Hurafe
Dine sonradan girmiş olan akla ve mantığa aykırı, uydurma ve garip şeyler, boş inançlar olarak tanımlanır sözlüklerde Hurafe. İnsanların ve özellikle yoksul bırakılmış insanların sığındığı tek ve en büyük varlık olan Tanrı ve dini inançlarını istismar eden ahlak yoksunu insanların uydurdukları şeylerdir. Yoksul bırakılmış ve gelişmiş ülkelerin gerisine doğru sürüklenip onların hizmetkârları olmuş toplumlar hep din tacirlerinin uydurdukları hurafelerle beslenmiş ve kandırılmışlardır. Hurafe din tacirlerinin çok sık başvurdukları ve acımasızca kullandıkları bir metottur. Bunun için önce insanların eğitimleri engellenir ve özellikle kız çocukları okula gönderilmez. Çünkü her kız çocuğu gelecekte bir annedir ve bilgili ve de eğitimli anneler karanlık din tacirlerinin işine gelmez. Zira bu karanlık din tacirlerini maşa olarak kullanan emperyalist güçler böyle istemektedir ve sistem bunun üzerine kurulmuştur. Eğitimli bir anne asla hurafelere itibar etmeyecek ve pozitif bilimlerle çocuklarını yetiştirecektir. Bu yüzden özellikle kız çocukları okula gönderilmez.
Bir de gerçek din bilgisi yerine sonradan dine uyarlanmış saçma sapan ve dinle hiçbir ilgisi olmayan hurafeler din diye yutturulmaya çalışılır. Bunun için önce mahallelerde merdiven altlarında kurslar düzenlenir, sonra da ülkesine ihanet edip ayaklanma çıkaracak kadar arsızlaşan tarikatlar, okullara ve camilere sızdırılır ve bunlarla da yetinilmeyip televizyonlara din hocası kisvesi altında paragöz uyanıklar yerleştirilir. Bunlar sürekli olarak kanaat etmeyi pompalarlar. Tanrı’nın kullarını yoklukla imtihan ettiğini, buna katlanıp ahireti kazanmak gerektiğini söylerler daima. Bu dünyanın geçici olduğunu, gerçek dünyanın öteki dünya olduğunu söyleyip öteki dünyadan akıl almaz hurafelerle dolu vaatlerde bulunurlar. Aslında kendileri o vaatte bulundukları tüm nimetleri bu dünyada kullanmaktadırlar. Ama eğitimsiz bıraktıkları insanları bu şekilde kandırarak düşünmelerini ve sorgulamalarını engellemeye çalışırlar. Zira düşünen ve soruşturan insan kendileri için en büyük tehlikedir.
Aziz Nesin’in bir öyküsü geldi aklıma bugün televizyonda İNSANIMSI ROBOTLAR konulu bir programı izlerken. 1969 yılında Apollo 11 aya gitmiş ve aya ilk insan ayak basmıştı. Aynı zamanda İstanbul’da bir semtten bir başka semte gitmeye çalışan bir insan gideceği yere varamadan Apollo 11 Aya ulaşmış ve aya ayak basılmıştı. Bunu o usta mizah anlayışıyla pek de güzel anlatmıştı. İşte bu akşam televizyonda İNSANIMSI ROBOTLARI izlerken aklıma geldi. Gelişmiş ülkelerdeki bilime ve bilimsel çalışmalara ayrılan bütçelere baktığımızda hayrete düşüyorum. O ülkelerde insanlığın gelişimine katkıda bulunabilmek için yapılan bilimsel çalışmaları büyük bir gıpta ile ve de kıskançlıkla izliyorum. İki yıldır yaşadığımız bu Coronavirüs illeti için aşıyı bulanlar, kuduz aşısını bulanlar, çocuk felci aşısını bulanlar, çiçek hastalığının aşısını bulanlar ve daha niceleri o gavur denilen insanlar. Ha, öldürücü silahları ve katliam bombalarını bulanlar da onlar. Bu gerçeği de yabana atmamalıyız.
İlaç sanayine de silah sanayine de egemen olan bu emperyalist güçler aslında bu insanları da pek güzel kullanmaktadır. Ama hep kötü tarafından bakmamak da gerekiyor. Bu bilim insanları bu kadar çalışıp çaba sarf ederken ve insanların yükün azaltacak robotlar üretmeye çalışırken bizlere hala akşamları tırnak kesmenin zararları ya da helaya sol ayakla mı girmeli yoksa sağ ayakla mı girmeli nutukları atılıyor. “Gir kardeşim şu helaya da hangi ayakla girersen gir yoksa altına yapacaksın” demek gerekiyor artık. Bilim yerine, akıl yerine, beynimizi kullanmak yerine beyinciğimizle hareket etmemizi öğretmeye çalışıyorlar. Bir Allah’ın kulu da çıkıp “yahu bırakın artık bu hurafeleri, biraz da bilimden bahsedin” dese hemen tu kaka ediveriyorlar.
Hatırlarsanız bir zamanlar “Ne zaman adam oluruz?” diye bir köşe vardı. Aslında cevabı çok basit; “HURAFELEREDEN KURTULDUĞUMUZ ZAMAN”. Ülkemizde çok şükür ki Atatürk ve Cumhuriyet devrimleri sayesinde bağnaz bedevi kültürü yerine ilim ve irfan kaynaklı bir kültür oluşmuştur. Bizlerin ve özellikle gençlerin dört elle sarılmaları gereken de işte bu Cumhuriyet Devrimleridir.