Çatlak Bardak
İlginç bir adamdır merhum Tevfik Kolaylı ya da bilinen adıyla Neyzen Tevfik. Taşlamaları, şiirleri ve ney üflemesi ile tanınan ve aynı zamanda bir filozof gibi ince düşünceleri olan Neyzen Tevfik’i anlatmayacağım uzun uzun. Zaten dostlarımın onu en az benim kadar tanıdığına ve sevdiğine eminim. Onun çok hoşuma giden ve ciddi anlamda düşündüren bir sözünden yola çıkarak bir şeyler karalamaya çalışacağım. Bu arada günümüzde yaşasaydı eminim ki genç kızların sevgilisi olurdu. Ney üfleyen, şiir yazan ve çok da nüktedan olan böylesine bir insana hayran olmaması imkânsızdı genç kızların. Işıklar içinde yatsın olağanüstü Atatürk sevgisiyle de dolu olan bu güzel insan.
“Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer. İçsen de tükenir içmesen de. Bu yüzden hayattan tat almaya bak. Çünkü yaşasan da bitecek, yaşamasan da.”
O kadar ilgimi çekti ki bu söz, dayanamadım yazmaya karar verdim. Daha önce de duymuştum bu sözü ve çok da beğenmiştim. Ama bugün bu sözün değerini daha iyi anlıyorum. Hatta kendi kendime “ ne oluyor, ölümün mü yaklaştı” diye sormadım değil. Ölüm korkusu herkes gibi var bende de, ne bir eksik ne bir fazla. Aslında ölüm daha önceleri de bahsetmiştim; sevdiklerinden ayrılmasıdır insanın. Onları bir daha görememek ve sevememek korkusu. Şöyle bir düşündüğümde tek başına, hiç kimsesi olmayan bir insanın ölümle ne sıkıntısı olabilir ki. Zaten bildiğimiz evrenin en yalın gerçeği değil midir ölüm?
Bu kadar karamsarlıktan sonra biraz da olumlu bakmaya çalışalım hayata. Hiç bilmediğimiz bir süreç değimlidir hayatımız? Biliriz ki bir gün bitecek, ama ne zaman ve nasıl biteceğini bilemeyiz. Bu nedenle bu bilemediğimiz süreci nasıl yaşamak gerektiği bizim elimizde. İlla ki, para ile doğru orantılı tutmayalım hayatımızı. Mutlaka ki, para günümüzde çok önemli bir araç. Ama amaç haline getirmeden ihtiyacımız kadarıyla yetinerek hayatımızı değerlendirmek bizim elimizde. İnsan ihtiyaçlarının göreceli olduğu ve yetinme duygusunun egolarımızla paralel olduğu gerçeğinden hareket edecek olursak ne istediğimizi iyi belirleyip ona göre yaşamak bizi daha mutlu edecektir.
Uzanamayacağımız yükseklikteki elmaların peşine takılıp ağaçtan düşerek bir yerlerimizi kırmak yerine boyumuzun yettiği dallardaki elmaları toplamak daha uygun olacaktır. Böylece kendimizi harap etmeden topladığımız elmaları yemek bize mutluluk verecektir. Yani dostlar, daha önce de naçizane yazmaya çalışmıştım, hayatı ıskalamamak gerek. Zira zaman denilen ölçülemeyen kavram elimizin içinden o kadar çabuk akıp gitmekte ki bir gün omuzlarınızdan geriye dönüp baktığınızda “EYVAH” dememek için hayata sımsıkı sarılmak gerek.
Çatlak bardaktaki su gibi içseniz de içmeseniz de hayatınız sizin dışınızda tespit edilmiş süreden ibarettir ve günü geldiğinde bitecektir. Size kalmıştır artık, kalan sürenizi nasıl değerlendireceğiniz. İster gönlünüzce, tüm tabuları yıkarak mutlu bir şekilde, isterseniz telkin edilmiş ve yönlendirilmiş kurallar silsilesi içinde. Tabii ki özgürlüğünüzden, sağlığınızdan ve onurunuzdan ödün vermeden, kimseyi kırmadan, incitmeden ve üzmeden. Sevgiyle ve umutla sarılın hayata ve bırakmayın.
Sabahları yataktan kalktığınızda bir şarkı söylemek geliyorsa duş alırken içinizden söyleyiniz. O gün tıraş olmak istemiyorsanız olmayın ya da makyajsız da çıkın sokağa. Sizi sevenler inanın ki o hallerinizle de sevecektir. Eğer o hallerinizi beğenmiyorlarsa zaten sevgileri da gerçek değildir. Bir ara deneyin bunu. Yolda gördüğünüz başıboş bir köpeğe korkmadan yaklaşın, inanın ısırmazlar. Tek istedikleri birkaç lokma yemek ve sevgidir. Birkaç lokma yemek veremiyorsanız bile hiç olmazsa sevginizi verin. Bakın nasıl sallayacaktır kuyruğunu. Bir yayaya yola aptalca atlasa bile kızmayın ve gülerek yol verin. Yaptığı aptallıktan utanacak ve bir daha böyle tehlikeli bir davranışta bulunmayacaktır. Gülücükler dağıtmayı da unutmayın çevrenize, bırakın deli sansınlar. Nasılsa siz biliyorsunuz ya deli olmadığınızı.
Özgür ve mutlu ve severek ve de sevilerek çatlak bardaktaki suyunuzu içmeniz dileğiyle.