Bursa Barosu’ndan TBMM’ye dikiş seti
Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, Avukatlık Kanunu’ndaki değişikliğin, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun yeniden o koltuğa oturması için yazılan bir kanun metni olduğunu savundu.
Avukatlık Kanunu’nda değişiklik öngören ve çoklu baro sistemi getiren yasa teklifi, geri çekilmesini isteyen baro başkanlarının 4 gün süren eylemli nöbetine karşın TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Baro başkanları illerine döndü ve Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun da, her gün öğle saatinde oturma eylemi yapan meslektaşlarına sürece ilişkin bilgi verdi.
Avukatlık Kanunu’nda değişiklik öngören yasanın olgunlaştırılmasında hiçbir baronun en ufak bir dahli olmadığını söyleyen Altun, “Ama henüz her şey bitmedi. Genel kurul sürecinde de eylemliliğimiz var. Elbette Anayasa Mahkemesi var. Söz konusu değişiklik Anayasa Mahkemesi’nden yüzde yüz döner. Bundan hiç birimizin en ufak bir şüphesi yok” dedi.
KANUNUN KENAR SÜSÜ
Kendi içinde çelişen, Avukatlık Kanunu’nun sistematiğine aykırı olmakla birlikte Anayasa’nın en az 7 maddesini doğrudan ihlal eden bir taslakla karşı karşıya olduklarını vurgulayan Bursa Barosu Başkanı Altun, şöyle konuştu: “Her kanunun bir kenar süsü olur. Her kanunda güzel şeyler vardır, tehlikeli tuzak maddelerin yanında. Bu kanun öyle bir kanun ki, bu öyle bir değişiklik ki, hiç kimseye yaramıyor. Ne Zonguldak Barosu’na, ne Diyarbakır Barosu’na, ne Bursa Barosu’na, ne de bu barolara mensup meslektaşlara… Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde belki bir tek kişiye yarıyor. Tek bir kişiye. O da maalesef bizim yanımızda durmayan baroların oylarıyla o makamı işgal eden kişiye. Sadece onun için yapılmış bir kanun. Onu seçtirmek için düzenlenmiş bir kanun. Ama buna rağmen onun bu koşullarda dahi o koltukta devam edebilme şansı yok. 80 baronun da bu şekilde bir iradesi yok. Orada sanki bir arabulucu gibi, bizimle Meclis arasında bir köprü kurmaya çalıştı. Oysa Avukatlık Kanunu ona bir görev yüklemiş. Avukatlık Kanunu, Türkiye Barolar Birliği’nin, baroların çoğunluk görüşünü savunmasını zorunlu kılmış. Yapması gereken bizim görüşümüzü orada dillendirmekti. Aracılık, arabuluculuk yapmak değil. Ve yalanların arkasına sığınmak değil. TBB’nin normal süreçte kanun değişikliklerinde Anayasa ve yasalardan kaynaklanan 2 temsilci bulundurma hakkı var. Zaman zaman danışmanlarla 3 kişi oluyor. Pandemi döneminde bire düşürülmesine rağmen pazartesi günü Bursa Barosu’nun da bulunduğu 11 baro başkanınca kaleme alınan ve TBB’ye gönderdiğimiz talep yazısında bu temsilcinin baro başkanlarından herhangi birisi olmasını talep ettik. Reddettiler. TBB’de kadrolu memur meslektaşımızı gönderdiler. Avukat arkadaşımız eline ne verildiyse komisyonda onu sundu. 2 dakikalık karşı görüş sözlü açıklaması oldu. Sadece 2 dakika. Barolar Birliği’nin çoklu baroya neden karşı durduğunu anlatıyor, il ve ilçelerde adli yardım bürolarının çoklu baro olması halinde nasıl düzenleneceğine dair önerileri oluyor sözlü olarak. Yani çoklu baroyu içselleştirmişler, kabul etmişler. İllerde adli yardım temsilciliğinin bir numaralı baroya mı, iki numaralı baroya mı verileceğini, yani ileride yazılacak yönetmelik maddelerini bile orada tartışır hale gelmişler. Eğer baro başkanlarından bir heyet oluşturamadıysa, birini oraya göndermediyse, birlik başkanının bizzat kendisinin Meclis’e gidip çoğunluk görüşünü orada savunması gerekirdi. Orada oturmasının yegane sebebi budur. Başka bir sebeple orada bulunmuyor. Orası ona bahşedilmiş, birileri tarafından burası artık senin makamın denmiş atama makamı değildir. 140 bin avukatı temsil etmesi gerektiğini düşünüyorduk, gördük ki tek bir avukatı bile temsil etmekten acziyet içerisindedir. Bu süreçte bize, avukatlara ait olan Barolar Birliği Merkezi’ne Litai Otel’e dahi gitmedik, gidemedik, ayaklarımız geri gitti. Böyle bir süreçte insan bir duş almaya, nefes almaya evine gider değil mi? Orası bizim evimiz ama öyle bir hale getirdi ki, kendi evimize bile giremez kıldı.”
Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, baro başkanları olarak söylediklerinin, anlattıklarının tutanaklarla sabit olduğunu, TBMM ve TBB’ye verdikleri dilekçelerin evrak kayıt numaraları ile belli olduğunu anlattı.
“Hiçbir talebimiz karşılanmadı. Bir hafta evvel hayvan haklarıyla ilgili avcılıkla bağlantılı bir kanun teklifi görüşülürken hem Avcılık Federasyonu, hem hayvan hakları derneği saatlerce dinlenmiş. 140 bin kişiyi temsil eden barolardan sadece birinin başkanını dinlemekten kaçındılar” diyen Altun, şöyle devam etti:
“İstanbul’u, Diyarbakır’ı, Bursa’yı dinlemeyin ama Kilis’i dinleyin, Rize’yi, Çorum’u, Çankırı’yı dinleyin dedik. Hangisini dinlerseniz dinleyin. Herkes size bu kanun tasarısının ne kadar yıkıcı olduğunu, paralel baro yaratmanın, paralel yargıya nasıl zemin oluşturacağını, tek savunulacak kale olan baroların, özgür savunmanın temsilci olan, yurttaşın hak arama mücadelesinin önderi olan baroların ne hale getirileceğini anlatmaya çalıştık. Ama sokakta ve kaldırımlardaydık. Biz kendi meclisimize sokulmadık. Meclisin önünde 4 gün geçirmek zorunda kaldık. Genel kurul sürecinde de orada olacağız. Bütün meslektaşlarımızı da oraya davet edeceğiz. Genel kurul iradesinin farklı bir şekilde tecelli etmesi için uğraşacağız. Her halukarda sağduyunun galip gelmesini istiyoruz.”
Altun son olarak, TBMM Adalet Komisyonu’ndaki hukukçu milletvekillerine gönderdikleri, avukat cübbesi, dikiş seti ve düğmelerle avukatlık yemin metni bulunan hediye paketinin bir benzerini de meslektaşlarına gösterdi. Altun ve avukatlık hep bir ağızdan avukatlık yeminini tekrarladı.