Dört bir yan yangın yeri
28 Temmuz gününden beri ülkemizin 17 ilinde 100’ den fazla alanda orman yangınları köylere kadar uzandı. Bu sayılar gün geçtikçe artmaya başladı.
Öncelikle bu yangınları çıkaranlar her kimse; arazi mafyası, çıkarcı çevreler, her türlü terör faaliyeti içinde olanlarca yapıldığı tespit edildiği takdirde; en ağır cezaya çarptırılmalıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir orman yangını bir hafta sürmemiştir. Orman yangınlarından birinci derecede Tarım ve Orman Bakanlığı sorumludur. Suçu işleyen varsa cezalandırılmalıdır.
Devlet bahane üretme makamı değildir. Çözüm merkezidir.
Sevgili halkım ülkemizde her yıl Temmuz ve Ağustos aylarında orman yangınları çıkmakta. Devlete düşen ödev bu yangınları önlemek için uçaksa uçak, helikopterse helikopter almaktır. Yıllarca uçak kiralayarak bu işin altından kalkamazsınız. Kendi kurumlarınızın uçakları olmalıdır.
Bu ülkede her şey yapılıyorsa yangınları söndürmek için pekâlâ yangınlara müdahale etmek için uçak filosu alınabilir. Her şey planlamayla başlar. Yıllardır ormanları yangınlardan korumak için bir ülkenin planlaması yoksa yangın bacayı sarınca ne yapacağınızı şaşırırsınız.
Orman yangınları devam ettikçe her kafadan bir ses çıkmaya başlar. Ormanlarla birlikte, börtü, böcek, kurt, çakal, tilki, kuş, karaca yanarak can verdiler. İnsan olanın bu vahşete nasıl sabredebilir, nasıl dayanabilir. Hele evleri yanan köylü yurttaşlarımızın acısı nasıl dindirilebilir. Devletin zamanla alınmış yeteri kadar uçağı ve helikopteri olması gerekirdi. Ormanlarımız, hayvanlarımız ve evlerimiz yanmamış olurdu.
Yurtseverlik yurttaşlarının kötü günde acılarına, kederlerine ortak olmaktır. Yangın yerine dönen ülkemizde kısır çekişmeleri bir yana bırakıp; acil olarak yapılması gelen önemleri bir an önce hayata geçirmelidir.
Öncelikle yangın alanlarını söndürmek için gerekirse komşu ülkelerden yangın söndürme uçağı isteyip yangınların sona erdirilmelidir. Çaresizlik ve çözümsüzlük içinde beklemek zordur. Hele ki evi, eşiği yanan ve hayvanları yangında ölmüş olan yurttaşlarımızın durumu içler acısıdır. Bu durma kayıtsız kalmak insani olamaz. Bir an önce bu acıların sona ermesi için öncelikle yangınlar bir şekilde durdurulmalıdır. Ülkenin dört bir yanı yangın yeriyken bırakın kısır çekişmeleri… Önce yangılardan kurtaralım ülkeyi. Çünkü felaket ayrım yapmadan herkesi etkilemektedir.
Asrın felaketi dediğimiz 17 ağustos 1999 Gölcük Depreminde enkaz alında kalan komşularımı ve arkadaşlarımı çıkarmanın ıstırabını hala yaşıyorum. Ülkemizde bir haftadır devam eden orman yangınları da asrın bir felaketidir. Çok sayıda kentimizde çıkan orman yangını Cumhuriyet tarihinde ilk kez görülmektedir. Bir kez daha elimden bir şey gelmediği için ıstırap içinde geçirdim kaç günü…
Yangın sona erdiğinde felaketin boyutları ortaya çıkacaktır. Bu felaketten önce devlet sonra toplum ders çıkarmalıdır.
Bir daha bu tür trajedilerin yaşanmaması için gerekli yasal önlemleri derhal almalıdır. Bu çağda böyle bir felaketi yaşamak bu ülke hak etmiyor. Ormanların korunması için her türlü fedakârlık yapılmalıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın en önemli yanı yeşil vatanı korumaktır.
“Yaşa kesen baş keser” demişti atalarımız. Şimdi yaşı kesmeyi bıraktım, artık yaşı yakıyorlar. “Ateş düştüğü yeri yakıyor.” İnsan olanın ise ciğerleri yanıyor. Ülkemizin dağlarını, akarsularını, ormanlarını, sahillerini ve omuz omuza veren her çeşit çiçeklerinin yok olmasını kim ister. Kim ister, kuş, karga, keklik ve bıldırcın seslerinin melodisinin susmasını. O seslerle büyüdük çoğumuz köyde, kente, kırda, bayırda. Ülkemin dört bir yanı yangın yeri olunca insan nasıl rahat edebilir.
Son söz: Herkes aklını başına devşirmeli önce şu yangınların söndürülmesi sağlanmalıdır. Ormanlar yok olmasın, hayvanlar ölmesin ve hiç yurttaşımız evsiz kalmasın. Sonra muhasebesini yaparsınız! Hiç vakit geçirmeden devlet en az 30 adet yangın söndürme uçağı ve 50 adet helikopter almalıdır.