Dolar 34,4841
Euro 36,3853
Altın 2.954,91
BİST 9.296,39
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Az Bulutlu
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 7°C
Paz 8°C
Pts 9°C

Aşkın Çaresizlikle İmtihanı-2-

21 Ocak 2021 09:35
398
A+
A-


Yorgun gözlerini açtığında karşısındaki beyaz gömlekli adamı algılamaya çalışıyordu ki, “Günaydın Paşam, hoş geldin” dedi doktor Ayhan Özdemir. Hala ne olduğunu ve nerede olduğunu anlamaya çalışıyor, meraklı gözlerle etrafı araştırıyordu. Bir hastane odası olduğunu anlamakta fazla gecikmedi, Güler yüzlü tonton bir hemşire kolundaki serumu çıkardı, aynı odada yatmakta olan ameliyatlı bir amca. Ayhan ağbisini de hatırladı. Ne zaman hastalansa SSK hastanesine gider, ona muayene olur ve ilaç yazdırırdı. Aile doktorları gibiydi. Şaşkın ördek gibi bakınırken her zamanki sevecenliğiyle “Yakışıklım, eğer intihar etmeyi düşünürsen bir daha doğrudan bana gel. Bir tek hapla hallederiz. Böyle ölünmez, ancak kötürüm kalınır. Dua et ki erkenden getirmişler hastaneye” diye bir yandan sevdi, bir yandan kızdı. Sonunda sevgiyle saçlarını okşayıp sabaha taburcu olacağını bildirdi. “Hiç bir kız için değmez be oğlum” deyip son sözünü söyledi. Doktor ve hemşire gittikten sonra oda arkadaşı amca, “geçmiş olsun oğul” dedi, beş gündür uyuyorsun. “İlk başta çok korktular uyanamayacaksın diye, ama bu doktor çok uğraştı senin için. Şükür atlattın.”

Yavaş yavaş hatırlamaya başladı son zamanlarda yaşadıklarını. Gülay geldi önce gözünün önüne o dalgalı saçları ve mahzun gözleriyle bakıyordu. Bir müddet koyu bir sessizlik oldu ve tekrar başladı konuşmaya Gülay ; “Sevdiğim, aşkım, taş gömeceğiz bağrımıza. Bu aşkın sonu yok. Vermeyecekler beni sana. Gülşen ablam “memura kız vermem diye annemin de babamın da ablalarımın da  beyinlerini yıkamış. Hatta babam “evlatlıktan reddederim” demiş. “Gülşen ablama yalvardım, umursamadı beni.” Yutkunarak dinledi Gülay’ını. Gülay’ın çaresizliği kendisini de çaresizliğe doğru sürüklemeye başlamıştı.  Babasına ve amcalarına olan öfkesi bin kat daha artmıştı. Hele o büyük amcası ile diğer amcalarını orada boğazlamak gelmişti içinden. Koskoca Hacı İsmail’in çocukları dört köyün, 20.000 dönüm tarlanın sahipleri ne hale düşmüş, ufacık bir ağanın kızları torunlarını beğenmiyordu. Bir milyon kere daha küfretti içinden gelmişine geçmişine.  Ya dedesi ve dayıları, onlar da sahip çıkmamışlar, kaderlerine terk etmişlerdi. Onlar da payını aldı bu küfürlerden. Ne zalim bir kaderdi bu,  Ama anası demişti ; “Kara gözlerine kurban olduğum oğlum, koca memlekette bu kızı mı buldun aşık olacak? Bunların sülalesi bu kızı sana yar etmezler”. Yiğit durdu ve ağlamadı içi dolsa bile. “Gülay” dedi,  “Kaçırayım seni, kaç bana. Şirketimin İstanbul’daki merkezine tayin olurum. Sen de üniversiteyi İstanbul’da okursun. Zamanla affederler bizi döneriz.” Acı acı güldü Gülay. “Aşkım, kardeşim Hüseyin’i biliyorsun.” Nasıl bilmesin ki, Gülay’a söylememişti üzülmesin diye. Son bir ay içinde birkaç defa önüne çıkmış ters ters bakmış, arkadaşlarını da bir rastlantı gibi üzerine salmıştı. Her defasında sevdiğinin hatırına görmezden, hakaretlerini duymazdan geliyordu. Başka zamanda başka birileri yapsa ortalık kan gölüne dönerdi. Ama Gülay için ölüme bile razı olunca insan nelere katlanmıyordu ki. “Bilirim aşkım” dedi. O da zamanla alışır.

Ama hiç de alışacak bir tip değildi Hüseyin. Gülay da kardeşini iyi tanıyordu ve cevabını dahi veremediği şu sözleri söyledi. “Varsayalım sana kaçtım. Kardeşimi ablalarım, anam ve babam ikna etse de arkadaşları kesinlikle dolduruşa getirecekler. Ya o seni vuracak ya da sen onu vuracaksın. O seni vurursa hayatımın aşkı mezara, bir tek kardeşim hapse girecek. Hanginize yanayım? Ya da sen onu vuracaksın. O mezara sen hapse gireceksin. Kardeşimin katilini nasıl koynuma alayım?  Bu sın cümlelerden sonra anladı ki nereden bakılırsa bakılsın çaresizlik.

