Öyle Bir Geçer Zaman ki
Öyle bir geçer zaman ki, çok hoşuma giden bir şarkının sözleridir. Seneler geçerken, zaman su gibi akıp giderken dursun isteriz bazen zaman. Her günümüz ertesi gün dün olmakta ve ömür dediğimiz bilmediğimiz o sayılı günler de birer birer tükenmekte ve yaş ilerledikçe bunun paniğini yaşamaya başlamaktayız. Yoldan geçip gidenler var ya, onlar şimdi neredeler diye sorarız boşluğa bakarak ve verilmeyecek cevabı beklemeye başlarız ümitsizce. Ama sorarız işte, geçip giden zamanlar nereye gittiler diye. Omuzlarımızın üstünden başımızı geriye çevirip şöyle bir baktığımızda o kadar çok şeye hayıflanır ve üzülürüz ki. Oysa üzülmek yerine o günleri yaşamış olmaktan dolayı mutlu olmak gerekir. O günleri yaşadığımız için bugün hala bu dünyadayız. Eğer onları yaşayamamış olsaydık hala bu dünyada olmayacaktık. Buradayız ki bunları hatırlayabiliyoruz. Fakat her zaman böyle Polyanna olamıyoruz. Bazen Murphy olduğumuzu da kabul edelim. Diyoruz ya şarkıdaki gibi, Geçip giden zamanları bir yerlerde bulabilsem. Ama bulamayacağımız gerçeğiyle de her zaman yüzleşmek zorundayız.
Yaklaşık bir ay kadar önce benden on yaş kadar küçük bir arkadaşımı Akciğer kanserinden kaybettik. Oğlu ile cenazede konuşurken öğrendim, 3 ay kadar önce şiddetli sırt ağrıları şikâyetiyle doktora gitmiş ve bu amansız hastalığın son evresine gelindiğini öğrenmişler. İnsan olmamın en büyük özelliklerinden biri olan vesvese başladı bende. Zira uzun zamandır ben de sırt ağrılarımdan uyku uyuyamıyorum ve babam da akciğer kanserinden öldüğü geliyor sürekli aklıma. Yaklaşık iki hafta kadar doktora gitmeye bile korktum. Ya bende de çıkarsa diye. Sonra dedim ki “Korkunun ecele faydası yok. Git adam gibi baktır ve sonucu kabullen. Eğer sonuç kötü çıkarsa yine de şükret ki bu kadar yıl yaşamışsın ve çocuklarının hepsinin mürüvvetini görmüşsün. Senin durumunda kaç insan var ki bu ülkede?” diye kendime kızıp kendimi utandırdım ve doktora gidip bilgisayarlı tomografi ile baktırdım. Sonuç; Temiz, ancak üç yıl önce bıraktığım o lanet sigaranın izleri hala duruyor. Safra kesem de benden ayrılmaya çoktan karar vermiş de benim karar vermemi bekliyor vedalaşmak için. Bu ay sonunda ayrılacak benden, bunun kararını verdik.
Burada kendi sağlık sorunlarımla başınızı ağrıtmak değil amacım sevgili dostlar. Biliyorum herkesin bir derdi var, durur içerisinde. Varmak istediğim sonuç, zamanı israf etmemek. Çok kere bahsettim bu konudan biliyorum ama gerçekten giden zamanları geri getirmek gibi bir gücümüz yok. Ama bulunduğumuz zamanı rasyonel kullanabilmek için fırsatlarımız var. Bugün dün olmadan bugünü dolu dolu yaşamanın yollarını bulmalıyız. İşlevini bitirmiş safra kesemizi nasıl ki atıp vedalaşabiliyorsak hayatımızdaki safraları da atıp vedalaşmanın zamanı gelip de geçiyor bile.
Yitirdiklerimizi düşünelim tekrar tekrar. Belki onları geri getiremeyeceğiz ama elimizdekilerin gitmelerini engelleyelim, en azından bunun için mücadele verelim. Yoksa “Gittin şimdi sen, yoksun yanımda. Sonra üzülsem, üzüldüğüme de üzülsem” diye şarkılar söylemek yerine birlikte mutlu yaşamanın tadına varmak daha güzel değil mi sevgili dostlarım. Hani “her tercih bir vazgeçmedir” diye bir söz vardır ya. Tercihlerimizi vazgeçmek yerine muhafaza etmekten yana kullanalım. Belki hiçbirimiz tam anlamıyla bir MANDIRA FİLOZOFU olamayacağız ya da POLYANNA. Ama sürekli MURPHY olup da hayatı hem kendimize hem de çevremize zehir etmenin de gereği yok. Nasıl ki doğmak varsa, ölmek de var. Sağlıklı olmak varsa hastalanmak da var. Bunlar yaşamın kaçınılmaz gerçekleri.
İkinci yılını doldurmak üzere olduğumuz çağımızın en büyük laneti olan PANDEMİ süreci belki daha yıllarca sürebilecek ve biri biterken bir yenisi de gelebilecektir. Tüm bunlara hazırlıklı olup yaşamı kendimiz ve çevremiz için daha güzel değerlendirebilmenin yollarını hep birlikte aramalıyız. Zira hiçbirimiz için İKİNCİ BİR ŞANS ASLA OLMAYACAK.