Kaçak
Bursa’da amatör küme futbol maçları her zaman ilgi çekmiştir. Kendi seyircisini yaratan farklı bir organizasyondur. Gençler burada kendilerini gösterip, bir üst lige profesyonel olarak futbola dahil olmak isterler. Yine 80’li yıllarda, benden iki yaş büyük ağabeyimle birlikte annemizden habersiz, “kaçak” olarak gayrı federe takımımız Gemlik Kartal Spor’da futbol oynuyoruz. Annemiz haklı olarak, futbola olan aşırı ilgimizin okulumuzun ve derslerimizin önüne geçmesinden korkuyor. Biz de hem okul, hem futbol birlikte olsun istiyoruz. Tüm arkadaşlarımızın dahil olduğu takımda yer alamamak, bizim için prestij ve statü kaybı demek. Bu yüzden düzenli, antrenman ve maçlara katılıyoruz. Artık ilk 11 oyuncusu olmaya da başladık. Derken Bursa’da Merinos Stadı’nda,14-16 yaşında gençlerin boy göstereceği bir turnuvaya takım olarak katılacağımız ve bizimde bu turnuva kadrosuna dahil olacağımız söylendi. Merinos Stadyumu’nda oynadığım ilk maç, 14 yaşındayım, kokartlı resmi hakem triosu eşliğinde, rakibimiz Oyak Renault’un 14-16 yaş grubu futbol takımı. Maç öncesindeki heyecanımı anlatmam imkansız, iki kardeş ilk onbirdeyiz. Turnuvayı takip eden Bursa’nın yerel gazetecileri takımı fotoğraflamak isteyince, maç heyecanının yerini ayrı bir korku aldı. “Biz buraya evden izinsiz kaçak geldik, Bursa’nın yerel gazeteleri o zamanlar her yerde mevcut, annemiz bu fotoğrafları görürse, her şey meydana çıkacak. Bir daha ne top, ne takım…O gün çekilen takım fotoğrafında sadece 2 kişi yere bakmış ve yüzleri belli olmamıştır. Bilin bakalım bu ikili kimlerdi? Öyle böyle maçı tamamladık, maçın sonunda, o dönem Oyak Reanult takımı hocası olan rahmetli Ercüment Şeftalioğlu hocam maç sonunda yanıma geldi, tebrik etti ve bana maç içinde yapmam gerekenlerle ilgili bilgiler verdi. Çok hoşuma gitmişti. Neyse; kazası belasız Gemlik’e dönmüştük. Ertesi gün yerel gazetelerde, söz konusu maça ait yıldızlamalara ve takım fotoğrafına baktık, takım fotoğrafı var ama biz belli değiliz “yere bakıyoruz” kurtardık diye mutluyuz. Gemlik’te salı günleri ilçe pazarı kurulur, tüm pazarcıların tezgahı açılırdı. Maçtan 2 gün sonra annemle salı pazarına beraber gittik. Bir tezgahtan annemle birlikte alışveriş yaparken, tezgah sahibi; “abla senin bu oğlanlar çok iyi topçu, geçen gün öyle oynadılar, böyle oynadılar” diye methiyeler düzmeye başlayınca, ben yalvaran gözlerle pazarcı ağabeye bakıyorum, pazarcı ağabey de aksine ayak üstü maçın kritiğini yapıyor. Annemden “eve gidince konuşacağız bakışı” Eve gidince, anneme içimizdeki futbol aşkının derslerimize engel olmayacağını, tüm arkadaşlarımızın dahil olduğu bir takım olduğunu anlatarak, nihayet beklediğimiz izini aldık. Söz konusu turnuvalar için veliden alınan “onay” için imzasını taklit ettiğimizi tabii ki söylemedik.
Oysa günümüzde gençler için, her yerde bir spor okulları mevcut. Aileler çocuklarının ellerinden tutarak, bu okullara yazdırıyorlar. Gençler fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin yanında yeteneklerinin de keşfedilmesi için daha fazla fırsata sahipler. Hiç öyle kaçak-göçek spor yapma durumları yok. İyi ki diyorum; 14 yaşında o turnuvaya kaçak da olsa katılmışım, Gemlik eski sahasından sonra eski Merinos Stadı’nın da tozunu yutmuşum. Her ne kadar o önemli güne ait fotoğrafımız olmasa da, O tozu hala genzimde hissediyorum.
Amatör olarak yapılan spor amatör olarak kalmış. Belki de böylesi iyi olmuş mu demek lazım. Malum ülkemizde spor yaparken uzakdoğu sporları da işin içine girebiliyor. Bir anda ortalık japon filminin setine dönebiliyor. Allah korumuş. 😉😄👍🏻
O dönem de en gözde dizilerin başında KAÇAK Dr Richard Kimble da var di! 😉 :))
Dönem değişse bile kurallar baki
Eskiye özlem her alanda var maalesef
Ulaşılması zor olan şeyler her zaman için daha değerli oluyor…
Keşke o gazete küpürünü saklamayı düşünebilseymişsiniz Savaş bey, bugün o fotoğrafa bakmak ve yazısını okumak eski güzel günlere dalarak, ne keyifli olurdu değil mi?