Karanlığın Aydınlığı Karartması
Hiç dikkat ettiniz mi Evren ne renk?
NASA’da bilim adamları yaklaşık 200 bin Galaksiden yayılan ışıkları analiz ederek topladıkları verilerden kozmik spektrum oluşturup bunları insan gözünün görebileceği bir renge dönüştürmüştür. Bu renk de Bej olarak açıklanmıştır.
Ancak bol güneşli ve bulutsuz bir günün ardından tüm ışıkları söndürüp gökyüzünün gecesine bir bakınız. Karanlıktır gökyüzü.
Bilim adamları “Bej” dese de insan gözü karanlığı algılamaktadır. Karanlık olan bu Evreni yıldızlar aydınlatır. Her bir yıldız cesameti oranında bir ışık yayar çevresine ve aydınlatır. Yıldızlar olmasa tamamen karanlıktır evren.
İnsanın özü de karanlıktır. Doğduğu anda beyincikle hareket edebilen ve beyinciğin güdülediği refleksleriyle yaşayabilen bir canlıdır. Diğer canlılardan farkı doğduğu anda boş olan beyninin olması ve yaşadığı her saniye bir şeyler öğrenmesi ve beynini geliştirip kullanmaya başlamasıdır. Böylece tüm canlılar arasında üstün canlı haline gelir. Tıbbi açıdan cahil bir insan olduğumu bildiğim için beyin hakkında fazla konuşmak hadsizliğini yapmayacağım.
İnsan öğrendikçe ve öğ4rendiklerini olumlu olarak kullanıp bilimle birleştirdikçe karanlıktan kurtulup aydınlanmaya başlar. Yani aydınlanmanın başlangıcı öğrenmek, öğrenmenin başlangıcı da okumak ve araştırmaktır.
Herkesin inanışı kendinedir. Ancak. Benim inanışıma ve dinime göre ilk inen Sure Alak suresidir ve şöyle başlamaktadır ; “Îkra’bismi rabbike” Anlamı, Allah’ın adıyla Oku’dur. Gerek İslam dininde gerekse diğer semavi dinlerde okumanın önemi çok büyüktür.
Okumak öğrenmeyi, araştırmayı ve bilimi getirir. Bilim de insanoğlunu bulunduğu yerden alır çok yukarılara taşır. Önemli olan bilimi olumlu kullanabilmektir.
Bugün içinde bulunduğumuz kaotik durum olumlu bilimle aşılabilecektir. Milyarlarca insan gözle görülmesi mümkün olmayan bir virüs nedeniyle yok olma tehlikesi altındadır ve bir aşı ile kurtulabilecektir. Bu aşıyı da aydın beyinli bilim insanları bulacaktır ve bulmuştur.
Bilimi silah üretmekte kullanmak yerine insanlığa hizmet için kullanmanın önemi bugün çok net ortaya çıkmıştır.
Aydınlık, aydınlık, aydınlık diye haykırmamın gerekçesi de budur.
Çünkü karanlık bilinmezliktir ve bilinmezlikten korkulur. İşte bu bilinmezliği isteyen ve karanlıktan beslenen karanlık güçler aydınlığı ve aydınlanmayı sevmezler ve istemezler. Zira her aydın beyin, çevresine ışık saçacak ve aydınlatacaktır. Bu da karanlıktan beslenen karanlık güçlerin beslenme kaynaklarını yok edecektir.
Karanlık güçler hastalıklar üretemeyecek, savaşlar çıkartamayacak ve silahlar satamayacaktır. Bu nedenle aydınlıklar yok edilip karanlığa dönüştürülmelidir.
Bakın coğrafyamıza ve komşularımıza sürekli iç savaşlar, kargaşalar ve cinayetler. Çünkü karanlık güçlerin en rahat at koşturduğu coğrafyadır. Afrika gibi, Latin Amerika gibi.
Bu durum ne yazık ki ülkemizde de mevcuttur. Türk ulusunun kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün ülkesi de bu karanlık ve bağnaz güçlerin hedefindedir. Sürekli laik, çağdaş Cumhuriyetimizin değerlerine ve bu değerleri savunan aydınlara karşı hain saldırılar yapılmaktadır. Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Gaffar Okkan, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve nice aydınlarımız haince katledilmişlerdir. Ya da Madımak’ta yakılmışlardır.
Tüm bunular karanlığın aydınlığı karatmasıdır. Ne yazık ki aydınlık karartılmaya çalışılmaktadır. Ancak, bilinmelidir ki Güneş her gün en muhteşem haliyle yeniden doğar.
Aydınlıklara doğru yürümek umuduyla.