Bereketli topraklardan kuruyan topraklara(Nazım Hikmet)
Karlı kayın ormanında
Yürüyorum geceleyin
Efkarlıyım efkarlıyım
Elini ver, nerde elin
**
Memleket mi yıldızlar mı
Gençliğim mi daha uzak
Kayınların arasında
Bir pencere, sarı sıcak.
Nazım Hikmet Ran. Türk şair ve yazar. Romantik komünist, romantik devrimci ve romantik vatansever. 61 yıllık yaşamı çileler, mahpuslar ve sürgünlerle doludur. Siyasi yönü ile değil, edebi yönü ile yazmaya çalışacağım baba Nazım’ı.
Türkiye’de serbest nazımı ilk kullananlardan biridir. Şiir, roman, masal ve oyunlar yazmıştır. Şiirleri Dünyada 50’den fazla dile çevrilmiş, uluslar arası haklı bir değere sahiptir. Selanik doğumludur. İlk şiiri Feryad-ı vatanı 12 yaşında yazmıştır. Galatasaray Mektebinde, sonra Heybeliada Bahriye mektebinde okumuş ve kurtuluş savaşında savaşmak için Anadolu’ya geçmiştir. Daha sonraları siyasal olayları nedeniyle birçok kez hapse girmiş ve sonunda Moskova’ya gitmiştir. Tekrar Türkiye’ye dönmüşse de ağır bir hapis cezası ile yargılanınca tekrar Moskova’ya gitmiş ve 1963 yılında orada vefat etmiştir.
Bu gelgitli ve çalkantılı yaşamında yazdıklarında hep vatan hasreti ve sevgisi vardır.
Dört nala gelip uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde
Dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen bu topr8ak,
Bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları
Bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim.
Öyle bir memleket sevgisi ve hasreti vardır ki içinde “Memleketimden insan manzaraları” ders kitabı olarak okutulacak okullarda ki öğrensin yeni nesiller bu Ülke nasıl kurulmuş.
Onur ve adalet ve insanın odak noktası olan yaşam hakkı da vazgeçilmezidir.
Vatan çiftliklerinizse
Kasalarınız ve çek defterlerinizse
Vatan şose boylarında gebermekse açlıktan
Vatan,
Kışın soğukta titremek ve
Sıtmadan kıvranmaksa yazın
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan
Ben vatan hainiyim
Yazın üç sütun üstüne kapkara puntolarla
Nazım Hikmet V atan hainliğine devam ediyor hala.
Böylesine hak, hukuk ve adalet hasretiyle geçen bir ömür. Ve vasiyetinde şöyle der;
Nasip olmazsa görmek ı o günü
Ölürsem kurtuluştan önce yani
Alın götürün
Bir köy mezarlığına
Gömün beni.
Komşulara gelince
Şehit Ayşe’yle ırgat Osman
Çektiler büyük hasreti sağlıklarında
Belki farkında bile olmadan.
Ölürsem o günden önce yani
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse
Tepemde bir de Çınar olursa
Taş maş da istemez hani.
Ölmeden on yıl önce yazmıştı bunları.
Şöyle bir düşünüyorum da dostlar, ne kadar bereketli topraklarmış Anadolu÷ Yazmaya kalksam hepsini, bir ömür yetmez. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Aşık, Veysel, Mahzuni Şerif, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Nihal Atsız, Nazım Hikmet ve daha niceleri.
Ancak üzülerek görüyorum ki, bu bereketli topraklar kurumaya, çöle dönüşmeye başladı. Bu nedenle bu bir dizi yazımın ana başlığı “BEREKETLİ TOPRAKLARDAN KURUYAN TOPRAKLARA…”
Ve Nazım’la bitirelim,
Yedi tepeli şehirde
Bıraktım gonca gülümü
Ne ölümden korkmak ayıp
Ne de düşünmek ölümü…
Yeşerecek topraklar ümidiyle ve hasretiyle.