Kaygı Eşiği
Şu sıra Daniel Goleman’ın ‘Duygusal Zeka’ kitabını okuyorum ve kitabın bazı bölümleri bende çok farklı açılımlar yapıyor. Geçen günkü eğitimde bir katılımcı kendisiyle ilgili bir şey paylaştı. Ve kitabın bir bölümü beni, yaşadığım o diyaloğa götürdü. Katılımcı, eğitimde çalıştığımız konuyla ilgili tariflemesini yaparken henüz hayatında olmayan bir duruma karşı duyduğu kaygıyı anlatıyordu, adını koyamıyor ve ne yapacağı hakkında da bir fikri yoktu kaygı sınırında olduğu üzerine biraz konuştuk ve birkaç gün sonra kitabı elime aldım ve kitaptaki tasa kaygı girdabı bölümü dikkatimi çekti.
Kaygı girdabının ilk basamağı olan tasalanma basamağını yönetmek gerekir, o basamakta özbilinci devreye sokup kaygı tarafına bir sınır çizersen işlerin raydan çıkmasını durdurursun şimdi gelin bu nedemek biraz buna bakalım.
Pennsylvania State Üniversitesi’nden psikolog Thomas Berkovec, “Tasalanma işe yaradığı sürece bir sorun yoktur” diyor. Tasalanmanın temelinde yatan ve hayati önem taşıyan potansiyel tehlikelere karşı tetikte olmaktır.
Fakat asıl nokta şu ki Eğer tasalanma bir kısır döngüye dönüşür kronik bir hal alırsa işte bu durumu yönetmesi biraz zorlaşır o nedenle tasalanma kaygı eşiğine geçerken bunu fark edip özbilinci devreye sokarak ilerlemesini durdurmak elimizde.
Tasalar genelde zihnin gözünde değil, kulağında, yani görüntüler yerine sözcüklerle ifade bulur. Bu gerçek, tasalanmayı kontrol etme bakımından önemlidir. Bakın burası çok önemli!
Araştırmacıların gözlemlerine göre; kaygı iki biçimde kendisini ortaya koyuyor:
Bilişsel olarak, yani tasalı düşüncelerle, ya da somatik olarak, terleme, kalp çarpıntısı, kas gerginliği gibi kaygının fizyolojik semptomlarıyla. Berkovec’e göre sorunu çekenlerin asıl sorunu bedensel uyanıklık değildi.
Yapılan araştırmalarda tasaların ancak dikkati başka noktalara çevirerek durdurulabildiği görüldü.
Peki nasıl başa çıkacağız ucu kaygılanmaya çıkan bu tasalanma girdabıyla
İlk adımın öz bilinç olduğunu söyler Berkovec.
Dilerseniz önce kişiyi tasa-kaygı sınırından sağlıklı tarafa döndürecek özbilincin
tanımını yapayım.
Öz bilinç, kişinin kendi varlığının, duyularının, düşüncelerinin, duygularının ve eylemlerinin farkında olmasıdır.
Tasalandıran düşüncelerin tasa-kaygı döngüsünü başlatır başlatmaz bunun tespiti önemlidir.
Kişiler kaygının işaretlerini izlemeyi, tasa uyandıran durumları, düşünceleri, imgeleri ve buna bağlı bedende oluşan fizyolojik kaygı durumlarını tanımayı öğrenmelidir.
Ardından tasalandıran bu düşüncelere meydan okuyabilmeyi, kendi varsayımlarına eleştirel bir biçimde yaklaşabilmeyi ve kendine
“Korkulan olayın gerçekleşme olasılığı yüksek midir? Bunu durduracak yalnızca tek bir seçenek yada hiçbir seçeneğin olmadığı doğru mudur? Bu düşüncelerimin bana gerçekten yararı var mı? Yapıcı önlemler alınabilir mi? Bu kaygı verici düşüncelere tekrar tekrar kapılmanın gerçekten yararı varmı? gibi sorular sorarak kaygının temelindeki sinirsel uyarılmayı frenleyebilir.
Bu tür düşüncelerin etkin biçimde üretilmesi, duygusal beynin bedenin her yerine göndermekte olduğu kaygı işaretleri dengeleyebilir.
Yani diyorki önce Tasa-Kaygı sınırında olduğunu tespit et, kaygı tarafına geçtiysen kendini uyandır yani ne demek bu uyandırmak? sorular sorarak özbilincini devreye sok, soruda kal, yanıtını bul, nerede olduğunu farket(tasa-kaygı ) ve o düşüncenin yerine başka sağlıklı bir düşünce koy yani davranışını değiştir.
Bu bilgi herkese ışık tutarmı bilmem ama uygulama açısından bana çok farklı açılımlar yaptığını söyleyebilirim.
Sağlıkla ve Sevgiyle kalın..