Hayaller Ölünce
Amerikan kargo uçağına doluşan ve içeriye girmeyi başaramayınca uçağın kanatlarına ve tekerlerine yapışan çaresiz ve zavallı Afganlı insanları görünce içim titredi. Bildiğim tüm küfürleri sıraladım tüm emperyalist ülkelere ve onların ülkelerine ihanet etmiş tüm yardakçılarına. Döndüm ve kendi özüme bakıp trilyonlarca kere şükrettim bize bu Cumhuriyeti armağan edenlere.
Sevgili dostlar, insanoğlunun en büyük özelliklerinden biri de hayal kurmakmış diğer canlı türlerine göre. Diğer canlı türleri sadece yaşamaya çalışır ve hayatta kalma mücadelesi verir. İnsanoğlu ise farklı olarak gelecek hayal eder. Çocukken büyümeyi ve büyüyünce neler yapmak istediklerini yaşadığı ve bulunduğu çevresel faktörlere dayalı olarak hayal eder. Şüphesiz ki hayal gücünün bir sınırı ve ufku vardır. Bu ufuklar genişledikçe hayal etme gücü ve boyutları da artar. Varoşlar dediğimiz yoksulluğun kol gezdiği semtlerde büyüyen bir çocuğun birinci hayali televizyonlarda gördüğü okullarda okumak ve yine ekranlarda gördüğü artistler gibi birer arabaya sahip olmak ve güzel evlerde yaşamak. Daha varlıklı semtlerde büyüyen çocukların hayal dünyası ise daha farklıdır. Varoşlardaki çocuk iyi bir ayakkabı hayal ederken bu çocuklar ise hangi markayı giysem diye düşünür. Çok da doğal bir durumdur bu.
Yaşlar ilerledikçe hayallerin şekli de değişir, güzel kızlar veya yakışıklı delikanlılar hayal edilir. Güzel otomobiller ve markaları ve gezilecek yöreler hayallerin baş köşelerini tutar. Hangi ülkelerin üniversiteleri daha iyidir diye araştırmalar yapılır, ne tür bir iş kurmak gerektiği de bu arada araştırılır. Yani olgunluk dönemi ve o dönemin hayalleri diğer hayallerin yerini almaya başlar. Evlilik hayalleri ve çocuklar ve onların yetiştirilmesi ve hayallerin yerini gerçeklerin alması dönemi başlamıştır artık.
Ancak, tüm bunlar özgür, laik ve çağdaş hukuk devletlerinin bireylerinin sahip olabildikleri hayaller zinciridir. Çağdaş bir ülkenin çağdaş uluslarının yurttaşları karnını doyurmak gibi temel içgüdüler yerine daha refah yaşamak için hayaller kurabilmektedirler. Bu da sağlıklı bir ekonomi ve eğitim sistemiyle birlikte olabilmektedir. İçinde bulunduğumuz coğrafyada buna sahip tek ülke olmamıza rağmen son zamanlarda bir çocuğun Pazar artıklarını toplarken tek hayalinin eve yemek götürmek olduğunu söylemesi de çok düşündürücüdür. Ama her şeye rağmen yüz yaşına ulaşmış modern Cumhuriyetimizde bu tür durumların geçici olduğuna inanıyor ve inanmak istiyorum.
Fakat son günlerde insanlığın yüz karası olan Afganistan felaketi her aklı başında insan gibi beni de çok düşündürmeye ve üzmeye başlamıştır. 1960’lı yıllarda modern bir ülke olma yolunda yürüyen bu ülke, özellikle Sovyet Blok’unun parçalanmasından sonra karanlık Dincilerin, mezheplerin, tarikatların ve cemaatlerin etkisiyle her geçen gün geriye gitmiş ve tüm dinci akımlar gibi ana siyaset malzemeleri kadın olmuştur. Kadını bir eşya gibi görmek alışkanlığı sonunda Burka denilen kafeslere kadar sokmuştur kadını. Tüm emperyalist güçlerin sidik yarıştırdığı, tüm doğal kaynaklarını paylaşarak sömürdüğü bu zavallı ülkenin zavallı insanları yavaş yavaş karanlığın içine sıkıştırılmış ve sonunda bu hale gelinmiştir.
Siyasi ayrıntıları bir yana geçen günkü uçak sahnesi insan onurunun ve çaresizliğinin sıfırlandığı noktadır. İnsanlar kendi yurtlarından kaçmaya ve yaşamaya çalışmaktadır. Zira kendi ülkelerinde yaşamak artık bir esir kampında yaşamak gibi hissedilmektedir. Bu ülkenin insanları ve çocukları için hayal kurmak diye bir şey kalmamıştır. Tek kurabildikleri hayal bir lokma ekmek ve öldürülmemektir. Kadınların pazarlarda köle gibi satılmamak gibi çağdışı bir hayali vardır artık. Çocukların tek hayalleri annelerinin taşlanarak öldürülmemesi ve babalarının başlarının kesilmememsidir. Bir de karınlarını doyurabilecek bir parça ekmek vardır hayallerinin başında. Bu ülkenin çocuklarının hayalleri ölmüştür, ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR. “Bir insanı ve bir ulusu yok edecekseniz önce hayallerini öldüreceksiniz”.
İşte bu ülkenin önce hayalleri öldürülmüş ve paramparça edilmiştir. Tam BİN YIL geriye götürülmüştür koskoca ülke. Neden mi? Çünkü onların da diğer hainlerle dolu birçok İslam ülkesi gibi bir ATATÜRK’LERİ yoktur da ondan. Evet sevgili dostlar, birçok yazımda da belirttiğim gibi Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkamazsak sonumuz Irak’tan, Suriye’den, Filistin’den ve Afganistan’dan pek de farklı olmayacaktır. Lütfen iyici düşünüp anlayalım ve anlatalım.
Tek çıkar yolumuz TAM BAĞIMSIZ BİR TÜRKİYE’dir.