Ağlaşarak ayrıldılar ve son görüşmeleri oldu ve de son konuşmaları. Kasım ayının kasvetli havası ve soğuğu iliklerine işledi. Gitti bir meyhaneye bir ufak rakı aç karnına. Bir paket de sigara.  İnadına meyhanede Orhan Gencebay söylüyordu, “Bir misafir gibi geldik dünyaya, kaderin elinde daldık rüyaya, Allah’ın aşkına naz etme artık, ben mecnuna döndüm, sen de Leyla’ya. Zaten içkiye pek dayanıklı olmayan bünyesi bir ufaktan sonra ikinci ufağı hiç kaldıramadı. Şiddetli bir baş ağrısı ile vardığı evde açtı buzdolabını bir ağrı kesici ve bir optalidon kutusu. İçti tamamını.  Buzdolabının  yanına sızıvermişti. Eeee, yaşayacak ya kız kardeşi tıkırtılara uyanınca hemen çığlık atmış ve komşuların yardımıyla hastaneye kaldırılmıştı.

Gece boyu sabahı, taburcu olmayı beklerken “ulan” dedi. “Ne çıkmaz canın varmış 20 küsur yıllık yaşamında üç kez Azrail’e çalım attın. Acı acı gülümsedi ve sabah ezanı okunurken yemin etti. “Bir daha aşık olmayacağım, eğer ki bir gün evlenir de çocuklarım olursa ölmediğim sürece BABASIZ büyütmeyeceğim onları. Hele de kızım olursa sevdiğine vereceğim.” Bu sözlerinin tamamını tuttu. Kızlarını babasız büyütmedi. Babasını da zamanla anlamaya çalıştı, affetti. Zira babası büyük amcası ve diğer amcalarının yanında sütten çıkmış ak kaşık gibiydi. Çaresiz bir adamcağızdı.

Sabah olup da annesi ve kız kardeşi hastaneden almaya geldiklerinde yine dayanamayıp yavaşça kız kardeşine sordu “Gülay geldi mi?” Ters ters ve öfkeyle baktı ağbisine “hayır, gelmedi” dedi. İyice yıkıldı, son ümidi de bitmişti. Sonradan teyze kızı Fulya’dan öğrendi ki, Gülay hastaneye gelmiş, ancak teyze kızı büyük olaylar olur düşüncesiyle içeri götürmemişti.

Tam kırk sekiz yıl geçmişti aradan ve bugün hala sevgi ve buruklukla hatırlıyordu bu yaşadıklarını. Gençliğinin en mutlu günlerini ve aylarını yaşamıştı. Kimseye anlatamadığı anılarında arada bir canlanır, duygulanır, bazen içini bir öfke kaplar, bazen de özlem. Ama hüzün anılarının demirbaşı olmuştur. Düşünür ara sıra “Acaba vuslat olsaydı bu aşkta, çok mutlu olabilirler miydi ? Ama hiçbir zaman yanıtını bulamayacak bir soruydu bu. “Yoksa vuslat olmadığı için mi bu kadar unutulmaz olmuştu bu aşk” Böylece geçen bir ömür.

Bir daha hiçbir zaman sormadı ne teyze kızına ne de başka birine . Hiç haber almak istemedi. Ancak yıllar sonra Fulya dayanamayıp “Ağbi kızsan da kızmasan da içimdekileri söyleyeceğim” dedi ve cevap dahi beklemeden anlattı. Yakın illerden birine gelin vermişler varlıklı bir ailenin oğlu diye. Çok mutsuzmuş. Ve bir gün o zalim ablası Gülşen ile karşılaştıklarında “Kınayı nerene sürdün Gülşen abla, çok mu mutlusun iki gencin hayatını  mahvettin” demiş. Gülşen başı önde sessiz sessiz ağlayıp “Allah beni affetsin” diyebilmiş. “Ah be Fulya, ben affetmeyeceğim, benim hakkımla can versin, inşallah Allah da affetmez” dedi ve konuyu kapattı bir daha hiç açılmamacasına.

Bu düşünceler içinde yazarken bilgisayarın başında  Dünya’nın en iyi insanı, dünyalar güzeli, kırk altı yıllık hayat arkadaşı Oya’nın sesiyle kendine geldi, “Uykusuz kalma, yat artık”. “Tamam canım, birazdan yatarım” dedi. Acaba diye de düşündü, belki de o muhteşem aşk olmasaydı böyle güzel bir insanla kırk altı yıllık bir mutlu yuva kurulabilir miydi?

Hiçbir zaman cevabını bulamayacağı sorular kafasının içinde uyumaya bıraktı kendisini ve bir anı ile son buldu gece. Her gece evlerinin sokağına girdiğinde adeta ayak seslerini tanır, hemen dama çıkardı ve bir sigara yakıp “buradayım” derdi adeta. Yine böyle bir gece ve sabaha kadar sokakta ayakkabılarını eskitti ama dama çıkan yoktu. Öğrendi ki sonradan Gülşen ablası uzak tutmak için yaylaya götürmüştü. Şu türküyü mırıldandı ; Uykuda mısın sevgili yarım, Horozlar ötmeden gün ışımadan uyan uyan, usul usul dama gel dama gel.

Aşkların çaresiz kalmaması dileğiyle.

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
3 Temmuz 2021 07:42
12 Temmuz 2021 01:12
29 Kasım 2021 08:57
25 Ocak 2021 13:48
1 Mart 2021 10:01
8 Ekim 2021 18:00
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.