Dolar 35,1981
Euro 36,7471
Altın 2.968,65
BİST 9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 9°C
Karla Karışık Yağmurlu
Bursa
9°C
Karla Karışık Yağmurlu
Paz 15°C
Pts 12°C
Sal 10°C
Çar 10°C

Evren Benim Hizmetkarım

19 Aralık 2024 20:08
205
A+
A-

Herkes ve her şey nasıl da niyetlerimizin hizmetkarı. Küçük bir dilek dile ve havaya sal, eğer bu dilek için de iyi niyet barındırıyorsa, evren de bulunan canlı veya cansız her şey size hizmet etmeye başlıyor. Önemli olan gerçek niyetlerinin farkında olarak bir yaşam sürmek, sürüklenmekten kaçınmak ve hedeflerini bilinçli olarak belirlemek. En derinlerdeki varlığını keşfetmek, seni sen yapan varlığı açık bir yüreklilikle ve berrak bir zihinle görmek. Hiçbir şey için geç değil!

Simsiyah iri yarı Rottweiler köpeğim nasıl da dost, nasıl da ben, nasıl da benimle. Bahçemiz de bağlı olarak duruyor ve diyorum ki: ‘Bu köpeğin harekete ihtiyacı var, iyice hantallaştı, bacakları vücudunu taşımakta zorlanıyor..’iç geçirip üzülüyorum. Annem ve babam, bahçe de düzeni bozuyor diye bağlı tutmayı tercih ediyorlar..üzerinde çok düşünmedim sadece iç geçirdim, ve olanlar oldu:) Haydi buyrun hikayeye:)

Tam da bu konuya denk düşen bir kedi, bahçemde bana sürekli sırnaşıyor., Sarman cinsi adı Emdi, yani şimdi demek: ‘beni hep şu anda tutsun diye adını, şimdi koydum: ne geçmiş ne de gelecek hiç umurumda olmasın, sadece anda kalabileyim diye adını Emdi koydum. Onu görünce sonsuzluk ve an, an ın içinde yok olan zaman: beni de içine alıyordu. Onu plansız sevdim, hesapsız kitapsız sadece sevdim. Eve girip çıkıyor du zaman zaman, ben de bu sebeple aşılarını yaptırdım, hiç sorun etmedi. O da beni seviyordu, çünkü kucağıma alıp veterinere götürdüğüm de; ‘bir sokak kedisi olmasına rağmen’ hiç ürkmedi. Kendini veterinere ve benim kollarıma teslim etti. Ben ise sadece sevdim!

Ve bakın neler oldu: Kedileri hiç sevmeyen babam ve annem Masha yı saldılar:) Sırf Masha bahçede kedi bırakmasın, onları kovalasın, ürkütsün … Emdi: savaşçı ruhlu, sürekli kuş peşinde, içgüdüleri çok güçlü zeki bir kediydi. Masha yı tetikte beklemesi, onu arkasından koşturması, hatta zaman zaman benden kuvvet alıp ona tıslaması, bahçe de cümbüş yaratmıştı. Hareket gelmişti ve ben artık mutluydum. Önce babamın köpeği salmış olması ve kedimi ürkütmesi beni kızdırmıştı. Fakat sonra 5. kata çıkıp olayalara oradan baktığımda, işin iç yüzünün bambaşka olduğunu anladım.

Zihniniz hala zemin kattaysa, bir kurdun bir kuzuyu kovalaması sizi kızdırabilir, fakat yavaş yavaş sabırla diğer katlara çıktığınızda: kurdun niyetinin onu yemek değil, belki de onu; bir kurban bayramında, kesilmekten kurtarmak olduğunun farkına varabilirsiniz.

Nasıl da yaratıyoruz diyimi, nasıl da önemli niyetler, niyete uygun eylemler ve hesapsız kitapsız sevmeler..İşte Masha salınmıştı, doğasına uygun hareket etmeye başlamıştı ve hatta Emdi ile kaynaşmaya;) Mükemmel bütünlüğüme doğru ilerlediğimi hissediyordum. İşte saf niyet. ve zihin işbirliği, bu noktada kalabilmek, herkesi ve herşeyi sizin hizmetkarınız haline getiriyordu. Oysaki sistem ve insanlar sizin açgözlü olmanız konusunda sınırsız bir davet içindeydiler.

