Ayasofya cami oldu
Danıştay, Ayasofya‘nın müze olması yönündeki Bakanlar Kurulu’nun 1934’teki kararını iptal etti.
Kararda, Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet’in mülkiyetinde olduğu,cami olarak hizmete sunulduğu gerekçe gösterildi. Danıştay’ın Atatürk’ün imzasının olduğu kararı iptal etmesinin ardından Ayasofya, Diyanet’e devredildi.
Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği 2016 yılında ikinci kez Danıştay’a dava açmış, Ayasofya’nın camiden müzeye çevrilmesine ilişkin 86 yıllık Bakanlar Kurulu kararının iptalini istemişti. Dernek karardaki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait imzanın da sahte olduğunu öne sürmüştü. Danıştay 10. Dairesi’nin verdiği kararla Ayasofya’nın ibadete açılmasının yolu açıldı.
Ayasofya’da karar günü… Tartışmaya UNESCO dahil oldu
Danıştay kararında Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’nın mülkiyetinde olduğu, “cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu” ve “tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu” belirtildi.
Kararda “vakıf senedinde sürekli olarak tahsis edildiği cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varıldığından, bu hususlar dikkate alınmaksızın Ayasofya’nın cami olarak kullanımının sonlandırılarak müzeye çevrilmesi yönünde tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uygunluk görülmemiştir” ifadesine yer verildi.
‘FATİH SULTAN MEHMET’İN MÜLKİYETİNDE OLDUĞU’ GEREKÇESİ
Kararda şu ifadeler yer aldı:
“Ayasofya’nın, statüsü muhafaza edilerek hukuk düzenimizle güvence altına alınan, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’nın mülkiyetinde olduğu, Ayasofya’nın, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz olarak kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu…”
“Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki, değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği, bu hususun tüm gerçek ve tüzel kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayıcı olduğu Devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü, vakıf mal ve hakları ile ilgili olarak vakfedenin iradesini ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmama yönünde de negatif yükümlülüğünün bulunduğu kuşkusuzdur.”