Futbolun Doğruları
A Milli Takımımız Uluslar Ligi’ndeki ikinci maçında İzmir’de İzlanda’yı 3-1 yenerek grupta 4 puan ile lider oldu.
Futbol, doğrularıyla oynanınca hem oynayan açısından hem de seyreden açısından gerçek bir temaşa sanatına dönüşüyor. Bu akşam, Milli takımımızda sahada futbolun doğrularının icra edildiği bir maç seyrettik. Maçın 9 Eylül’de ve İzmir’de oynanması en önemli ve en güzel doğruların başında geliyordu. Fizik gücü yüksek ve uzun toplarla oynayan rakibimize karşı, teknik kapasitesi yüksek ve seri futbolcularla yerden hızlı hücuma çıkmak diğer bir doğruydu. Sol bekte orijinal mevkii sol bek olan ve sol ayaklı bir savunmacı ile oynamak da bir başka doğruydu. Benzer bir doğru da santrafor mevkiinde bu unvanı taşıyan, fizik gücü İzlanda savunması ile boğuşabilecek, sırtı rakip kaleye dönük oynayabilen orijinal bir santraforla oynamaktı. Gerçi Barış Alper cezalı olmasa bu doğru bir yanlışa evrilerek yine Barış’ı santrafor göreceğimize de yemin edebilirim ama bunu ispat edemem…
Rakibi küçümsemeden maça oldukça hırslı ve istekli başlayan Milliler henüz ikinci dakikada golü buldu. Seyirci desteği yanında ayağa yapılan pasların kalitesi ile İzlanda kalesine güzel varyasyonlarla gittik. Zaman zaman tribünleri de maçı dahil etmeye yönelik estetik paslar ve denemeler ile maçta mental hakimiyeti elimize aldığımız belliydi. İzlanda’nın duran toplarda ve taç atışlarında tehlikeli olduğunu bildiğimiz halde yanlış eşleşme ve yanlış pozisyon alma sonucu golü kalemizde gördük. Rakibin bilinen bariz özelliklerine karşı önlem alınması ve bu konuda çalışması gerekir. Yıllardır Türk futbolunda yan top sıkıntısı hiçbir zaman aşılamamış olmasına rağmen hiçbir teknik adam da bunun çaresini bulamamıştır.
Montella şansı denilen de bir şey de var sanırım; bu maçta bireysel yeteneklerin sivrilmesi ve takımın da sivrilen futbolcuya ekstra desteği ile İzlanda’nın işi oldukça zorlaştığı gibi Montella’nın işi de oldukça kolaylaştı. Orta saha ve hücumda teknik kapasitesi yüksek oyuncuların, hareketli ve topsuz oyundaki olumlu aksiyonlarıyla İzlanda’nın ağır ve hantal defansı çaresiz kaldı. Özellikle orta sahadan dikine ve rakip defansın arasına atılan toplar her defasında rakip için büyük tehdit oluşturdu.
İtiraf etmeliyim ki, bu maçta Montella ‘da dahil olmak üzere Milli Takımı ve oyun felsefesini beğendim. Elbette bazı hatalar oldu,” Futbol hata oyunudur” derler, hata olacak ki gol olsun. Montella’nın bu akşamki karnesinde; Galler maçındaki geçmişini temize çektiğini söyleyebiliriz. Barış Alper cezalı olmasaydı aynı cümleyi kurabilir miydim? Bilmiyorum…
Alınan puanlar ve liderlik her şeyin doğru olduğunu söylese de, Karadağ maçını da düşünmek ve aynı şekilde rakibi küçümsemeden oynamak gerekiyor. Milli Takımı ve Montella’yı tebrik ediyorum. Umarım bundan sonra da buradan sık sık tebriklerimi yollarım…
Galibiyetlere hasret kalmıştık
Çok iyi geldi hepimize
Beynine ve kalemine sağlık Savaş Hocam, “Maçın 9 Eylül’de ve İzmir’de oynanması en önemli ve en güzel doğruların başında geliyordu.” Ama sanırım bu seyirci karşısında İzmir’ e bir daha yıllarca milli maç vermezler…🙂
Ben maçtaydım.Atmosfer öyle coşkuluydu ki,bu sahada oyuncularda yansıdı.Arada fren yapsalar da Montella da yanda ne kadar oyuna yön vermeye çalışsa bile deneyimli ayaklar bildiğini yaptı.Bence övgü Montella’ya değil sahadaki oyunculara olmalı.
Tespitleriniz çok doğru.