zam geldi. Olağanüstü rakamlar. Bu zamları kim ödeyecek? Erdoğan mı ödeyecek? Hayır. Erdoğan benzin, mazot, dolmuş, taksi, uçak parası ödemez. Erdoğan için her şey bedava. E şimdi taksici ne yapacak? Kamyon, otobüs şoförü ne yapacak? Hepsi zam yapacak? Zam kimin sırtına yüklenecek? Yine fakir fukaranın sırtına yıkılacak. Elektriğe de zam gelecek. Ya arkadaş ne oldu da zam yapıyorsun sen? Ne oldu? Diyecek ki efendim dolar arttı. Hani bizim dolarla bir işimiz yoktu? Erdoğan bey, bu memlekette Türk lirasını değil, Amerika dolarını geçerli kılan bir ekonomi politikası izlediler. Yahu bir devlet düşünün, yahu bu devlet kendi vatandaşından dolar üzerinden borçlanır mı ya? Yahu bu ülkenin resmi parası ne? Türk lirası. Senin dolarla ne işin var? Çünkü vatandaş da sana güvenmiyor. Sen de onu biliyorsun. Sana Türk lirası çıkaracağım ama almayacaksın. Bana borç vermeyeceksin. Bu sonbaharda seçim yapmaları lazım.”
“Bu ülkenin onurunu beş paralık yapan insanlar hala iktidarını sürdürecekler mi”
“Daha dün televizyonda gençlerle konuşuyor. Turistler gelmişler. Turistlere hoşgörüyle davranmak lazımmış falan filan. Oradan 3-5 dolar veya avro girecekse bırak girsin diyor. Yahu bir ülkenin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi, üç beş avroya muhtaç hale gelmiş ya. Bu memleketi bu hale getirdin yahu. Bırakın turist ne yaparsa yapsın. Bu ülkenin onurunu sattı bu adamlar yahu. Turizm Bakanı ne yaptı? Maske. Keyfine bak diyor. Aşımı oldum diyor. Ben aşı oldum sen keyfine bak. E ben? Senin onurun ne? Bu ülkenin onurunu beş paralık yapan insanlar hala iktidarını sürdürecekler mi? Hala kalacak mı bu koltuklarda. Çekil kardeşim. Mahvettin bu memleketi ya. Bu yükü, bu kadar yükü millet çekemez.”
“Ben üçüncü ortak dediğim zaman kızıyorlar”
“Demokratik bir ülkede, mafya bir bildiri yayınlıyor. Cumhur İttifakını destekliyoruz, Kılıçdaroğlu’na karşıyız… Allah aşkına bakın. Ben üçüncü ortak dediğim zaman kızıyorlar. Bunu söyleyen ben değilim. Onlar söylüyorlar zaten. Bildiri yayınlıyor mu? Yayınlıyor. Altına kapı gibi imza atıyor mu? Atıyor. E bunu yapan kim? Üçüncü ortak. Böyle bir ortamda evet, Cumhurbaşkanı’nın değişmesi lazım. Malvarlığı dolayısıyla bir başka ülke tarafından tehdit edilen adamdan Cumhurbaşkanı olmaz.”
“Belgen varsa getirir koyarsın ortaya”
“Sen İçişleri Bakanı değil misin? Belgen varsa getirir koyarsın ortaya. Emrinde olan bir sürü havuz medyası var. Zaten öyle bir belge olsa, sabah, öğle, akşam her yerde yayınlanmıştı. Kim öyle bir taahhütte bulunmuş? Yok öyle bir şey. Kaldı ki doğmamış çocuğa don biçmek gibi bir şey. Ortada bir şey yok ki bakanlıkları konuşuyoruz. Çıkarsın bakalım. Biz de görelim bakalım neymiş bu belge? Hakkında en çok karalama kampanyası yapılan genel başkan benim.”
“Kimseye el altından adam göndermem”
“Kimseye el altından adam göndermem. Yalova Belediye Başkanı’yla ilgili tabi grup başkanvekilimize söyledim. Gidin konuşun diye. Bir haksızlık yapılıyor orada. Bütün Yalovalılar biliyor bunu. Hakkında hiç kimse gitti bu kişi buradan çıkar sağladı diye hiçbir ifade yok. Ama açığa aldılar. Kendisine de söyledim. Eğer rüşvet aldığına dair bir şey gönderirsen biz zaten onu partiden çıkarırız.”
“Vatandaştan aldığımız her kuruşun hesabını vermenin onurunu yaşayacağız”
“Vatandaşlarımız şunu bilsinler. Türkiye’yi mükemmel yöneteceğiz. Vatandaştan aldığımız her kuruşun hesabını vermenin onurunu yaşayacağız. Bu ülkede hiç kimseyi aç açıkta bırakmayacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin saygınlığını koruyacağız. Kimse Türkiye’yi tehdit edemeyecek. Gençlere şunu söylüyorum: ‘Bana oy verin.’ İktidarı özgürce eleştirme hakkınız olacak.”