Ülkenin kaderi ABD’ye teslim
Kritik NATO Zirvesi’nde ilk kez yüz yüze gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden’ın görüşmesinin ardından gözler Washington-Ankara hattına çevrildi. S400, Suriye, Libya ve Afganistan meselelerinin masaya yatırıldığı görüşmenin hem Biden hem de Erdoğan cephesinden ‘olumlu geçtiği’ mesajları verildi. Uzun zamandır dümeni NATO ve ABD’ye çeviren Ankara, pek çok tavizde bulunacağının sinyallerini önceden vermişti. İkili görüşme sonrası Biden cephesinden ayrıntılı bir açıklama gelmezken Erdoğan, düzenlediği basın toplantısında Suriye, Libya ve S400’ler konusunda çözüm sağlanamadığının ipuçlarını verdi. Biden’in 24 Nisan hakkındaki sözlerine ilişkin Erdoğan’ın “Hamdolsun gündeme gelmedi” çıkışı ise en çok tartışılan konulardan biri oldu. Görüşmeyi değerlendiren siyasetbilimciler, Ankara için krizi aşacak bir sonucun çıkmadığını vurgularken bağımlılık ilişkilerinin daha da derinleşeceğine dikkat çekiyor.
Ankara’dan sürekli teminat isteyecekler
“Erdoğan ve Biden arasındaki görüşme, Türkiye’nin NATO ittifakına bağlılığının teyit edildiği bir buluşmanın ötesine geçemedi” diyen BirGün Yazarı ve akademisyen Güven Gürkan Öztan: “İktidar, ABD yönetiminin Batı ittifakında safları sıkılaştırma politikasına dahil olacağının sinyalini vererek kendi için ‘uzatma süresi’ talep etti. Göçmen kartı yeniden masaya kondu, Kabil Havaalanı’na ilişkin öneri iletildi ve Batı’nın sınır bekçiliğine devam edileceği ima edildi” değerlendirmesi yaptı. Sembolik düzeyde kalacak olsa da Erdoğan’ın NATO Zirvesi’nde arzu ettiği fotoğrafı vermesinin kısmen sağlandığına dikkat çeken Öztan “Ekonomik ve siyasi krizi aşmak için zirveden finans merkezlerini ve seçmeni ikna edecek bir sonuç elde etmeye çalışan iktidar, zirve boyunca mayınlı tarlada gezinmek yerine emperyalist merkezlere ‘uyumlu’ görünmeyi yeğledi” ifadelerini kullandı.
Öztan, sözlerini şöyle sürdürdü: “1915 krizinin üstünün kapatılması bunun bir göstergesiydi. Her ne kadar Erdoğan, ABD ile ilişkilerin iyileşeceği mesajını hem iç hem de uluslararası kamuoyuna iletme kaygısıyla hareket etse de böylesi bir ‘iyileşmenin’ somut koşullarının oluştuğuna dair şimdilik herhangi bir işaret yok. Biden yönetimi, Erdoğan ile birlikte çalışmanın karşılığında Saray’ın ABD yörüngesinden çıkmaması için sürekli yeni teminatlar isteyecek gibi görünüyor. Bu da bir yandan bağımlılık ilişkilerinin derinleşmesine, bir yandan yeni krizlerin doğmasına yol açacak.” Politika Servisi
***
Sorunların çözümü yok
Dış Politika Uzmanı Semih İdiz: Temel konuların hiçbirinde bir ilerleme yok. Fakat buna mukabil iki lider arasındaki buzların eridiğini söyleyebiliriz. Bir diyalog kanalı açıldı. Önceden 5 ay bekleniyordu, telefonlar açılmıyordu. Fakat anlaşılıyor ki Biden ve Erdoğan birbirlerine ulaşabilecekler. Ama bunlar sorunların çözümlerini getirmiyor. Ne ABD YPG’den vazgeçmeye hazır ne Türkiye S-400’lerden. Arka planda S-400’lerden kaynaklanan yaptırımlar var. Bunların kalkması mümkün değil. Türkiye Rusya eksenine kaymayı denedi ama başarılı olamadı. S-400’ler alındı ama Rusya ile tam istenen sonuçlar alınamadı ne Suriye’de ne Libya’da ne de Doğu Akdeniz’de. Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde çok büyük beklentilere girmesi zaten mümkün değildi. Şimdi tekrar özüne dönme çabası var Türkiye’nin. Türkiye tekrar Avrupa’ya dönüyor ama bu Avrupai değerlere de dönmek anlamına geliyor. Bu nasıl olacak belli değil. S-400 ve YPG gibi konularda Türkiye’nin fazla taviz verme marjı yok çünkü iç kamuoyu bunu kabul etmez.
