Vatanımız, çocukluğumuzun geçtiği yer midir?
Köyden kente bir türlü durdurulamayan göçten olsa gerek özellikle orta yaşa mensup iki kişi karşı karşıya geldiklerinde birbirlerine karşı ilk ve değişmez soruları “Hemşerim memleket neresi?” oluyor.
Sohbet biraz daha ilerlediğinde iş dönüp dolaşıyor “Doğum yerin neresi, Annen, baban, Dedelerin nereden gelmiş?” ile devam eden onlarca, yüzlerce soru cevapla sürüp gidiyor.
Çok uzun yıllar önce böyle bir “Sorgu-Sual” karmaşası içerisinde hemen yanı başımızda oturan, konuşmaktan çok herkesi dinleyen bir ak sakallı amca “Arkadaşlar benim bildiğim insanın vatanı çocukluğunun geçtiği yerdir, gerisi hikayedir” şeklinde bizim ruh dünyamızı alt üst eden bir ifade kullanmıştı.
O günden sonra biz elimizden geldiği kadar muhatabımıza ne işe yaradığı belli olmayan “Hemşerim memleket nere?” sorusunu sormamaya bunun yerine muhatabımıza çocukluğunun geçtiği yerleri anlatmasını rica ediyoruz.
Yazılarımızı takip edenler hatırlayacaklardır… Benim babam, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nda yol çavuşu idi. Kendisinden üst rütbeli amir yada müdürler geldiğinde rahmetli babam elini Devlet Demir yollarının o bildiğimiz muhteşem şapkasının siperine götürür, götürürken de “65735 Yol Başçavuşu Server Ercan” şeklinde bizi hem gururlandıran hem de sevindiren bir takdim yapardı.
Devlet memurluğu demek hiç durmadan tayin demektir. Bir akşamüzeri yada sabah erken saatlerde elinize tutuşturulan bir kağıt ile memleketin bir ucundan diğer ucuna tayin olduğunuz belirtilir sonra da günler içerisinde göçünüzü toplar soluğu tayin olduğunuz yeni yerleşim merkezinde alırsınız.
Bizim babamızda annemizde Karslı Zaten babam amcasının kızı olan annemi kaçırıp evlenmişler, dolayısı ile memuriyet Kars’ın Selim ilçesinde başlamış, sonra Erzincan’ın Kemah ilçesinde ve Alp nahiyesinde devam etmiş, işte biz o sıralarda yani 1960 yılında Erzincan’ın Kemah ilçesinde dünyaya gelmişiz.
Normal şartlarda Erzincan gibi bir yerleşim merkezinden daha batıya yani Marmara Bölgesi’ne gelinmesi gerekirken belki “oralarda bir memur maaşı ile geçinemeyiz” yada “oralarda gurbetlik zor olur” düşüncesinden biz 6 yaşında iken tekrar Kars’ın Selim ilçesine tayin olmuşuz.
İşte yazımıza manşet olan “İnsanın vatanı çocukluğunun geçtiği yer midir?” sorusu bizim için ayrı bir önem arz ediyor. Normal şartlarda dünyaya geldikten sonra o bölgede 15 yıl-20 yıl kalmış olsak “Bizim vatanımız Kemah’tır yada Selim’dir” diyeceğiz ancak maalesef diyemiyoruz.
İlkokul yıllarımız Kars’ın Selim ilçesinde geçerken bir akşamüzeri rahmetli babam elinde bir kağıt “Toplanın bakalım tayinimiz yeniden Erzincan’a 9 kilometre mesafedeki Karadiğin ve Çiftlik köylerinin arasındaki Yoğurtçu durağına çıktı” haberini verince “Çocukluğumuzun Vatanı” yeniden şekillenmeye başladı.
Bir taraftan ilkokul 5. sınıfı Erzincan’a 9 kilometre mesafedeki Yoğurtçu durağında devam ederken bir taraftan da çocuk aklı ile yeni dünyaya daha doğrusu yeni vatana uyum sağlamaya çalışıyorduk. Bir gecede Kars’ın Selim ilçesindeki dostlarımız sanki yeryüzünden silinmiş ve bizi terk etmişler gibi bir psikoloji içerisinde iken diğer taraftan Erzincan’daki yeni şartlara uyum sağlamaya çalışıyorduk.
İlkokul bitti, ortaokul birinci sınıfa bir yıl boyunca her sabah bizi alıp müdürlüğünü Muammer Ekti (Dayı Muammer)’in yaptığı Erzincan Sümer Ortaokulu’na bırakan ve akşam tekrar alan minibüs ile gidip geldik.
Ortaokul ikinci sınıfa geçtiğimizde artık minibüs ile okula gidip gelmenin iyi bir fikir olmadığına karar veren babam benden 14 ay küçük olan ve ortaokul birinci sınıfa başlayan kardeşim Yavuz ile birlikte bize Erzincan Sümer Ortaokuluna yakın bir mesafede iki göz bir ev tuttu, eve yakın bir mahalle bakkalına da “Bu çocuklar senden bir ay boyunca veresiye alış veriş yapsınlar, ne isterlerse ver, hatta paraları biterse para da ver ay başında maaş alınca hesaplaşalım” dedikten sonra bizim için yepyeni bir süreç başlamış oldu.
Hikaye uzun ancak böylesi bir durumda bizim daha doğrusu çocuk Yüksel’in vatanının neresi olduğu ile ilgili son derece flu bir durum söz konusu… Çocukluğumun vatanı “doğduğum yer Kemah desem değil zira Kemah hayallerimde bile yok, Kars’ın Selim ilçesi desem çok az hatıralarım var. Erzincan’a 9 kilometre uzaklıktaki Yoğurtçu durağı desem olmaz. Ortaokul süresince 3 yılımın geçtiği Erzincan merkez desem” diğer yerlere haksızlık olacak.
Rahmetli Sanatçı Tanju Okan “Çocukluğum” isimli eserinde
“Bir rüzgar esti ta eskilerden
Yıkılmış evler ve depremlerden
Oyuncak yaptığım kendi kendime
Üst üste dizilmiş tezeklerden
Bir rüzgar esti ta eskilerden
Taş toprak fındık bahçelerinden
Babamın yırtık elbisesinden
Bayramlık dikildiği günlerden
Çocukluğum çocukluğum
Bir boşluk var anlayamıyorum
Kapkaranlık derin bir kuyu var
Bir türlü içinden çıkamıyorum
Çocukluğum çocukluğum
Eksik bir şey var bilemiyorum
O zamanlardan yasaklamışlar
Doyası doyasıya ağlayamıyorum”
diyordu.
Tanju Okan’ın bulmadığı o boşluğu nerede ise 40 yıldan fazladır bizde arıyoruz.
Şu ana kadar bulamadık…
Bundan sonra da bulabilmek zor!