Ağustos
Türk ulusunun en önemli aylarından biridir ağustos. Tüm büyük zaferler bu ayda elde edilmiştir. Bundan tam 950 yıl önce 1071 yılında Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapılmış ve 26 Ağustos 1071 yılında Türklerin kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Bu savaştan sonra Türk ulusuna Anadolu’nun kapıları sonuna kadar açılmıştır. Bu zaferle sadece Bizans yenilmemiş, tüm Avrupa ülkeleri yenilmiş oldu. O günden bu yana Avrupa ülkelerinin Türklere karşı nefreti ve kini hiç azalmamıştır. Türk ulusunun en küçük bir zafiyetinde bu kin duyguları hortlamış ve tümü birden aç sırtlanların saldırdığı gibi saldırmaktan geri durmamıştır. Lütfen bu yazdıklarımı ırkçı ve şovenist bir yaklaşım olarak algılamayınız. Zira çok değil yüz yıl önce yaşadıklarımızı unutmak için balık hafızalı olmak gerekir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlarla birlikte hareket ettiğimiz ve Almanlar yenildiği için bizim de yenik sayıldığımız için ülkemizin Avrupa’nın emperyalist güçleri tarafından adeta yamyamca işgal edilerek paramparça olduğunu unutmamak gerekir. Bu işgale çanak tutan ve İngilizlerle birlikte tüm yabancı devletlere anında biat eden Saray ve avenesini de unutmamak gerekir. Sırf kendi ikballeri uğruna koca bir ulusun yok edilmesine gıkı çıkmayan bu hain zihniyet ve onun bugünkü uzantıları hala İngilizlere hizmet etmeyi sürdürmektedirler. İşte bu ahval ve şerait içinde bir vatan sevdalısı Mustafa Kemal ortaya çıkıyor ve kendi gibi bir avuç vatan sevdalısı yiğitle birlikte imkânsızı imkâna çevirmek üzere yola çıkıyor ve yok olmak üzere olan bir ülkeden yeni ve daha güçlü bir Ülke kuruyor. İşte bu ülkenin adı, tam bağımsız TÜRKİYE CUMHURİYETİ’dir.
Sevgili Attila İlhan’ın O; Mustafa Kemal’di şiirinde de dediği gibi;
“Ordu yok” dediler, “KURULUR” dedi.
“Para yok” dediler, “BULUNUR” dedi.
“Düşman çok” dediler, “YENİLİR” dedi.
VE o büyük komutan ve o büyük kahraman ve o büyük insan ve o en büyük Türk ve O ATATÜRK, tüm bu dediklerini birer birer yaptı.
Orduyu da kurdu, parayı da buldu ve çok denilen düşmanı da yendi. Çünkü onun arkasında ve yanında çoluğuyla çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla, erkeğiyle kadınıyla koca bir TÜRK ULUSU vardı. Sağ eli koptu, paramparça olmuş mintanıyla kanı durdurup sol eliyle mermi attı düşmana ve ondan sonra şehit oldu bu yüce ulusun çocukları. Tabii ki bu zafer mukadderdi. Çünkü bu zaferde inanç vardı, iman vardı. Başkomutana kayıtsız şartsız güven ve itaat vardı. Sakarya’da Dumlupınar’da, Kütahya’da ve yurdun her yerinde birer birer kurtarılıyordu düşman çizmelerinin altından yurt parçaları ve sonunda 30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz ve büyük zafer. Bu mukaddes günü izninizle 30 Ağustos 2021 günü yazmak istiyorum tadını çıkara çıkara.
Kendimle ilgili övünecek tek kelime bile bulamam şu yaşadığım hayatta ve dünyada. Ancak, övünecek o kadar çok şeyim vardır ki atalarımla, her Türk çocuğu gibi gururla ve onurla haykırırım. Zira benim, yani bizim Atalarımız yeryüzünün en büyük kahramanları ve devrimcileridir. Bu gün bu ülkede her türlü dahili ve harici bedhahlara rağmen özgürce yaşayabiliyorsak bu Atalarımız sayesindedir. Onlara ne kadar teşekkür etsek yetmeyecektir. Milli marşımızın müstesna yazarı filozof ve şair Mehmet Akif Ersoy’un da dediği gibi “Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi”.
Sevgili dostlar, Ağustos ayı Türk ulusunun kahramanlıkları için yaratılmıştır sanki. Her Ağustos güneşinde bir Mehmetçiğin kanının kuruduğunu düşünürüm ve ağlayamayan gözlerim dolar ve yine içime akıtırım sessiz gözyaşlarımı. Tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Mekânları kesinlikle Cennet olmalı bu kahramanlarımızın. Zira yine Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi, “ EY ŞEHİT OĞLU ŞEHİT İSTEME BENDEN MAKBER, SANA AGUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER”