Cumhuriyet
Yıllar süren mücadeleler, acılar ve savaşlar sona ermiş ve yüce Türk Ulusu içteki ve dıştaki tüm düşmanları teker teker yenmiş ve özgürlüğüne kavuşmuştu. Zaten Türk Ulusu var oluğundan bu yana asla esaret altında yaşamamıştır. Esaret genlerinde olmayan bir zavallılıktır. Bu hasletlerin tamamına sahip olan Mavi gözlü dev adam ve şanlı silah arkadaşları muzaffer kumandan edalarına hiç bürünmeden yine bir araya gelmiş ve ülkelerinin geleceğini inşa etmeye hazırlanıyorlardı. Mavi gözlü sarışın deve ne teklifler yapılmıyordu ki, Halifelikten Padişahlığa, Padişahlıktan krallığa ve hatta imparatorluğa kadar. Tüm bunları elinin tersiyle iten demokrasi aşığı bu yüce insan konuklarını Çankaya Köşkünde ağırlıyordu.
Gazi Mustafa Kemal bütün kabineyi Çankaya köşküne çağırmış ve burada bir toplantı düzenlemişti. Ev sahibesi Latife hanım, mütevazı bir akşam yemeği hazırlamış ve bir masanın etrafında oturmuşlardı. Yemeğin ilerleyen saatlerinde hafifçe önündeki tabağa çatalıyla vurdu, herkes yemeği bırakıp Gaziye baktı ve o yüce insan şu tarihi sözleri söyledi; “EFENDİLER, YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ”. Büyük bir şaşkınlık ve sessizlik hakim olmuşken salona Gazi Paşa sert ama sevgi dolu bakışlarıyla tüm kabine üyelerini tek tek izliyordu. Bu teklif büyük bir coşku ile karşılandı. Devam etti, “yarın Meclise bunu arz edip kanunlaştıracağız. Böylece anayasa ile ilgili ilk adımlar ve düzeltmeler de yapılmaya başlanmıştı. İsmet Paşa ile birlikte sabaha kadar bu konu ve anayasanın diğer maddeleri üzerinde çalıştılar ve 29 Ekim 1923 tarihinde iki yıl sonra yüzüncü yılını kutlayacağımız Cumhuriyet kabul edilmiş ve resmen tüm dünyaya Türkiye Cumhuriyeti duyurulmuştu. Bu konu hakkında çok daha detaylı bilgilere ulaşmak için lütfen doğru ve gerçek tarihçileri okuyunuz.
Belki bu Cumhuriyeti kurana kadar verilen mücadele ve savaşlar yeryüzündeki en büyük savaşların başında gelir. Ama bu Cumhuriyeti korumak bugün için kurmaktan daha zor hale gelmiş ve daha çok önem kazanmıştır. Atatürk’ün NUTUK ve GENÇLİĞE HİTABESİ bu durumu çok açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Daha Cumhuriyetimizin kuruluşunda canlarını vermiş şehitlerimizin kanları dahi kurumadan ihanet çeteleri yavaş yavaş önceleri gizil, bugün ise açıkça Cumhuriyete ve Atatürk’e saldırıya geçmişlerdir. Bu coğrafya üzerindeki tek laik ve demokratik ülke olan Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk devrimleri emperyalist güçlerin hiçbir zaman hoşlarına gitmemiştir. Osmanlı Devletini parçalayıp tam Türk ulusunu yok etmek üzerelerken karşılarına çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşları bunların tüm oyunlarını bozmuştur.
Karşılarında yedi düvelle savaş etmekten ve mermiye kafa atmaktan korkmayan bir ulus çıkabileceğini hiç hesaba katmamışlardı ve GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER. Ancak, ayakları topuklarına değerek kaçıp giderlerken akılları hep Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk’te kaldı. Onlar için bu kavga hiçbir zaman bitmemişti ve bitmeyecekti. Zira onlarda tarifi mümkün olmayan bir Türk düşmanlığı vardı. Atatürk’ün sonsuzluğa gidişinden itibaren hain emellerini sinsi planlarla gerçekleştirmek üzere çalışmalara başladılar. Daha önceki yazılarımda da bahsetmeye çalıştığım gibi 1947 yılında Amerika başkanı Truman güya Komünizmle mücadele kisvesi altında Orta doğuyu ve Orta doğunun tek özgür ülkesi Türkiye’yi parçalamak üzere bir doktrin hazırladı. Bu tarihte Truman doktrini olarak adlandırılır.
Zaman içinde kendi adamlarını iktidara getirdiler, ülkenin en zayıf ve hassas konusu üzerinde çalışmalar başladılar. Din istismarı din adamı görünümü altında kendi ajanları tarafından pompalanmaya başlandı. Atatürk ve arkadaşlarını dinsizlikle sinsice karalamaya başladılar. Oysa dinsizlikle suçladıklar bu insan, İslam dinini çok iyi bilen ve Kur’anı Kerimi defalarca okumuş ve incelemiş olan bu müstesna varlık ülkesinin insanları dinini daha doğru öğrenebilsinler diye büyük çabalar harcamıştı. Devrin en bilgili din adamı Elmalılı Hamdi Yazır’a Kur’anı Kerimi tefsir ettirmişti. Ki, bugün hala en sahih tefsir Elmalılı’nın tefsiridir. Ancak, karanlık güçler hiçbir zaman durmamış ve yer altında sürdürdükleri faaliyetlerini bugün yer üstüne çıkarmakta hiçbir beis görmemektedir. Saldırılar artık açıkça yapılmakta ve ülke karanlıkla aydınlığın savaşına sürüklenmektedir. Su uyumuş ama düşman uyumamıştır. Yapılması gereken at izini it izine karıştırmadan mütedeyyin insanlarla bağnaz yobazları ayrıt ederek karanlığa karşı mücadele vermektir. Sürekli uyanık olmak ve Atatürk Devrimlerine sahip çıkmaK gerekmektedir. Ve bu ulus bunu başarabilecek güce sahiptir. Zira yine Mavi gözlü sarışın devin dediği gibi “MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUDRET DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDA MEVUTTUR.”
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN. NİCE 200. SENELERE.