Bakan çaktırmadan uyardı: Borç batağına gömülmek üzere
Yurttaşın bankalara olan borcu ikiye katlandı. Piyasaları kurtarmak için yurttaşı ateşe atan Bakan Elvan, kredi verme konusunda bankalara kısıtlama önerdi. Erdoğan’ın “Faiz düşsün kredi verin” sözü boşta kaldı.
İktidar ekonomide uçağın burnunu yukarıya doğru kaldıramıyor. Erdoğan’ın tüm karşı söylemine rağmen ekonomide çöküş sürüyor. Sadece Erdoğan değil gerek AKP gerekse kabine sokağın tüm uyarılarına rağmen aynı şarkıyı söylemeyi sürdürüyor. Kabine içinde bu anlamda tek farklı ses Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan oldu. Hürriyet Gazetesi’nden Nuray Babacan’ın haberinden öğrendiğimiz kadarıyla Bakan Elvan, önce partisinin MYK toplantısında ekonominin gidişatına dair bir sunum yaptı ardından da milletvekilleriyle ekonominin öncelikleri başlıklı toplantılar gerçekleştirdi.
Yandaş medya Elvan’ın ekonomiye dair pozitif değerlendirmelerini manşete çıkarırken uyarılarını es geçmeyi uygun buldu. Habere göre Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan “Kurumsal kredilerde ve ödemelerinde sorun yok. Ama bireysel kredilerin sınırlandırılması için bankalarla görüşmelerimiz var, ciddi bir artış var. Bu konuda yeni tedbirler de gündeme gelecek. Bankalara bireysel kredilerin özenle takip edilmesini istedik. Ayrıca kurumsal olarak alınan kredilerin, yani bir yatırım projesi için alınan teşvik kredilerinin gerçekte bu proje için kullanıp kullanılmadığı konusunda yeni bir prosedür oluşturacağız. Takibi yapılacak. Yeni kredi verilirken, önceki kredinin gerçek anlamda yatırım için kullanılıp kullanılmadığına bakılacak. Alınan krediye konu olan yatırım gerçekleşme durumuna bakılacak” demiş. İşte aslında zurnanın zırt dediği yer burası.
KREDİLER NEDEN SINIRLANDIRILACAK
Bakan Elvan’ın gazete sayfalarında üzerine çok düşülmeyen değerlendirmesinde şişen bireysel kredilere dikkat çekiyor. Yurttaşa dağıtılan kredi miktarı artmakla birlikte geri ödemede yaşanan sıkıntı sınıra dayandı. 2020 ve 2021 yılının ilk beş ayın karşılaştırılmasında mesele tüm ayrıntısıyla ortaya çıkıyor.
Yüksek faiz nedeniyle 2020 sonundan itibaren konut kredileri tamamen durmuş. Aynı durum ticari krediler için de geçerli. Bankalar kredi musluklarını daha da sıkarlarsa firmalar boğulur. Bu durum aynı zamanda Erdoğan’ın “faizleri düşünün ve isteyene verin” talimatıyla da çelişiyor. Ama Bakan Elvan tersini düşünüyor ve böyle devam edilmesini istiyor. Başta inşaat sektörü olmak üzere faizlerin indirilmesi ve bankaların uyarılması konusunda Saray’a çıkıp taleplerini ilettikleri biliniyor. Merkez Bankası’nın faiz indirimine ilişkin pozitif değerlendirmeler yapsa da bu konuda adım atmış değil. Elvan’ın çektiği fotoğrafa göre pek de mümkün görünmüyor.
YURTTAŞ BORCUNU BORÇLA KAPADI
Bankaların 2021 yılının ilk beş ayında verdiği krediler değerlendirdiğinde Bakan Elvan’ı endişelendiren durum daha net ortaya çıkıyor. Bu beş ayda bir önceki yılla kıyaslandığında bankalara borcunu ödeyemeyenlerin sayısında yaşanan büyük artış göze çarpıyor. Tüketici kredilerinde borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 2020’de 182,363 ikine 2021’in ilk beş ayında bu sayı 290,882’ye çıkmış. Yani tam yüzde 59,5 oranında artış yaşanmış. Tüketici kredisi ve bireysel kredi kartlarında ödenemeyen kredilerde ise oran yüzde 29,8’a kadar yükseldi. Üstelik bu tablo kredilerin bankalar tarafından takibe alınması için tüketiciye tanıdığı sürenin 90 günden 180 güne çıkarılmasına rağmen oluştu.
Bu tabloyu bir miktar rahatlanan ise bireysel kredi kartları oldu. Ama orada mayıs ayı itibarıyla başlayan çöküş bu alanda da tehdide işaret ediyor.
GERİ ÖDEMELERDE SIKINTI BÜYÜYECEK
Pandemiyle mücadele kapsamında AKP iktidarının tek yaptığı şey yurttaşı borçlandırmak oldu. 2020 yılında özellikle kamu bankaları tarafından dağıtılan düşük faizli krediler borcu birikti. Geliri azalan ya da hiç olmayan yurttaş düşük faizle aldığı borcu da ödeyemez hale geldi. 2020 yılında yeniden ama bu defa yüksek faizle borçlandı. Her geçen ay bankalara borcunu ödeyemeyenler sayısı artıyor. Sonbaharla birlikte ödeme gücü olmayan yurttaşın borcu zirve yapacak.
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan esas olarak bu tehlikeyi görerek bankaları ve sermayeyi kurtarmak için daha dikkatli olunması gerektiğini ifade ediyor. Durum böyle iken “öyle iyiyiz böyle iyiyiz” gibi cümlelerin laf kalabalığından öte bir anlamı yok.