Ayrılık Ateşten Bir Ok
Çocukluğumda dinlemiştim bu türküyü ve annemle birlikte halam ve teyzelerim radyonun başında ağlaşıyorlardı. Gerçi bugün düşündüğümde o günün kadınları her türküde ağlıyorlardı. Çocukken pek bir anlam veremiyordum ama yaşım ilerleyip ülkemin gerçeklerini öğrenmeye başladığımda daha iyi anlamaya başladım neden ağladıklarını. Öncelikle çoğunun babaları, amcaları, ya da kardeşleri ya şehit düşmüşler ya da gurbette telef olmuşlardı. Türkülerimizde oyun havası bulmak pek de mümkün değildi o zamanlar. Henüz Angara havaları ve Angara’lı sanatçılar (!) daha çıkmamıştı. Zaten türkülerin özünde hüzün hep vardı ve bu yüzden annelerimiz, teyzelerimiz ve halalarımız radyo başında bir türkü duyduklarında ağlarlardı. Zira türkülerin büyük çoğunluğu ya ölüm ya da ayrılık üzerineydi.
Ayrılık ateşten bir ok
Nazlı yardan bir haber yok
Benim derdim herkesten çok
Ben nasıl yanmıyam dağlar
Ayrılık ölümün yorgun düştüğü zamanlarda insanları hüzne boğan en büyük zulümdü. Ölüm, yaşamın en yalın gerçeğiydi ve herkes bunu çaresiz kabul etmişti. Ama savaşlarda yitirilen canlar için ecel demek de ölüme karşı bir hakaretti. Ölüm mü demişti “savaşlar çıkartın da bana iş düşsün” diye. Kifayetsiz muhterislerin kendi egoları ve çıkarları için çıkarttıkları savaşlar ve bu savaşlarda ölen insanlar. Bunda ölümün zerre kadar suçu yoktu. O, kendisine verilmiş görevi yerine getiriyordu, belki fazla mesai bile talep etmiyordu. Ki, bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ama bazen ölüm de yoruluyordu demek ki.
İşte ayrılık ölüm acısını unutturmak ve ölüme biraz nefes aldırmak için icat edilmişti sanki. Bazen ölümden bile zor olduğu söylenir ayrılığın ve çoğu zaman da doğrudur bu. Bir düşündüğünüzde diyorsunuz ki ”ölüm Allah’ın emri de ayrılık neyin nesi?” Ölümden bile zor geldiği anlatılır bazı ayrılıkların.
Bazı ayrılıklar derken ayrılığı da sanırım kendi içimde sınıflandırdım farkında olmadan. Doğru ya, bazı ayrılıklar vardır ki geri dönüşü mümkün değildir. Birbirini seven iki insan ya da aile bir şekilde dağılmış ve ayrılmışlardır. Ve köprüler öyle bir atılmıştır ki geri dönüş imkânsızlaştırılmıştır. Kimse böyle bir ayrılıkla imtihan edilmesin. Bazı ayrılıklar da kısa bir süre içindir. Bir iş gezisi ya da zorunlu birkaç günlük ayrılık olur. Buna da tahammül etmek zordur şüphesiz. Bir gün önce elini tuttuğun, saçlarını okşadığın ve öpücüklere boğduğun sevgilin bu gün yanında yok. Ancak, yakın bir zamanda tekrar bir araya gelme ve tekrar kavuşma ve sarılma imkânı vardır. Bir tesellidir yakın bir zamanda tekrar kavuşacağını bilmek. Sadece sabretmek gerekir her iki tarafa da. Çünkü sabırla aşılacaktır bu ayrılık günleri. Günümüzde bu tür kısa süreli ve geçici ayrılıkları geçmişe göre biraz daha dayanılır hale getiren teknolojiler var en azından. İnsanlar birbirleri ile bırakın telefonla görüşmeyi, görüntülü bile görüşebilme şansına sahip. Bu durum çok zor olan ayrılığa bir nebze olsun teselli olmaktadır.
Ancak, ne olursa olsun, süresi ne kadar olursa olsun ayrılık, çok zordur. Adı üstünde, Ayrılık. Bu duyguyu anlatan güzel bir Azeri türküyle bitirmek istiyorum bu günkü yazımı.
Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem
Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ola yaman ayrılık.
Ayrılanların bir an önce kavuşabilmeleri dileğiyle.