Beklemek
Çok zor bir durumdur beklemek. Doğum odasının önünde beklemek doğum yapan annenin çektiği ızdıraptan daha değişik ve çok zor bir ızdıraptır. Doğumu yapan annenin tek düşündüğü bir an önce bebeğin çıkması ve yaşadığı tarifi imkânsız acının bitmesidir. Doğum gerçekleştiği an kucağına alacağı bebeği tüm acılarını unutturacaktır. Zaten annelik evrenin en büyük olgusudur. Dışarıda bekleyenler ise bedensel acı çekmemekte ama ruhsal olarak olağanüstü bir gerilim yaşamaktadırlar. “Acaba anne nasıl, bebek sağlıklı mı, daha ne kadar sürecek vs.” binlerce soru ve endişe. Ne zaman ki içeriden güler yüzlü biri çıkıp da müjdeyi verir, o zaman her şey normale döner.
Beklemek doğumla birlikte başlayan ve hayatın her evresinde süregelen bir olgudur. Okula başlarsınız, sınavlara girersiniz ve sınav sonuçların beklersiniz. Bir iş yaparsınız, sonucunu beklersiniz. Gurbete giden sevdiğinizi beklersiniz. Hastalanır, iyileşmeyi beklersiniz. Bir yazı yazarsınız, cevabını beklersiniz. Toprağa tohumu eker, yağmur beklersiniz, yağmur yağar, güneş beklersiniz. Güneş vurur, ürünü beklersiniz ve sonunda hasat ettiğiniz ürün umduğunuz gibi mi diye beklersiniz. Her bekleyiş ömrünüzden ömür alır sanki.
Ancak, bu beklemelerin en zoru sevdadır. Sevdiğiniz adamın ya da kadının sevginize vereceği cevabı beklersiniz. Ya ömrünüze ömür katacaktır vereceği cevapla ya da karanlığın ortasına atıverecektir sizi. Bir çift gülen göz yaşam sevincinizi bin katına çıkaracaktır. Hele bir de kırılmışsı size ve eskisi gibi bakmıyorsa o bir çift göz, gündüzün içinde karanlığı yaşıyorsunuz demektir. Beklersiniz ki aşk mahkûmlarına da af çıksın ve müebbet sona ersin. Türküler bile yakılmıştır bu konuda; “Aşk mahkûmlarına af yok mu ya Rab” diye. Bu affı beklemek de çok zor bir süreçtir tüm beklemelerden daha da zor.
Beklemenin şüphesiz ki en zoru ölümü beklemektir. Hasta veya yaşlı bir insanın son çıkış noktası ölümdür. Her ne kadar çevresindekiler sırf onu üzmemek için “maşallah, iyiye gidiyorsun” diyorlarsa da o biliyordur iyiye gitmediğini. O biliyordur kaçınılmaz sonun yaklaştığını ve içten içe dua ediyordur “Allah’ım kurtar artık beni” diye. Yaşlı ve hareket imkânı kalmamış insanlar için de durum aynıdır. O canından çok sevdiği ve onlar için her şeyini ve ömrünü verdiği ailesini zor durumda bırakmak istememektedir. Bu güne kadar onları üzmemek ve mutlu etmek için verdiği çabaların boşa gitmesine gönlü razı olmamaktadır. Bir an önce Azrail’in gelmesini ve sevdiklerini kurtarmasını beklemektedir. Ölümü beklemek kurtuluş gününü beklemek gibidir.
Elden ayaktan düşmemek dileğiyle.