Gençlik
Üzerinde en çok oyunların oynandığı insan kitlesidir gençler. Özellikle ülkemizde pek de acımasızca oynanmaktadır bu oyun 1950’lerden bu yana. Bana göre Tanrı’nın Türk milletine armağanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yeryüzünde gelmiş geçmiş liderler içinde en büyük ve en samimi önemi gençlere vermiştir. Yeryüzünde bir eşi daha yoktur Gençliğe Hitabesinin. Şöyle bir değil birkaç defa dikkatli okuduğunuzda sanki bu günleri gören bir kâhin gibi yazmış adeta. Her şeye rağmen gençliğe güvenini asla yitirmemiş ve “muhtaç olduğun kuvvet damarlarındaki asil kanda mevcuttur” diyerek kendi gerçekliğini de görmesini sağlamıştır Türk gençliğinin.
Genç olmak her zaman için zordur. Hele günümüzde bu daha da zordur. Genç demek başka ülkeleri ve başka dilleri bilemem ama Türk dilinde “Delikanlı” demektir. Kanının deli deli aktığı bir süreçtir yaşamında insanoğlunun. Hep asidir, hep aykırı düşüncelerle yorar karşısındakini. Bildiği ve inandığı her konunun tersini söyleyerek veya yaparak yaşça kendisinden büyüklerini, ebeveynlerini zorlar. Çünkü gençliğin fıtratında bu vardır. “Saçını uzatma” dersin, inadına uzatır. “Eve geç gelme” dersin, inadına geç gelir. “Bu dünyada ben de varım, ben de bir bireyim” demektir, istenilenlere karşı gelmek. Zira dedim ya, deli deli akar kan o yaşlarda.
Gençlik özellikleri hakkında fazla ileri gitmek istemiyorum, çünkü gerisi sosyologların, psikologların ve pedagogların uzmanlık alanı. Ben siyasal anlamda bakmak istiyorum gençliğe. Cumhuriyetin sayısız kazanımlarından biri Köy Enstitüleriydi. Amerika başkanı Truman tarafından hazırlanan ve uygulamaya konulan doktrinle birlikte Cumhuriyetin fidanlarının kurutulması gerektiğine karar verildi. Bunun için kendileri tarafından iktidara getirdikleri egemenlerin ilk ve en vahim icraatlarından birisi bu Köy Enstitülerini kapatmak oldu. Kalkınmanın köylerden başlamasını ve gençlerin daha çocukluktan itibaren dünyaya entegre olarak eğitilmeleri emperyal güçleri rahatsız etmişti. Bu nedenle Nato’ya dahil edildikten sonraki en büyük ihanet bu oldu. Düşünen beyin istemiyordu egemenler. Onlar için en önemli fikir akımı Biat kültürüydü. Sorgusuz sualsiz itaat eden gençler zararsız gençlerdi. Kore’ye neden gidildiğini ve neden binlerce şehit verildiğini sorgulayamadılar bile. Çünkü büyükleri öyle karar vermişti. Düşünmek en büyük suçlardan biriydi zımnen. “Düşünen beyinlere zararlı fikirler üşüşür, büyüklerimiz bizden daha iyi düşünürler” gibi çağdışı ve bağnaz görüşler ürettiler.
Bana göre çağdaş ve her tarafından ilim fışkıran İslam Dini de Kur’andan uzaklaştırılıp hurafe dinine dönüştürüldü. Böylece insanların en önemli ve dayanağı olan dini de deforme edilerek çağdaş özelliğinden mezarlık dinine dönüştürüldü. Çağdaş din bilginleri de bu karanlık güçler tarafından bir şekilde yok edildi. Kırsaldaki eğitim alamamış gençler, “Komünizm gelecek, din elden gidecek. Kızlarınız, kadınlarınız ortalığa düşecek” diye büyük yalanlarla kandırıldılar. Kentlerde bir şekilde eğitim fırsatı bulabilen gençler de Dünyanın en büyük lideri Atatürk’leri varken Mao’cu oldular, Fidel’ci oldular. Böylece egemenlerin hain planı işlemeye başladı ve kardeş kanı döküldü yıllarca.
Hain plan bununla yetinmeyecek ve “Kardeş kanını durdurmak için yaptık” denilerek darbe yapıldı. Böylece gençliğin önü yine kesildi ve darbeci generaller tarafından Üniversiteler yozlaştırıldı ve gençlik futbol, seks ve Amerikan’cı tuzaklarla tamamen bertaraf edildi, Ama bir yandan da Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları koruyup kollandı çaktırılmadan. Cumhuriyetle kavgası olanlar gençleri sürekli kullanarak tarikatlar ve cemaatler halinde sinsi faaliyetlerine devam ettiler. Sonunda bugünlere gelindi ve Atatürk’e neredeyse alenen hakaretler başladı. Andımız kaldırıldı,” Ne mutlu Türk’üm diyene” demek yasaklanır hale geldi. T.C. yazıları valilklerden ve bankalardan kaldırılmaya başlandı.
Özetle, bu ülkede genç olmak her zaman zordu ve sürekli de zorlaştırılmaktadır. Ancak, Atatürk’ümüzün dediği gibi “Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.” Su akar mecraını bulur ve yüce Türk milleti küllerinden yeniden doğar.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.