Dolar 34,5557
Euro 36,4648
Altın 2.962,44
BİST 9.144,08
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Az Bulutlu
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Cum 18°C
Cts 6°C
Paz 7°C
Pts 9°C

Kadınlar

9 Mart 2022 06:25
1.052
A+
A-

Bütün gün klavyenin başında ne yazacağımı bilemeden durdum da durdum. Kendi kendime “halâ kadınlar hakkında yazı yazmak” zorunda kalmanın utancıyla kalakaldım öylece. Dünya hızla değişirken, insanoğlu içinde bulunduğumuz Galakside ve başka Galaksilerdeki gezegenlerde yaşam belirtisi ararken bizim kadınlar hakkında konuşmamız ve yazmamız çok utandırıyor beni. Ancak, yazmazsam da kendimi inkâr etmiş olacağım. İki arada bir derede kaldım ve ellerim ve de kalbim sızlayarak yazmaya çalışıyorum. Bir süre öncesine kadar çok sık olmasa da arada sırada kullandığım Facebook’taki yazılarımdan bazılarını aynen aktarmak istiyorum.

Ama önce 8 Mart ne anlama geliyor özetle onu görmek gerektiğini düşünüyorum. 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan kadınlar, düşük ücretlerini, çalışma koşullarının insani düzeylerde olmasını sağlamak amacıyla Greve gitmişler ve bu grev sırasında işçilerin barakalarında bilinmeyen bir nedenle çıkan yangın sırasında çoğu kadın 129 işçi yanarak ölmüştür. Bu olaydan yıllar sonra 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen Sosyalist Enternasyonal toplantısında Clara Zetkin’in önerisiyle 1857 yılında başlayan bu hareketin her yıl 8 Martta anılmasına karar verilmiş ve daha sonra Birleşmiş Milletler bu günü “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan etmiştir. Türkiye’de ilk kez 1921 yılında kutlanmaya başlanmıştır. Birleşmiş Milletler ise 1977 yılında 8 Martı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul etmiştir.

Bu kadınlar hareketi her ne kadar 1857 yılında Amerika’da tekstil emekçisi kadınlar tarafından yapılan bir grev sonunda başlamışsa da bu Kadınlar hareketi ülkemizde birçok demokrasi havarisi batılı ülkelerden çok daha önce başlamış ve Türk Kadınları olması gereken ve hak ettikleri konumda yerlerini almışlardır. Tüm bu gelişmelerde  Dünyanın en ileri görüşlü ve en büyük devrimcisi Atatürk’ümüzü her konuda olduğu gibi bir numaralı konumuna koymadan geçemeyeceğim. Ancak, zaman geçtikçe gelen iktidarlar ve hiçbir zaman zehirli faaliyetlerinden vazgeçmeyen sinsi ve hain bağnaz zihniyetler kadınlarımızın bu haklarını ellerinden almak için boş durmamışlardır. Dinimizi gerçek anlamlarından uzaklaştırıp Emevi hurafelerini din diye yutturmaya kalkan bu gerici ve yobaz din tacirleri her fırsatta iktidarların içine sızmış ve kadınlarımızın tüm haklarını ellerinden almak ve kadınlarımızı Ortadoğu karanlığına ve bataklığına çekmek için uğraşmışlardır. Ne yazık ki zaman içerisinde kendilerini aydın zanneden ve aydın olarak yutturmaya çalışan bazı entel ve danteller de bu hainlere çanak tutmaktan geri kalmamışlardır.

Ve sonuç ortada… Şimdi tekrar kadınlar hakkında nutuklar atıyor ve yazılar yazıyoruz. Sanki kadınlara haklarını biz (erkekler) verecekmişiz gibi, sanki biz erkekler hak dağıtıcı varlıklarmışız gibi davranıyor ve böylece daha da vahim hale getiriyoruz bu durumu.

