Göller Bir Damla Su ile Olur
Hafızam beni yanıltmıyorsa Ticaret Lisesi Orta bölümünden öğretmenimiz Fatma Arıboğan anlatmıştı o öyküyü. Tüm Ticaret Lisesi ve Adana’daki diğer okulların öğretmenleri gibi tam bir Atatürk kadını ve Cumhuriyet öğretmeniydi. Görgülü, zarif, güzel ve ruhundan merhamet ve sevgi fışkıran bir insandı. Eğer yaşıyorsa sağlıklı ömürler diliyorum. Sonsuzluğa gittiyse şayet mekanı cennet olur inşallah. Sadece ders öğretilmezdi Adana Ticaret Lisesinde. Hayata dair ne varsa öğretilmeye çalışılır ve o gencecik beyinler Atatürk İlke ve İnkilâpları doğrultusunda da eğitilir ve topluma yararlı bireyler haline dönüştürülürdü. Yine bir dersin sonlarına doğru anlattı o hikayeyi.
Adamın biri deniz kenarında sabah erkenden kalktığında kumsalda eğilip kalkan ve tuhaf hareketler yapan birini görür. Merak içinde yürüyüp yanına yaklaşır. “Affedersiniz, deminden beri sizi izliyorum ama ne yaptığınızı bir türlü anlayamadım,” “Gece” diye cevap verir kumsaldaki adam, “gece sular çekildiği için deniz yıldızları karaya vurdu. Birazdan güneş doğacak ve sıcak vurdukça bu deniz yıldızları ölecek. Ben de bunları kurtarmaya çalıyorum. “ “Kumsalda binlerce var. Ne değişecek ki?” diye sordu merakla. “Binlercesini bilmem ama bak, bunun için çok şey değişti” deyip bir deniz yıldızını daha denize fırlattı ve bunları yapmaya devam etti.
“ Belki her şeye gücümüz yetmeyebilir ama gücümüzü rasyonel olarak kullanırsak bir canlıya faydamız olacaktır. Bu nedenle gücünüzü hiç küçümsemeyin ve bir benimle ne olur demeyin “. Hocamızın bu öyküyle birlikte bize verdiği hayat dersi bugün hala kafamın bir yerinde durur.
Bugün işyerimizde genç arkadaşlarımla sohbet ederken sokaklara çöp atmamak, sokağı kirletmemek gerektiğini, bir ağaç fidanını dahi korumak gerektiğini anlatıyordum. Bu gidişle Dünyanın ve ilk başta da ülkemizin çöle dönüşeceğini, yer üstü ve yer altı su kaynaklarımızın tükenmeye başladığını ve bunun da en büyük sebebinin ağaçların yok edilmesi olduğunu konuşuyorduk. Pırlanta bir kardeşimiz “ama bir tek benim yapmamla ne değişecek ki” diye sorunca yukarıdaki öykü geldi aklıma ve anlattım.
Evrenin en hızlı ulaşım aracı insan aklı olduğu için birdenbire 1979 yılına gidiverdim ve bir anımı da paylaştım arkadaşlarımla. Özel bir sebeple ilk kez yurt dışına çıkmıştım. Hem turistik hem de sağlık amaçlı bir geziydi. Ne yazık ki o günlerde ciddi anlamda çok sigara içiyordum. Yine bir sigara yakmış ve Almanya’da Hannover şehrinin sokaklarında yürüyordum. Sigaram bitti ve izmaritini sokağa atamadığımı fark ettim. Cadde ve sokakların temizliği bilinçaltıma öyle bir işlemiş ki elimdeki izmariti atamadım. Bir müddet elimdeki sönmüş sigara izmaritiyle yürüdüm ve nihayet bir çöp kutusu görüp içine attım. Sonra düşündüm, ben kendi ülkemde o izmariti hem de fırlatarak atmakta hiçbir beis görmüyordum. Niye benim ülkem çöplük müydü? Elin Almanya’sında sigara izmaritini sokağa atmaya utan, kendi yurdunda fırlat. İliklerimi kadar utandığımı hatırlıyorum. O günden sonra yurdumda bırakın sokağa her hangi bir izmarit ya da çöp atmayı, mümkünse sigaramın külünü dahi dökmedim. Arabamın sağ koltuğunun önündeki paspasa tüm çöplerimi döker ve uygun bir çöp kutusu gördüğümde oraya boşaltırım. Ha, bu arada sigarayı bırakalı 26 ay oldu. Herkese de öneririm, öyle pek de zor değil bırakmak. Birkaç gün sonra kurtuluyor insan ve yaşamı güzelleşiyor. Konudan uzaklaşmadan bitirmek istiyorum. Döndüm bu anımı anlattıktan sonra göller nasıl oluşur biliyor musunuz diye bilgiç bilgiç sordum. “Birer damla suyla oluşur” diye kendim cevapladım. Birer damla su birikerek gölleri oluşturur.
Aslında her insanın bir damla olduğunu ve bu damlaların gölleri oluşturacağını unutmamanız dileğiyle.