Biz Aslında Yoğuz
Pandemi başladığından beri ne çok şey olduk hepimiz.
Sadece bir mesleğe aitliğimiz bitti sanki.
Herkes ‘doktor, psikolog, aşçı’ eee tabi doğal olarak da ‘gurme, iç mimar, tamirci , tasarımcı, sporcu, diyetisyen, influencer, fotoğrafçı…’
Bir reklam vardı bir dönem. Çok sevmiştim.
Parktaki iki çocuğun diyaloğunu anlatıyordu.
Erkek çocuk, “Benim babam doktor senin annen ne iş yapıyor?” diye soruyor.
Kız çocuk da “Benim annem hem doktor, hem öğretmen ve ayakkabı bağlayıcısı, pastacı, kuaför…” diye başlıyor anlatmaya.
Doğruydu.
Bir kadın her şey olabilir.
Her şey olabilen, olmaya çalışan erkekler da var tabi.
Kadınlar Günü’ne, Hayvanları Koruma Günü’ne, Anneler Günü’ne, Çocuk Hakları Günü’ne aslında çok üzülüyorum.
Bu günlerin neden var olmak zorunda kaldıklarını düşününce çok üzülüyorum. Ama madem Kadınlar Günü yakın kadınlara, kadınlığa, kadınlığın temsil ettiği her şeye bir teşekkür etmek için de fırsat olsun benim için.
Bu kadar çok şey olabildiğimiz için, her birimize minnet duyuyorum.
Dört duvar arasında çiçek gibi açtık şu karanlık günlerde.
Bazen evin içinde kopan kıyameti hiç duymadık, bazen de hiç ses çıkmadığı halde kilometrelerce öteden sevdiklerimizi duyduk, hissettik. Evlerimize neşe, bolluk, düzen getirdik bu dönemde. Tat verdik hayatlara. Tırnaklarımızı yerken korkudan ailelerimizi kalkan gibi koruduk, kolladık. Gerçekten hem doktor, hem öğretmen, hem aşçı hem de psikolog olduk.
İyi ki varız.
Erkekleri düşünüyorum şimdi.
Bugünlerde kadınlar, kadın hakları, kadın gücü eminim bayılmışsınızdır şimdiden.
Biz olmasak ne olurdu?
Güzel mi olurdu?
Düşündünüz mü hiç gerçekten?
İyi bir film konusu olurdu aslında.
Şimdi burada ‘biz olmasak pislik içinde yaşardınız, size bakan olmazdı, güzel yemekler, mis gibi kıyafetler giyemezdiniz’ falan yazmayacağım.
Çünkü bence bunları biz olsak da olmasak da yaparsınız.
Hatta biz olmasak eminim birçok şeyi de yapma ve yapmama fırsatınız da olurdu.
Bir çoğunuz daha zengin olur, daha güzel arabalara binerdi…
Daha az duş alırdınız, daha çok küfür ederdiniz ulu orta –ama ana, bacı, kadın içeriği olmayacak ona göre biz yokuz ya edebilir misiniz ki acaba-
Çok daha az konuşur, daha çok maç ve TV izleyip, konsol oyunlarının dibine vururdunuz. Sonra kimse size dır dır yapmazdı, sizden şüphe etmezdi, yakalamazdı, yakalanmayınca da bir sürü yalan atmaya da gerek yok.
Daha dürüst olabilirdiniz mesela…
Eve geldiğinizde “çoraplarınızı acaba buraya atmasam mı” diye bile düşünmezdiniz. Eminim bu çorapların yeri konusunu kesin biz çıkarmışızdır.
Aşk acısı da çekmezdiniz. Çiçek falan almazdınız. Arkadaşlarınızla içip sohbet ederken hiç kadınlardan konuşmadığınız için dolayısı ile daha da çok spordan, arabalardan, siyasi komplo teorilerinden bahsederdiniz. Konuşmalar ekonomik olurdu.
Bir de saat kaçta nereden geldiğinizi de soran olmazdı.
“Nerdesin?” sorusu hiç yok düşünün.
Trafikte o tüüüm karmaşa da yok tabi.
Biz yokuz ya kesin kendi aranızda süper anlaşıp güzel, kavgasız kurallara uygun bir seyir gerçekleşirdi. ☺
Diyelim bir yere gittiniz, arkadaşlarınızla “oraya mı gidelim buraya mı oturalım” yok ya da “güzel olmuş muyum” falan yok…
Dolayısıyla yalandan “hı hıı” da yok. O bile yok yani.
Aaaaa kavga da çıkmaz?
Neden?
Çünkü yanınızdaki kadına bakan olmayacak biz yokuz ya.
Kesin daha az kıyafet alırdınız. Aman kim ne diyecek? “Bu kazak eskimiş, bu gömleğin yakası yıpranmış mı” diyecek arkadasınız.
Valla harika…
Ama bir düşünün bunlar olmayınca güzel mi olurdu hayatınız?
Siz de seviyorsunuz bizi bence. ☺
Hayatınıza neşe, huzur, kaos, mutluluk, dinamizm, korku, ihtiras, tutku, ekonomik hareketlilik, acı, aşk, yer yer ızdırap, düzen, sevinç katıyoruz.
“İnsan gibi olma günü” de yapalım…
O daha mantıklı sanki.
Müzeyyen Çuhadar
Psikolojik Danışman
Kasımova Psikoloji Merkezi
psikolojikdanışman_mcuhadar