Kaleci
Söz meclisten dışarı eskilerin kullandığı bir deyim vardır.” Futbolcunun aptalı kaleci olur “ derlerdi. Ben pek bu söze katılmıyorum. Kale denilen kavram, en az satrançtaki değeri kadar futbolda da değerlidir. Kaleciler ise refleks, yüksek konsantrasyon, anlık ve doğru karar verme, çabuk reaksiyon gösterme gibi özelliklere sahip seçilmiş kişilerdir. Futbola estetik katma yanında, hata kabul etmeyen, en sorunlu mevkilerden biridir kalecilik. Defans, orta saha, forvet ne kadar iyi olursa olsun, kalecinin bir hatası takımın tüm planları alt üst eder. Forvet gol kaçırırsa, “ahlar vahlarla” geçiştirilirken, kaleci topu kaçırsa yorumlar çok daha üst telden, çok daha farklı olur.
Forvet golünü atar tüm takım etrafında sevgi sevgi yumağı olur, doksandan top çıkaran kalecinin, sadece sırtı sıvazlanır. O zaman nerede kaldı “kalede yalnızlığın verdiği karizma”, nerede kaldı” topa elle dokunmanın yeganeliği”. Devamlıklıktan çok çabukluk ve tek başına doğru hamle kararı ile oyunun kaderi ile oynayan kalecilerin bu mevkiyi tercih etmeleri de çok ilginçtir. Futbola başlangıçta, ya uzun boylu, iri yarı fiziklilerden, ya top kullanma yetenekleri yaşıtlarına göre biraz daha kısıtlı olanlardan, ya da gerçekten bu mevkiyi sevenlerden oluşur ki bu oran %10’u geçmez. Küçükler arasında genelde gol atmak, kahraman olmak, lider olmak isteyenler kaleyi tercih etmezler, kimse üst düzey sorumlulukla oynayan günah keçisi olmak istemez.
(Bursaspor’un ilk kalecilerinden Batuhan Dündar)
Modern futbolda ise kalecilerin fizikleri eskisi kadar tartışma konusu değil, futbolun deyimi midir bilmem ama “kalecinin boyu değil işlevi önemlidir”, iri yarı fiziklilere göre daha atletik ve ayakta kalabilen, doğru yer tutabilen kaleciler makbuldür. Taraftar uçarak top çıkaran kaleci için büyük tezahürat yaparken, o kalecinin doğru yer tutmadığı için oraya atlamak zorunda kaldığı dikkatlerden kaçmaktadır. Mutlaka zaman zaman tribünlere oynayarak, onları galeyana getirme, kitleleri kendi tarafına çekme ve fotoğrafçılara poz verme amacıyla yapılan estetik planjonlar vardır. Bunlar bile kalecinin tekniği ve özgüveni ile yapılabilecek hamlelerdir.
Kaleciler için top kullanma yeteneğine gelince, günümüz futbolunda kaleci, modern pasör olarak artık ayakla oyun kurabilecek kadar tekniğe sahip olmalı ve eskisi gibi top kullanma yetenekleri kısıtlı değil, aksine top tekniği geliştirilebilir düzeyde olmalıdır. Bizim zamanımızda, bahsettiğim pasör kalecilerden çok eli belinde oynayan, kale çizgilerini terk etmeyen, toz, çamur içindeki sahalarda gözünü budaktan esirgemeyen, oyuna sahadaki diğer tüm oyunculardan daha geniş ve farklı bir açıdan bakabilen, özgür olduğu tek bölgenin bile adı “ceza sahası” olan kaleciler vardı. Sunay Akın’ın tabiri ile kaleci” tüm takım arkadaşları kendisine sırtını dönerken, hiç bir arkadaşına sırt çevirmeyen adamdır.
Savaş bey bir zamandır yoktunuz. Çok keyifli bir yazıyla geri dönmüşsünüz. Elinize sağlık
Kalecinin önemi özellikle maç penaltılara kalınca daha iyi anlaşılıyor.
Son sözü çok tuttum. Herkes ona sırtını dönerken o kimseye sırtını dönmüyor. 👏👏 kalecilerin önemi takımlarında efsane oluşu ile ortaya çıkar. Aklıma gelenlerden Lev Yaşın, Sepp Maier, Dino Zoff, Zoran Simoviç, Fabian Bartez, Grobelaar, Taffarell ve tabii ki Fernando Musslera.