Pandemi
“Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça”. Çok sevdiğim bir atasözüdür ve sanki bugünler için söylenmiştir. Bir yılı aşkın süredir tüm dünyayı kasıp kavuran bir virüs belası var ve insanlık tarihinin en büyük kaoslarından biri yaşanmaktadır. Tüm dünya ülkelerinin bilim adamları gerek bireysel gerekse birlikte çalışmalar yapmakta ve bu virüsten kurtulmanın yollarını araştırmaktadır. Şimdilik bulunabilen tek çare aşıdır ve bu virüsü engelleyemezse dahi virüsün girmesi halinde hayati tehlikeyi azalttığı söyleniyor. Denize düşenin yılana sarıldığı gibi insanlar bu aşılara adeta saldırıyor. Ki, şu ana kadar üretilen aşılar dünya insanlarının ancak yüzde onuna yetebilmiş durumda.
Henüz tedavi amaçlı ilaçları bulunamayan bu hastalıktan korunabilmenin yegâne yolu temizlikten geçmekte ve tüm dünya temizlik, maske ve mesafe diye sürekli uyarılmaktadır. Ülkemizde de durum diğer ülkelerden pek farklı değildir. Ülke yönetiminin az ya da çok, iyi ya da kötü yönetimleri sonunda 60 yaş üstü insanlar aşılanabilmiştir. Ancak, çok erken ve özensizce yapılan açılım sonunda bugün çok tehlikeli boyutlara gelinmiştir.
Atasözümüzle başlamamın sebebine gelince; İnsanların başına gelen şeylerin kendilerinin tercihlerinin ve davranışlarının sonucunda iyi şeyler yaptığında iyilik, kötü şeyler yaptığında kötülük bulacaklarını anlatmaktadır. Şöyle bir bakalım çevremize ve düşünelim. Lebalep dolu kongreler, iktidarı protesto amaçlı gösteriler, umursamazca verilen eğlence partileri, davullu zurnalı hoyratça düğünler, tıka başa dolu Alışveriş merkezleri vs. Bir hapşırma sonunda milyarlarca zerrenin etrafa saçıldığı bilinen bir gerçektir. Buna rağmen ortalık yerde umursamadan ve hiç ağzını yüzünü kapatmadan hapşıran insanımsıları görünce öfkelenmemek elde değil. Uyarmaya kalktığınızda da bir dayak yemediğiniz kalıyor. Bütün bunların sonunda nispeten kontrol altına alınabilmiş olan corona virüs salgını yeniden hızla yayılmaya ve çok tehlikeli boyutlara ulaşmaya başlamıştır.
Burada herkes kendi aynasına bakmalı ve “eyvah biz ne yapıyoruz” diye bin kere düşünmeli ve tedbirlerini yeniden gözden geçirmelidir. En az 21 günlük bir kapanma bu olumsuz süreci belki düzeltebilir. Nasılsa iki gün sonra Ramazan başlayacak, üretim hariç tüm alanlarda kapatılmak son şansımızdır diye düşünüyorum. Aksi halde dönüşü olmayan bir yola tamamen girilmiş olacaktır.
Bu konuda lütfen siyaset yapmayalım ve herkesin asgari müştereğimiz olan sağlık ve yaşam konusunda uzlaşmasını sağlayalım. Herkes baltalarını gömsün ve barış çubuğunu yaksın. Yoksa ülke yangın yerine dönecektir.