Elli yıldan fazla geriye doğru gittim ve o güzel ve uygarlık dolu Adana günlerimiz düşünmeye başladım. Kız kardeşimle birlikte düğünlere gider, dans ederdik. Liseli gençler çaylar düzenlerdi ve bu çaylarda kızlar ve erkekler bir arada eğlenir, dans eder, şarkılar, türküler söylerdik. Hiç birimiz bir arkadaşımıza kız ya da erkek farklı davranmazdık ve kızları ayrı tutmazdık. Kızlı erkekli sinemaya gider daha sonra bu filmleri tartışırdık. Konserlere de giderdik hep birlikte, çığlıklar atardık, eğlenirdik. Tiyatro vazgeçilmezimizdi. Kütüphanelerde yine hep birlikte çalışır, fikri tartışmalar yapardık. Kitaplar okur ve okuduğumuzu kitaplar hakkında günlerce sürebilen münazaralar da yapardık. Ama hiç birimiz “Sen kızsın ya da sen erkeksin” diye ayrımcılık yapmazdık. Zira Atatürk Türkiye’sinde kadın ve erkeklerin her konuda eşit olduğuna inanırdık.

Dedim ya “Su uyur düşman uyumaz” misali karanlık güçler bizim bu saflığımızı çok iyi analiz edip sinsi ve hain çalışmalarıyla yıllar içinde bizleri ayrıştırmayı ve kadınlarımızı ikinci sınıf varlıklar olduğuna inandırmayı ve bunu da din adı altında yapmayı başardılar ve bugünkü duruma geldik. Kadına taciz ya da şiddet insanlık dışı bir davranış olarak hepimizin iliklerine kadar işlemişti ve gazetelerde bu konuda haberlere rastlamak neredeyse imkânsızdı. Ama bugün gazetelerin ve televizyonların manşetlerinden inmiyor bu tür insanlık dışı haberler.

Yazımın başlarında Facebook’taki kadınlar günlerinde yazdıklarımı virgülüne dokunmadan yazacağımızı belirtmiştim ya, unuttum sanmayınız. Birkaç tanesini aynen aktarıyorum:

8 Mart 2016

Canımız yandığında ahhh anam dediğimiz, aşık olduğumuzda uğruna her şeyimizi verdiğimiz eşlerimiz, her türlü sırrımızı paylaştığımız kız kardeşlerimiz ve doğduklarında gözlerimizden mutluluk yaşları döktüğümüz kızlarımız, özetle dünyanın en cefakar ve sevgi dolu varlıkları olan kadınların Dünya kadınlar günü kutlu olsun. Ancak, bu iyi dileklerimiz üzülerek görüyor ve yaşıyoruz ki acımasız ve savaş dolu coğrafyamızda sadece sözde kalıyor. Ama inanıyorum ki bir kadın eli değmeli bu dünyaya ve özellikle bu güzelim ülkemize.

8 Mart 2019

Bir yıl önceki yazımı aynen tekrarlıyorum, çünkü hiçbir şey değişmedi maalesef.

Kadına şiddetin her geçen gün hızla arttığı, kız çocuklarına tecavüzün önlenemediği ve dünyanın her ülkesinde 18 yaşından küçüklerin Çocuk sayıldığı günümüzde 12 yaşından küçüklerin çok çocuk, 12 yaşından büyüklerin az çocuk sayıldığı ve cezaların buna göre uygulanması gerektiğini düşünen ilkel zihniyetin hükümran olduğu bir ülke haline dönüştürüldük.

O kadınlar ki, analarımız, bacılarımız; eşlerimiz ve sevdalarımızıdır. O kızlar ki, canlarımız, kanlarımız ve yavrularımızdır.

Çağdaş Türkiye haline gelene kadar, kadınlarımızı şiddetten, kız çocuklarımızı tecavüzden koruyana ve sapıklara en ağır cezalar verilene kadar Kadınlar gününü kutlamayacağım.

Bu utanç hak eden herkese yeter.

8 Mart 2020

Üç yıldır aynı yazıyı tekrarlıyorum, çünkü hiçbir şey değişmedi maalesef.

8 Mart 2021

Yine aynı şeyler ve yine utanç.

Yaşamının sonbaharına gelmiş biri olarak bu kötü yazgıyı değiştirmeye gücüm yetmediği için eşimden, üç kızımdan ve İpek torunumdan ve tüm kadınlarımızdan ve kızlarımızdan özür diliyorum. Sizlere böyle bir ülke bıraktığımız için lütfen bizi affetmeyin.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
17 Ekim 2021 11:31
5 Nisan 2021 15:37
8 Aralık 2021 10:54
7 Şubat 2021 09:34
28 Temmuz 2021 14:21
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.