Dolar 34,5424
Euro 36,0063
Altın 3.006,41
BİST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 7°C
Hafif Kar Yağışlı
Bursa
7°C
Hafif Kar Yağışlı
Paz 8°C
Pts 9°C
Sal 11°C
Çar 12°C

Allahuekber Dağları ve Sarıkamış

3 Ocak 2022 22:23 | Son Güncellenme: 3 Ocak 2022 22:24
562
A+
A-

“Allah hiç kimseyi evladıyla sınamasın” sözünün ne kadar önemli ve zor olduğunu bizzat yaşamış biri olarak bu satırları yazmaya çalışıyorum. Benim yaşadıklarım mutlaka ki çoğunuzu ilgilendirmiyordur. Ancak, çağımızın illeti olduğu için paylaşmak istedim bugünkü konularıma girmeden önce.

Aşının yan etkilerinden dolayı aşı karşıtı olan büyük kızım, yaklaşık bir ay önce kendini pek iyi hissetmediğini söylüyor ve üşüttüğünü zannederek kendi kendini tedavi etmeye çalışıyordu. Ama bir akşam tansiyonu neredeyse yaşam sınırlarının altına inip de bayılınca acı gerçeği öğrendik. COVID-19 virüsü bulaşmış ve Korona olmuş. Aşıları olmadığı için pek ağır seyretti hastalığı ve 18 gün hastanede yatmak zorunda kaldı. Bu zaman diliminde kendimizi o kadar zavallı ve çaresiz hissettik ki bunu anlatmak çok zor. İsterse milyar dolarlarınız olsun yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Sadece doktorların ve hemşirelerin yardımları ve inancınızla baş başasınız.

Evladınızı ne görme ne de sesini duyma şansına sahipsiniz. Günde bir kere aileden bir kişi doktoru ile görüşüp bilgiler alabiliyor. O anda sanki tüm dünya duruyor ve doktorun ağzından çıkacak bırakın olumlu bir cümleyi olumlu bir harf bile sizi çocuklar gibi mutlu etmeye yetiyor. Hastanedeki ilk 12 gün kızımın en zor ve en kritik günleriydi. 12 günden sonra yeniden yaşama dönmeye başladı ve bugün evimizde. Daha bir müddet sürecek olan ikinci tedavi dönemine başladık. Aynı titizlik ve dirençle tedavisine devam edilecek ve tamamen sağlığına kavuşacak inşallah.

Bu arada aşının önemini anlayan kızım “Eğer 10 günde bir aşı olmak gerekirse 10 günde bir aşı olmaya hazırım” diyor artık. Aşının tüm olumsuz olabilecek yan etkilerine rağmen ne kadar önemli bir unsur olduğunu kabul etti. Bu konuyla ilgili son sözüm de sağlık çalışanlarına olacak. Başta doktorları olmak üzere tüm hemşireler ve sağlık çalışanları her türlü övgüyü sonuna kadar hak ediyorlar. Lütfen sağlık çalışanlarına zorbalık yapan ilkel beyinler, kendinize gelin. Hastalarını hayata döndürebilmek için canlarını tehlikeye atan eli öpülesi bu insanlar her türlü övgüyü hak ediyorlar.

Geçirdiğim çok zor ve sıkıntılı dönem nedeniyle yazamadığım iki hususu geç de olsa yazmak istedim. Askerliğimi yaptığım dünyanın sayılı cennetlerinden biri olan Sarıkamış, Türk tarihinde çok elim bir yer olarak kara harflerle yazılmıştır. 22 Aralık 1914 ve 6 Ocak 1915 tarihleri arasında Sarıkamış Harekâtı yapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu 93 harbi sırasında kaybettiği toprakları geri almak için bir harekât başlatmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu ile Rus ordusu arasında gerçekleşen bu savaşta muhtelif kaynaklara göre farklı rakamlar telaffuz edilmekteyse de 90.000 askerin donarak şehit olduğu söylenmektedir. Savaşın detaylarını gerçek tarihçilerin kitaplarından okuyup öğrenmek mümkündür. Benim anlatmaya çalıştığım Arap yarımadasında savaşmaktan bitap düşmüş askerlerimizin Arap çöllerine uygun giysilerle düşüncesizce Sarıkamış’a götürülmesi ve Allahuekber dağlarında donarak ölmelerine sebep olunmasıydı. Bu dağlarda savaşarak şehit olmamıştı askerlerimiz, donarak ölmüşlerdi ne yazık ki. Bu olayın sorumlusunun bazı yazarlarca Enver Paşa olmadığı söylenmekle birlikte genel olarak tarihçilerin ortak görüşü sorumlunun tamamen Enver Paşa olduğu yönündedir. Gerçek tarihçilerin kimin ne kadar sorumlu olduğunu belirleyeceklerine eminim, ancak bana göre en büyük sorumluluk İstanbul’da saraylarından dışarı çıkmamış ve halkını tamamen kendi malı gibi gören saray iktidarının basiretsizliğidir.

Yine bu ayın en önemli konularından biri de Vatan şairi, Veteriner Hekim, öğretmen ve siyasetçi Mehmet Akif Ersoy’dur. İstiklâl Marşımızı yazan bu vatan sevdalısı şairimiz 27 Aralık 1936 yılında sonsuzluğa göçmüştür. Anlatılanlara göre önceleri Mustafa Kemal’e karşı tıpkı Halide Edip Adıvar gibi soğuk duran bu mütedeyyin şairimiz, Atatürk’ün istiklâl mücadelesinde vatan aşkı nedeniyle yanında olmuştur. Yine rivayet edildiğine göre Atatürk Elmalılı Hamdi Yazır’ı çağırıp da Kur’an’ın Türk insanının anlayacağı biçimde tefsir edilmesini istediğinde bu ulvi davranışı nedeniyle “Allah benim ömrümden alsın, Mustafa’ya versin” demiştir. Tüm bunların ne kadar gerçek olduğu konusunda pek emin olmasam da bir konuda çok eminim ki ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ ve İSTİKLÂL MARŞI onu tarihin ölümsüzleri arasına koyan eserlerdir. Daha birçok eserleri olan bu muhteşem insan da gerçek vatanperverler gibi davranmış, paraya itibar etmemiş ve fakr u zaruret içinde bir yaşam sürmeyi tercih etmiştir. Zira tek sevdası VATANDIR.

Böyle önemli günlerimizi ve önemli şahsiyetlerimizi ve İstiklâl Marşımızın şairini anmadan bir yılı bitirmenin en azından nankörlük olacağı düşüncesiyle geç de olsa kısa da olsa onları anmak istedim. Mekânları cennet olsun tüm şehitlerimizle birlikte.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
10 Nisan 2021 09:41
30 Haziran 2021 13:41
18 Ekim 2021 23:59
16 Eylül 2021 08:22
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.