Hiçlik
Ne de güzel bir türküdür Haydar Haydar. “Ben melâmet hırkasını kendim giydim eğnime, Arı namus şişesini taşa çaldım kime ne. ” Buradaki melâmet sözcüğü hiçlik anlamındadır. Genellikle melanet olarak söylenir ki, bu yanlıştır. Hiçlik tasavvuf öğretilerinden biridir. Elindeki her şeyi başkasına veren insan aslında verdiği şeyin sahibi olur. Sonunda her şeyini vermiş olan insanın hiçbir şeyi kalmaz gibi görünse de her şeyin sahibi olmuştur. Vermekle sahiplenir tasavvuf inanışına göre. Hiçlik mertebesine ulaşmak bir fani için olağanüstü bir durumdur ve herkese nasip olmaz.
Günümüz dünyasında tasavvuf çok gerilerde kalmış ve daha maddeci bir dünya kültürü oluşmuştur. Bir lokma ekmek, bir hırka dönemi ne yazık ki yerini “hep bana hep bana” dönemine bırakmıştır. İnsanlar, yiyecekleri kadar değil yiyemeyecekleri kadar çok yemeye çalışmaktadırlar. Başını sokacak bir göz oda isteğinden beş katlı villalar, katlar devri başlamıştır. ‘Bir arabam olsun ve ayağımı yerden kessin yerine yeryüzündeki tüm donanımların olduğu en lüks araç benim olsun‘ moduna girmiştir insanoğlu. Zira insanoğlunun ihtirası ne yazık ki dizginlenemez noktalara varmıştır. Bu sonsuz istek ve ihtiraslar kapitalizmi ve doğal olarak emperyalizmi doğurmuştur.
İnsanoğlu yeryüzünü, yer altını, suları ve suların dibini daha iyi tanıyabilmek ve buralardan daha fazla istifade edebilmek için önce gökyüzünü ve haliyle uzayı da keşfetmek zorunda hissetmiştir kendini. Albert Einstein ve izafiyet teorisi ile gelişim aritmetik olmaktan çıkmış ve geometrik olmuştur. Böylece insanoğlunun gelişimi süper bir ivme kazanmıştır. Ancak, bu gelişme ihtirasları da kamçılamış ve Dünyaya egemen olmak çılgınlığına dönüşmeye başlamıştır. Gökyüzüne ve uzaya hakim olanın yeryüzüne de hakim olacağı gerçeği böylece kanıtlanmıştır. Bu arada, bu gerçeği daha önceki yazılarımdan birinde de bahsetmiştim, ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk herkesten önce görebilmiştir. Şu sözleri de bunun kanıtıdır; “İstikbal göklerdedir.”
İnsanoğlunun bu çılgın gidişi belki de dünyanın sonunu hızlandırmaktadır. Ki, bazı bilim insanları ve bazı öğretiler dünyanın beş altı kez yok olup sonradan tekrar dirildiğini söylemektedir. Bu konular bilgim ve uzmanlık alanımın dışında olduğu için herhangi bir katkı yapamayacağım. Ancak, sürekli olarak yapılan nükleer çalışmalar pek de hayra alamet değildir. Ki bunun işaretleri, dünyanın çölleşmesi, buzulların erimesi ve ozon tabakasının delinmesi gibi somut örneklerde görülmektedir.
İşte yazımın başında değindiğim ve konu başlığım olan HİÇLİK ne kadar önemli bir olgu olduğunu burada daha iyi kendisini göstermektedir. Şöyle bir gözlerimizi kapatıp yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı hayal edelim. Ne dersiniz dostlar?
“Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi, gâh inerim yeryüzüne seyreder alem beni”