Hacı Babam; ” Kayseri Bir Sallandı Hepimiz Süphane Boncuğu Gibi Sokağa Dizildik”
Türkiye olarak çok büyük afetler yaşıyoruz. Haftalarca ormanlarımız yandı. Geçtiğimiz günlerde sellere teslim olduk. Zaten iki yıldan beri ekonomik kriz bir taraftan, kapanıp yeniden açılmayan iş yerleri, işini kaybedenler.
Hacı Babam’ın, dediği gibi;” yaz yaz bitmez oğlum.” Sorunlarla boğuşan ülkemiz için bugün 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin acı yıl dönümü…
17 Ağustos 1999’da meydana gelen Marmara Depremi, Türkiye’deki deprem gerçeğini ve acısını ortaya çıkarmıştı. Bundan yeteri kadar ders almadık… 2020 ocak ayında Elazığ ve Malatya depreminde Kayseri de nasibini almıştı. Hacı Babam’ın dediği gibi, “Sokağa Süphene Boncuğu gibi dizilmiştik.”
O gece Kayseri’de yaşayan olarak depremi hissetmeyen var mıdır acaba? Elazığ Sivrice’deki 6.8 şiddetindeki depremle birlikte 30-40 saniyeyi bulan sarsıntının, sanki saatlerce sürmüşçesine yaşattığı korku ve endişeyi ancak yaşayanlar bilir. Kaldı ki Elazığ’daki 6.8 şiddetindeki deprem Kayseri’ye yansımadı bile… Bizdeki sarsıntı 4’i geçmez sanırım. Elbette sadece Kayseri’de olmadı,20’ye yakın ilde hissedildi, yaşadı korkuyu insanlar…
Benim gördüğüm hatta bilebildiğim kadarıyla Kayseri deprem hatta afet durumlarına en hazırlıksız kent. Daha önceki yazılarımda söylediğim gibi Kayseri’deki Jeoloji Mühendisleri Odası olsun, Mimarlar Odası olsun deprem master planı yaptı mı, ben duymadım… Bu odaların tez elden görüşleri alınmalı ve yol haritası çizilmelidir…
Deprem kapımıza dayandı. Eskiden Kayseri için ‘deprem kuşağının dışındayız, bize bir şey olmaz’ denirdi. Şimdi bu sarsıntıyla umarım herkes aklını başına alır ve ciddi manada deprem master planının hayata geçirilmesi için kolları sıvar.
Kayserimizin ilk kadın avukatı ve milletvekili sevgili ablam Avukat Sevgi Esen’le kısa bir sohbet yaptık. “Kayseri şehir planının uygulanmasına imza atan beş kişiden biri benim” dedi. Ama şehirde artık kayboluyoruz, ne kadar yüksek bina var? Bu binalar komşuluk ilişkilerini de yok ediyor. Doğada ağaç bırakmadık, her yer bina oldu, doğanın dengesiyle oynuyoruz gerçekten de…
Bu konuda geçtiğimiz günlerde Ankara Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki yaptığımız sohbette “Altındağ’da yüksek binaların yapılmasına her zaman karşı çıktım hatta bir gün imar müdürüm ‘Başkanım havada yer çok yapsın’ dedi o müdürümü görevden almıştım. Biz insanlarımızın geleceğini düşünmek zorundayız” diye anlatmıştı..
Tez elden Kayseri Valiliği, bu deprem master planında neler ön görülüyor ise bunu yerine getirmek ve kararlı olmak zorundadır. Aynı şekilde Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Dr. Memduh Büyükkılıç da bu işe yoğunlaşmalıdır. Kayseri’de deprem öncesi alınması gereken tüm tedbirler masaya yatırılmalıdır. Dere yataklarına inşa edilen yapılar, imar barışı ile göz yumulan binalar, deprem toplanma ve sığınma alanları, ekipmanların profesyonel anlayışla eğitilmesi, kurtarma araçları, deprem öncesi kadar deprem sırasında ve sonrasında neler yapılabileceği konusunda ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor.
Ey taşına ve toprağına kurban olduğum Türkiye’m. Depremin ilk dakikalarından itibaren neredeyse 81 ilin tüm ilçeleri ve köyleri Elazığ’a yardım için seferber oldu. Siz bakmayın sosyal medyada; ‘Elazığ, Kürt mü’ diye arama yapan kansızlara, insanlıktan nasibini almamış yaratıklara. Türkiye’min milyonlarca güzelliğinden söz etmek dururken, birkaç kanı bozuğa laf yetiştirmeyi zul sayarım. O kanı bozukların, ta Kanada’dan Elazığ’ımın inancına, imanına, vatan ve bayrak sevgisine dil uzatan, kinini kusan Ermeni bozuntusundan hiçbir farkı yok.
Ben gece vakti Büyükşehir Belediyesi’nin kapılarını açarak Elazığ’a yardım için çalışan personeli ve ordusu ile Türkiye’yim. Buz gibi havada formalarını, berelerini, kaşkollarını yağmur gibi sahaya atarak, Elazığ’a gönderen “Elazığ üşüme Fenerbahçe seninle” diyen tüm renkleriyle Türkiye’yim.
Gerek Türkiye gerekse de Kayseri deprem kuşağında yer almaktadır. Var mı değişen bir şey, yıllar geçiyor deprem gerçeği değişmiyor..