Bu Vatan Kimin?
Ne zaman bir tartışmaya girilse herkes “bu vatan bizim” diye bağırır ve vatanını kimseler bırakmaz. Demokrasi dediğimiz olguya alışmak oldukça ciddi bir zamanımızı almış ve “bizim parti kazanırsa demokrasi iyidir” fikri egemen olmuştur. Kim iktidara gelmişse onların yandaşları vatanı sahiplenmiş ve diğerlerini dışlamıştır. Egemenliklerini ilan ettikleri tüm alanlara “onlar” dedikleri diğerlerinin girmelerini bir şekilde engellemiş veya yasaklamışlardır. İktidardan düştükleri an da “vatan elden gidiyor” nidaları ile ortalığı inletmiş ve ülkeyi kaosa sürüklemekte hiçbir beis görmemişlerdir.
Tek partili dönemden çok partili döneme geçildikten sonra iktidara gelenlerin ilk işi geçmişi kötülemek olmuş ve tam bağımsız Cumhuriyetimizi dışa bağımlı hale getirmekten kaçınmamışlardır. Cumhuriyetle birlikte kurulmuş olan birçok değerleri kapatmaya veya yok etmeye başlamışlardır. Ki, bunlardan en önemlisi “KÖY ENSTİTÜLERİDİR.” En büyük eleştirileri de “Ezanı Türkçe okutup, dinimizi bitirmeye çalışmışlardır.” İftirası olmuştur. Oysaki , (bana göre ezanın Türkçe okutulması bir hataydı.) bunlar olurken kendileri de o günkü iktidarın üyeleri ya da mecliste milletvekilleriydiler. Yani o gün yapılan her şeyden bizzat kendileri de sorumlulardı.
Derken ihtilâller ve muhtıralar dönemleri başladı. Bu kez iktidarı ele geçirenler de asker kökenli olmalarına rağmen sivil devrimlerden ve sivil yönetimlerden dem vurmaya başladılar. Akabinde kurulan askeri mahkemeler ve idamlar ülkeyi tekrar bir başka bölünmenin içine soktu. Bu kez de vatanın sahipleri yeni iktidar olanlardı. Hemen bir devri sabık yaratıldı ve “Bu vatan bizim” devri yön ve sahip değiştirdi.
Yıllar yılları kovaladı ve ülkede dış güçler (Emperyalizm) ve içerideki işbirlikçileri ile birlikte uygulanan hain tuzakta ülke sağ ve sola bölünerek kardeş kardeşi öldürmeye başladı. Sağcısı da solcusu da “BU VATAN BİZİM” diyor, karşı tarafı faşistlikle veya komünistlikle suçluyordu. Kendilerinden olmayan her kes vatan hainiydi. Ve kaçınılmaz on iki eylül darbesi ve zavallı masum gençlerin idam edilmeleri ve demokrasinin sona erdirilip ülkedeki tüm demokratik hakların bir bir yok edilmesi dönemi başladı. Bu kez de ihtilali yapanlar ve yardakçıları “Bu vatan bizim” demeye ve kendileri dışındaki herkesi hain ilan etmeye başladı.
Daha sonra askeri vesayet dönemi bitmeye başladı ve ağırlıklı olarak hep merkez sağ kökenli siyasetçiler iktidara geldi ve biraz olsun sosyal demokrat biraz olsun da liberal tutumlar sergilenmeye ve körüklenmiş olan ateşler söndürülmeye ve ortalığa sükûnet gelmeye başlamıştı. Derken, Sivas Madımak Otel katliamı ve tekrar yakılan kardeş kavgası fitili ve yine “Bu vatan bizim” söylemleri ve bu arada kez de PKK kalleşliği. Ülke sürekli nefes alamaz hale getiriliyordu. Ve bunu birkaç gerçek aydın dışında kimseler idrak edemezken o aydınlar da birer birer katledildi haince pusular kurularak.
Derken “Benim başörtülü bacım” siyaseti ve ülkenin on dokuz yıldır bu iktidar tarafından yönetilmesi. Bu iktidar döneminde de her dönemde olduğu gibi kalemini satanlar da oldu, fikirlerini satanlar da. Bu kez de yıllardır başı örtülülerin dışlandığını savunan ve “sıra örtülü bacılarımıza geldi” diyen zihniyet “Bu vatan bizim” demeye başladı. Yine ülkemiz bir başka boyutta bölünmeye ve ayrıştırılmaya yönlendirildi.
Oysa ki sevgili dostlarım, bu vatan ne başı açık olanların oldu ne de başı kapalı olanların. Ne sağcıların oldu ne de solcuların. Ne “Biz Atatürkçüyüz” diyenlerin oldu, ne de “Biz millet değil, ümmetiz” diyenlerin oldu. Bu vatan her zaman hepimizindi. Bu vatan hep birlikte yaşamak kültürünü benimsemiş ve geçen yaklaşık yüz yıl içinde bunu özümsemiş yurttaşlarımızın tamamınındır. Tamam, her zaman dış güçler bizleri birbirimize düşürerek bölmeye ve parçalamaya çalışmışlardır. Bunu inkâr etmek en büyük yanılgı olur. Ama her ailede bulunan sağcısı, solcusu, az inananı, çok inananı, başı açık olanı, başı kapalı olanı birbirlerinden kopmamışlardır, kopamamışlardır. Zira Türk ulusu hep bilmiştir ki, et tırnaktan ayrılmaz, ayrılamaz. Türk ulusu hiçbir zaman bölünemeyecek, tüm fikir ve görüş ayrılıklarına rağmen bir ulus olmanın ve birer yurttaş olmanın bilinciyle birbirlerine daha çok sarılacak ve kenetlenecektir.
Sevgi ve saygı içinde sonsuza kadar birlikte yaşamak dileğiyle.