Arkadaşlarımla gidebileceğim bir tur arayışı içindeyken bana gelen fiyat teklifleri 2 kişi free olacak şekilde ilerliyordu, Bukadar kişi toplarsanız 2 kişi free. ‘Hayır efendim, ben bu işin ticaretini yapmıyorum’ bana lütfen freesiz fiyat tekliflerinizi sunun:) Yapanlar çoksa demek.. Her işten para kazanabileceğimiz algısı bizi gitgide açgözlü, bencil ve para odaklı yaşamaya itiyordu. Herkes bunu istiyordu. ‘Hayır efendim ben Amerika değilim ben Türkiye yim diyordum ve asla Amerika olmayacağım” Kulaklarım çınladı defalarca, tur teklifçileri : ‘ vay salak vay ‘ dediler galiba:)

Bu tür düşünceler, kendimi kaybolmuş ve diğer insanlardan ayrı hissetmeme sebep olan bilinçdışı duygular yaratıyordu. Beni; sadece kendimi düşünmeye indirgeyen bir ego yaratmaya zorluyordu. Gerçekte var olan herşeyle bağlantılı olduğumu, benim herşey olduğumu ve hatta herşeyin benim içimde olduğunu bana zorla unutturacaklardı. Ben açgözlü sisteme dahil olup açgözlülükle free leri kabul edip yoluma devam etmeyecektim. Sadece ruhum değil artık bedenim de bazı şeyleri reddetmeyi öğrenmişti. Ruhuna uygun yaşamak bu olsa gerekti.

Masha ve Emdi bana sabırsız olmamam gerektiğini, herkesin herşeyi senin kadar hızlı çözemeyebileceğini, beklemem gerektiğini ve hatta bekledikçe göreceğimi söylediler. Belki çocuklara bir konuyu tek seferde anlamadıklarında artık kızmayacaktım:)

Anlık oluşan duygularımızın, inişli çıkışlı bir seyir izleyen enerji akışları olduğunu, onları yargılamadan, engellemeden ve tabi üzerinde fazla düşünmeden gelip geçmesine izin vermem gerektiğini anlıyordum. Bırak evren sana hizmet etsin, sen bekle, sen dur, sen izle..Esenliğimi engelleyecek eleştirisel tutumumdan uzaklaştığımı, böylece zihnimin durgun bir göl halini aldığını deneyimliyordum. Zorlamak, olmayanı oldurmaya çalışmak, kendini kendi kalbine teslim etmiş biri için nefes kilitleyiciydi. Başıma gelen herşeyin derin bir anlamı vardı. Bunu zemin katta iken farkedemiyordum. Şimdi ise belirli bir hissi bedenimin hangi bölümünde algıladığımı daha net farkediyorum. Acıyı ve neşeyi nefesle içime çekip bedenime neler hissetirdiğini anlamaya çalışıyorum. Zihnimin acıyı nekadar abarttığını, neşeyi ise sadece an da, yani bir anlık yaşattığını görünce, zihnime: ‘seni gidi nankör seni:)’ diyordum. Kendi kendimi sevmek, kendi kendinle konuşmak bence bu dünyadaki en zekice şeydi.

Sizi sizden başka tanıyacak kim var ki dünya da! Afferin kızıma deyip yanaklarımı sıkmak da çok eğlenceliydi. Varoluşa doğru yükselirken, köpeklerin, kedilerin ve hatta kuşların buna hizmet etmesi, beni hep borçlu konuma sokuyordu. Ben sizler için ne yapabilirim? diye sürekli soru soruyordum. Aslında hayal etmekle zaten oyunu da başlatan bendim:) yani zaten birşey yapmış oluyordum onlar için. Türkiye de hayvanlardan korkan pekçok insan varken, Avrupa ülkelerinde yaşayanlar hepsini sahipleniyorlardı. Sokaklarda ne kedi ne de köpek göremezdiniz ve hatta nerdeyse sincapları bile sahiplenebilirlerdi:) Biz ne zaman bu kadar ödlek bir topluluk haline dönüşmüştük, bizim bazı hayvanlarımız niye bu kadar saldırgandı, aynı insanlarımız gibi. Biz niye bukadar dengesiz bir millettik. Ya aşırı hayvanseverler vardı; yani olayı abartanlar, ya da nefret edenler. Bunun arası yok muydu! Ya da bunun bir dengesi.

Yani aslında terazinin bir kefesine hayvanseverleri koysam bir kefesine hayvansevmezleri, yine de eminim eşit oranda dağılacaklardı. Terazi dengede duracaktı. Söz konusu zıtlık olunca, bunu Türkler den daha iyi becerebilen bir millet yoktu. Zaten bizim cinsimizi iyi tanıyan diğer ülkeler de Kürt kardeşlerimizi Türklere düşman etmeyi becerebilmişlerdi. Kürt kelimesi köken olarak Türk kelimesinden daha eskidir. Aynı köke sahipken harfleri karıştıran şımarık milletler, bizi bize düşman etmeyi ne güzel beceriyorlardı. Yani aynı atadan doğanlar birbirine düşman iken, gerçek düşmanlarımız dostumuz olmuşlardı.

Daha fazla siyaset yapmadan, konuyu bağlamam gerekirse ‘herkes kalbinin ekmeğini yer’ özlü sözü ile bu yazımı sonlandırıyorum.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.