***
Mücadeleye çağırıyoruz
Erdoğan ile Biden görüşmesinin ardından açıklama yayımlayan SOL Parti Saray’ın ABD ve NATO’nun taşeronluğuna hazır olduğunu vurguladı. “Erdoğan ve Saray cephesinin aylardır heyecanla beklediği Biden görüşmesi gerçekleşti” denilen açıklamada, “Beyaz Saray koridorlarından geçerek iktidara gelen AKP, bugün de ABD’den güç alarak iktidarını sürdürmenin yollarını arıyor. Bunun için her dün ödünü vermeye, ülkemizi ABD’nin taşeronluğunda felaketten felakete sürüklemeye hazır olduğunu ortaya koyuyor” denildi.
Emperyalistlere karşı mücadele çağrısı yapan SOL Parti, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: ‘Ey Amerika nidalarını’ bir kenara bırakıp Bahçeli ile birlikte ‘hamdolsun’ moduna geçen Saray cephesi; ABD ve NATO’ya bağlılıklarını tüm tarihlerinde olduğu gibi bir kez daha teyit ediyor! Karadeniz’den Ortadoğu’ya yeni saldırı planları içinde olan; Çin’i ekonomik ve askeri çevreleme siyasetiyle yeni bir soğuk savaş dönemini başlatma hazırlıklarını yapan ABD ve NATO ise Türkiye’yi yeni politikalarının da taşeronu yapmaktan mutluluk duyuyor.
Türkiye Afganistan’da işgal güçlerinin bekçiliğine talip oluyor. Bu işi “Pakistan ve Macaristan” ile birlikte üstlenmeyi öneriyor. Anlaşılan dünyaya “Erdoğan-Orban-İmran Han” otoriter liderler üçlüsü olarak mesaj vermek istiyor. Öte yandan ABD ve Biden’ın Saray’a ‘insan hakları ve demokrasi’ dersi vereceğini uman düzen muhalefeti ise ülkemizi yeni riskler içine atacak Amerikancılık konusunda tek bir eleştiri dahi gündeme getirmiyor.
Türkiye’nin bugün siyasal İslamcı karanlıkla birlikte her tür mafya, çete ve tarikat kirliliği içinde boğuluyor olması; halkın açlık ve yoksulluğa mahkum edilmesi emperyalizme bağımlılıktan ayrı ele alınamaz. NATO ve G-7 zirvelerinde küresel emperyalist güçlerin yeni savaş ve sömürü dışında bir politikalarının olamayacağı ortaya konuyor. Bugün ülkemizi bölgemizi ve dünyamızı bu açgözlü ve kanlı saldırganlıktan korumanın yolu emperyalistlere karşı ikirciksiz bir mücadeleden geçeceği de ortadadır. Bunu da ancak tarihi emperyalizme karşı mücadele tarihi olan SOL yapabilir, biz yapabiliriz!
Türkiye’yi ABD’nin taşeronu, NATO’nun sınır kalkanı yaparak kendi kirli iktidarlarını sürdürmek isteyen işbirlikçilere karşı Tam Bağımsız Türkiye mücadelesini birlikte yükseltmeye çağırıyoruz. ABD ve NATO üstlerinin kapatıldığı; emperyalist tekellerin ülkemiz üzerindeki tüm sömürüsüne ve işbirlikçi sağın hegemonyasına son verdiğimiz bir ülkeyi yaratmak için mücadele edelim.”