Kaldırım
Namık Kemal için çok nüktedan bir insan olduğu söylenir hep ve şu sözleri de onun söylediği anlatılır. Ne kadar doğru onu da bilmiyorum ama yazmak istedim. Yolda yürürken kaldırım taşına ayağı takılır ve düşer, düşerken de “İçine tükürdüğümün kaldırımı, incittin baldırımı” der. Bugün uzun zamandır yazmayı düşündüğüm ama bir türlü fırsat bulamadığım ve mikro bağlamda siyaset yapmak istediğim anlamı çıkar diye de yazmadığım bir konuya değinmek istedim. Çünkü artık bardak taştı ve sular durulmuyor.
Bana göre siyasi amaçlarla çıkartılmış garabet bir Bütün şehir yasasından sonra tüm köyler mahalleye dönüştü. Köylü kendi ahırında beslediği iki tane ineğini besleyemez oldu. Çünkü mahalle arasında hayvancılık yapmak yasak. Daha birçok yasak var ama bu konular benim dışımda. Ülkeyi yönetenler ve oy verenler arasında. Benim takıldığım konu yollar ve yayalar. Tüm köyler mahalle olunca ve şehir hudutları içinde sayılınca tüm gereksinimleri de bağlı bulundukları belediyelerce karşılanmaya başlandı. İçme sularından elektriğe, yollardan kaldırımlara kadar tamamı belediyelerin sorumluluğunda. Ama hangi belediyelerin? Zira büyük şehir ve bütün şehir gibi garabetler sonunda Bursa’da şehir merkezinde üç belediye oluştu. Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer ve bir de Büyükşehir Belediyesi. Diğer şehirlerimizdeki durum nasıldır bilemiyorum ama ben yaşadığım şehir ve mahallemizle ilgili olanları görebiliyor ve bilebiliyorum.
Daha önceleri de belirttim ama gerçekten bugün bıçak kemiğe dayandığı için yazıyorum. Lütfen Bursa dışındaki dostlarım beni affetsinler. Eğer yazmazsam kendimi sorumsuz ve duyarsız biri olarak kabul edeceğim ve bu da benim karakterime aykırı. Üç evler mahallesinin sınırından başlayıp taaa Akçalar’a kadar giden caddenin (eskiden buralar yoldu. Bütün şehir yasasından sonra her taraf mahalle olunca cadde oldu) adı Ahıska caddesidir. Sanırım uzunluğu da on kilometre kadardır. Bu cadde üzerinde sırasıyla eskiden köy, bazıları da belde olup, sonradan mahalle olan Demirci, Çalı, Yaylacık, Tahtalıköy, Kayapa ve Akçalar vardır. Bu çok uzun olan cadde bundan çok yıllar önce o gün Başbakan olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan gelecek diye alelacele asfaltlandı. Ondan sonra unutuldu. Bu yoldan yani caddeden tonlarca ağırlıklı damperler ve araçlar geçer ve çok da rahat ettikleri söylenemez. Zira bu yol Kayapa Organize Sanayine ve Akçalar sanayine kadar gittiği için bu yükü kaldıramaz. Ama arada sırada yamalar yapılır. Yeter ki trafik işlesin ve taşıma yapılabilsin.
Fakat YAYA olarak yürümek yasaktır neredeyse. Neden mi? Kaldırım yoktur da ondan. Evet, yanlış okumadınız, bu yolda yani caddede yayaların yürümesi için KALDIRIM YOKTUR. Herhalde herkesi çok varlıklı (!!!) ve herkesin en az birer tane arabası var zannediyorlar. Eğer fakirseniz ve arabanız yoksa ve yürümek zorundaysanız çok dikkatli olmak zorundasınız. Çünkü her an bir araç çarpabilir ya da bir sokak köpeğinin saldırısına maruz kalabilirsiniz. Ha, eğer bir de hava yağışlıysa mutlaka ayaklarınıza çizme giymek zorundasınız. Ve çok iyi birer sporcu da olmanız gerekir. Zira o su birikintilerinden kurtulabilmek için slalom yapar gibi ya da engelli koşu yapar gibi çok ama çok sıçramanız gerekecektir. Ama yanınızdan hızla geçen bir kamyonun ya da otobüsün sıçrattığı çamurlu sulardan nasıl kurtulacaksınız onu da siz düşünün lütfen. Her şeyi de benden beklemeyin.
Ne yazık ki durum böyle ve zerre kadar abartım yok sevgili dostlarım. Bu konuyu Nilüfer Belediyesi’ne götürdüğümüzde “Büyükşehir bölgesinde” diyorlar. Büyükşehir de “Nilüfer” diyor. Gelin şu 21. Yüzyıla yakışmayan bu ilkel duruma son verin sayın yetkililer. Ama diyorsanız ki “ne yapsak da yapmasak da zaten bize oy veriyorlar” ona da benim diyecek bir sözüm yok maalesef. Her kavim layık olduğu şekilde yönetilirmiş sözüne bir kez daha yenik düşmüş olurum. Haa, her gün en az iki kez geçtiğim bu yolda (caddede) sizleri saygıyla anmaya devam ederim.
Bu arada hiç kimse kendisine siyasi bir paye çıkartmaya kalkışmasın. Büyükşehir Belediyesi AKP’li, Nilüfer Belediyesi de CHP’li.