AU (Altın)
Atom numarası 79 olan saf hali parlak, hafif kırmızıya çalan sarı renkli, yumuşak, dövülebilen ve sünebilen bir elementtir. Gücün ve süsün en önemli simgelerinden birisidir. Hatta dünyanın ekonomisi neredeyse onur üzerinde dönmektedir. Doğduğumuz andan itibaren hayatımızın her evresinde yanımızda veya karşımızda bulunan bu metal, her devrin vazgeçilmezi olmuştur.
Uğruna savaşlar çıkmış, insanlar öldürülmüş, uluslar yok edilmiştir. Bu kadar önemli olan altın herkesin sahip olmak istediği bir güç kaynağıdır. Anadolu’da beşibiryerde olarak kadınlarımızın boynunda ya da Trabzon burması olarak kollarında poz verir. Daha doğrusu poz verirdi. Ekonominin her geçen gün bozulmasından sonra ya bozdurulup ekmek parasına dönüştü ya da yastık altlarına girdi. Yeni yuva kuran çiftlerin umuduydu. Düğünlerinde takılan çeyrekler, Cumhuriyet’ler, bilezikler, beşibiryerdeler yerini gramlara bıraktı. Hele hele pandemi nedeniyle düğünler yapılamayıp sadece sınırlı sayıda nikâhlarla sınırlı kalınınca bu umutları da yok oldu genç çiftlerin.
Ülkelerin Merkez bankalarındaki altın rezervleri o ülkenin ekonomisinin gücünü ve bastırdığı paranın karşılığını temsil eder, paranın güvenilirliği bununla ölçülür. Karşılığı olmadan basılan paralar uluslar arası piyasalarda sıradan bir kâğıt parçasından öteye gidemez. Bu tür ülkelerin paraları uluslar arası piyasaların kabul ettiği Dolar veya Euro karşısında sürekli olarak değer kaybeder. Ekonomisi güçlü olan ülkelerin bir para birimi en az bir Euro eder. Ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin parası ise sürekli olarak eziktir. Hatta Murphy “Altını olan kuralı koyar” diyerek gücün boyutunu anlatmıştır.
İşte bu nedenle ülkeler sürekli altın bulma gayreti içindedirler. Çok uluslu büyük şirketler dünyanın her tarafında altın arayışındadırlar. Bu durum ülkemiz için de geçerlidir. Ülkemizde de yıllardır altın arayışları vardır ve hunharca devam etmektedir. Neden hunharca devam etmektedir? Zira birçok altın arama ve bulma metotları varken Siyanürle altın arama metotları uygulanmaktadır. Bu metotla altın bulmak diğer metotlara göre daha az maliyetli ve daha kolaydır. Ancak, o kadar büyük tehlikeleri vardır ki bunu çok iyi incelemek ve anlamak gerekir.
Siyanürle altın aramanın en büyük maliyeti Doğaya olmaktadır. Doğa kirlenmekte ve zehirlenmektedir. Ağaçlar, göller ve dereler kurumakta, tüm canlılar ölmekte ve yok olmaktadır. Bu siyanürle altın aranılan ve çıkartılan bölgeler çok kısa zaman içinde çöle dönüşmekte ve tekrar normal bir doğa haline gelebilmesi için yüzlerce yılın geçmesi gerekmektedir. Yani doğa ve haliyle insanlık da yok olmaktadır. Bu konuda sürekli olarak yurdumuzun her köşesinde çatışmalar ve direnişler mevcuttur. Yurdunu ve doğasını seven yurttaşlar siyanürlü altın aranmasına şiddetle karşı durmaktadır.
Bir karara varmak lâzım, gücü temsil eden altın mı yoksa geleceğimizi temsil eden Doğa mı? Güç sadece altınla sağlanmayıp, ilimle, bilimle, tarımla ve hayvancılıkla da sağlanabilir ve hatta daha da güçlü olunabilir. Dünyanın Buğday ambarı, mısır ambarı, mercimek ambarı, et merkezi olmak varken ve birçok konuda büyümek varken altın uğruna doğayı katletmemek gerekir.
Gelin eteğimizdeki taşları dökelim, Türkiye’yi sevelim ve doğayı koruyalım.