Barış
Son zamanlarda ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeler ve olaylar içimizi kararttı. Başımızı nereye çevirsek bir kargaşa, kavga ve savaş haberleri ile burun buruna geliyoruz. Bu durumun bazen beni de çok etkilediği ve yazılarıma yansıdığı dostlarım tarafından hatırlatılınca bugün de dünkü gibi değişik bir konuda yazmayı düşündüm izninizle.
Dünyanın en büyük felaketleridir savaşlar. Milyonlarca masum bebek, çocuk, kadın ve ihtiyar insanlar katledilmişlerdir birkaç kifayetsiz muhterisin çıkardığı savaşlardan dolayı. Hiçbir savaş en kötü barıştan bile asla iyi değildir. Barış içinde yaşayan toplumlarda barıştan dolayı ölen hiçbir insan yoktur. Evleri yıkan, ormanları yakan ve tüm canlıları yok eden bombalar patlamaz. Sadece ekilen tohumların açtığı çiçeklerin açılışındaki sessiz patlamaları duyarsınız. Yanan ağaçlar yerine yeşeren ve ağaca dönüşen ve birbirinden güzel meyveler veren fidanlar görürsünüz. Yıkılan binaların yerini mutlu insanların yaşadığı sıcacık yuvalar alır. Sığınaklara koşulmasını işaret eden sirenler yerine özgürce söylenen şarkılar çınlar kulaklarınızda.
Devletler temsil ettikleri ve haklarını korudukları milletlerin kavga etmeden barış ve huzur içinde komşuluk etmelerini sağlar. Bir ülke diğer bir ülkeden eksik olan ihtiyaçlarını karşılar. Biri üretemediği pirinci komşusundan alır ve ona buğday satar. Böylece her ülke eksikliklerini bir diğer ülkeden barış ve huzur içinde sağlayarak o ülkelerin insanlarının rahat ve huzur içinde yaşamasını sağlamış olur.
Bireysel ilişkilerde savaş yoktur belki ama neredeyse savaş kadar etkili olan küslükler, kırgınlıklar ve düşmanlıklar olabilmektedir. Bu durumdan hiçbir birey herhangi bir yarar sağlayamadığı gibi daha çok zarar görür. Sürekli olarak düşmanlık içinde olduğu insanı ya da insanları düşünerek büyük bir tedirginlik içinde yaşamlarını sürdürürler. Düşünelim şöyle bir; ne yazık ki ülkemizin bazı bölgelerinde hala var olan aptalca kan davaları yüzünden her iki tarafın yaşadığı öldürülme korkusu ve endişesi düşünülemeyecek kadar zor bir durumdur. Bu anlamsız kan davaları yüzünden yerini yurdunu bırakıp başka şehirlere veya ülkelere taşınan çok insan olduğu da yadsınamayacak bir gerçektir.
Bir de daha özel ilişkilerde yaşanan küslükler vardır ki, çoğu zaman anlamsız bir konudan veya bir tarafın düşüncesizliğinden meydana gelir. Genellikle kadın inceliğinden ve zarafetinden anlamayan erkeklerin meydana getirdiği durumlardır. Ha, çok erkek bu küslüğe yol açan davranışından bihaberdir. Kötü niyetli değildir ama seven kadınların affederken söylediği gibi tam bir öküzlük hali de denilebilir. Ancak, bu tür küslüklerde kesinlikle bir art niyet yoktur ve çoğu zaman da zararsız hatalardır. Hatayı yapan hatasını anlayabilir ve karşısındaki sevdiği insanın gönlünü almak için bir çaba sarf edebilirse sonunda bir af gelme olasılığı çok yüksektir. Zira sevgide kin yoktur ve barış her an sağlanabilecek bir yakınlıktadır. Ancak, tek şart bir daha aynı hatayı yapmamaktır. Çünkü aynı çukura birden çok düşenlere “Pardon” denilmez.
Fakat her halükârda barışmanın en güzel yolu sevginin daha da pekişmesi ve kişilerin birbirlerini daha iyi tanımalarına vesile olmasıdır. Eğer sonunda barış olabiliyorsa ortada hala derin bir sevgi var demektir. Önemli olan bu sevgiyi sonsuza kadar sürdürmek ve hatalardan arınmak için daha çok çaba sarf etmektir. Sonu her zaman barışa çıkan küçük tatlı tartışmalar belki de ilişkinin temel harcıdır.
Sevdiklerinizi üzmeden barış ve sevgi içinde yaşayabilmeniz dileğiyle.