Bayram
İnsanların mutlu olmak için en önemli günleridir bayramlar. Özellikle Ramazan Bayramı bir aylık oruç ve ibadetten sonra sağlığın ve varlığın kıymetinin daha iyi algılanabildiği ve bunlara sahip olmanın mutluluğunun kutlandığı günlerdir. Tüm bayramlar gibi coşku içinde kutlanır, büyükler ziyaret edilir, küslükler biter ve insanlar yaşama yeni bir sahife açarak devam ederler. Bir anlamda sahip olduklarının kıymetini anlamak için özel günlerdir. Yaklaşık 70 gün sonra ikinci dini bayram yaşanır, Kurban Bayramı. O da ayrı bir öneme ve değere sahiptir. Her iki dini bayramımızın kendine özgün uhrevi ve güzel anlamları vardır.
Bir de milli bayramlarımız vardır ki onların önemini unutmamak gerekir. Bu bayramlar bir ulusun, yani Türk ulusunun vazgeçilmezlerindendir. Zira bu bayramlar olmasaydı yukarıda bahsettiğim dini bayramları kutlamak mümkün olamazdı. Ki, birkaç gündür yaşadığımız İsrail’in Filistin halkına yaşattığı zulüm bu halkın bayramını zehir etmiş, bırakın bayram kutlamalarını ortalık can pazarına dönmüştür. İşte her zaman söylediğim gerçek yine gün yüzüne çıkmıştır. Tam bağımsız olamayan ülkeler ve uluslar bu zulmü hep yaşamışlardır ve yaşayacaklardır. Bu nedenle ümmetlikten ulusluğa geçmenin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Burada beni ilgilendiren tek şey masum bebeler, çocuklar ve zavallı çaresiz annelerdir. Zira Filistin ve diğer Arap devletlerinin kifayetsiz muktedirleri ülkelerini bu hale getirmişlerdir.
Gelelim bu bayramın sessiz hüznüne. Pandemi dolayısıyla hem geçen yıl hem bu yıl ne yazık ki bayramlarımızı gönlümüzce kutlayamıyoruz. Hiçbir yakınımızı görme ve hatırını sorma imkânımız olamadı. Ama bunlar umuyorum ki geçici sıkıntılar olarak tarihteki yerini alacak ve en kısa sürede normal yaşama dönülecektir. Gerçi ne kadar normal yaşama dönülse de bayramlar bende hep buruk bir sevinç ve tatlı bir hüzün yaratmıştır. Hatırladığım çocukluğumun zorluklar içinde geçmesi ve tam kendimi tanımaya ve bulmaya başlamışken doğup büyüdüğüm topraklardan ayrılıp gurbete gelmem. Gerçi bugün için yaşadığım yer gurbet olmaktan çıkmış ve ikinci öz vatanım olmuştur. Eğer bunu söylemezsem nankörlük etmiş olurum. Ama kardeşlerimin ve çocuklarım dışındaki tüm kan bağlarımdan uzakta olmak itiraf etmeliyim ki hep bir burukluk yaratmıştır. Bana göre bayram, sevdiğine sımsıkı sarılmak ve onun kokusunu hissetmektir.
Hazır bayram sohbeti yaparken değinmek istediğim bir başka konu da “Nerede o eski bayramlar” konusudur. Eski bayramlar neden güzeldi? Yoklukta herkes eşitti ve bayramdan bayrama yepyeni giysiler alınır ve büyüklerin elleri öpülür ve harçlıklar alınırdı. Radyo dışında hiçbir iletişim aracının olmadığı bir zamanda salıncaklar, dönme dolaplar şüphesiz ki çok güzeldi. Tabi, bunların hepsi çocuklar içindi. Büyükler için ha şimdiki bayramlar ha eski bayramlar pek bir şeyi değiştirmiyordu. Büyüklerin görevi o gün de aynıydı bu gün de aynı; Ailesini geçindirmek ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak. Sadece ihtiyaçlar değişti, Radyonun yerini olağanüstü televizyonlar, zengin evlerinde olan telefonların yerini de bilgisayarlı telefonlar aldı. Büyükleri görmeye gitmek gerekmiyor çocuklar için, arıyor görüntülü telefonla dedesini, ninesini ve olay tamam.
İhtiyaçlar şekil değiştirmeye başlayınca alışkanlıklar da şekil değiştiriyor. Bugün “nerede o eski bayramlar” diyenlerin çoğu o zamanın çocuklarıdır. Yoksa bugünkü çocukların o zamanla herhangi bir ilgileri olmadığı gibi özlemi de olmayacaktır. Ha, belki de elli sene sonra dünya ne getirecek bilemeyiz ama bugünün çocukları da “nerede o eski bayramlar” diyebilir.
Gönlünüzce bayramlar yaşayabilmeniz dileğiyle.